Hiç mümkün olur mu ki, son derece erişilmez bir güzellik; gösterici ve anlatıcı bir aracı ile kendini göstermek istemesin?
Hiç mümkün olur mu ki, son derece güzellikte, mükemmel / zirvede bir sanat; dikkat nazarlarını üzerine çeken bir ilân edici ile duyurulmak ve gösterilmek istemesin?
Hiç mümkün olur mu ki, her şeyin ve herkesin yetiştirici ve terbiye edicisi, her şeye ve herkese hükmeden / söz geçiren saltanat sahibi olan Yüce Allah; küçük büyük varlık tabakalarında, bir ve tek oluşunun, yani vahdaniyetinin ve her şeyin ve herkesin kendisine muhtaç oluşunun ve fakat kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı gerçeğinin, yani samedaniyetinin anlatılmasını istemesin?
Dünya ve Ahiret bilgisine sahip bir mebus / bir gönderilmiş zat vasıta ve aracılığı ile varlık ve birliğinin herkese ve her şeye ilânını / duyurulma ve bildirilmesini istemesin? Çünkü o tanıtıcı zât, küllî / kapsamlı bir ubudiyet / kulluk içindedir. Çokluk tabakalarını temsil eder. İlâhî Dergâh’ın elçisidir. Yaratıcıya karşı kurbiyet / yakınlık hâlindedir. Zira risalet / elçilik göreviyle yükümlüdür. İlahî Dergâh’ın emn ü emanında olan çokluk tabakalarına elçilik yapmaya memurdur.
Hiç mümkün olur mu ki, nihayet derecede zatından ileri gelen bir güzellik sahibi; cemal ve güzellik, iyilik, hoşluk ve letaif ve inceliklerini aynalarda görmek ve göstermek istemesin? Yani, bir habib / bir sevgili resul vasıtasıyla ilimlerinin güzelliklerini anlatmak istemesin? Çünkü hem habibtir / Allahın sevgili dostudur, hem ubudiyetiyle / yaptığı küllî ve kapsamlı kulluğuyla kendini O’na sevdirir, O’na aynalık eder, hem resul / elçidir, O’nu yaratıklarına sevdirir.
Hiç mümkün olur mu ki, hayret verici mucizelerle, garip ve kıymetli şeylerle dolu hazineler sahibi bir zât; değerli bir tarif edici / anlatıcı ve vasıflandırıcı yani duyurucu vasıtasıyla; halkın nazar ve bakışlarına bütün bunların sunumunu yapacak lâyık birini, zahiren gizli ve örtülü kalmış mükemmelliklerini açığa çıkaracak kabiliyette bir kişinin varlığını istemesin?
Hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatı / evreni; bütün isimlerinin mükemmelliklerini ifade edip anlatan, sanatlı yaratılmışlarla süsleyip donatsın da, seyir için garip ve ince sanatlarla süslendirip bir
saraya benzetsin de, tüm bu ince güzelliklerin hikmet ve amaçlarını anlatacak; rehber bir öğretici tayin etmesin / atamasın?
Hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatın sahibi; şu evrenin değişmelerindeki maksat ve gaye ne olacağını gösteren, kapalı sır ve gizemini açıklatmak istemesin? Varlıkların “Nereden?” “Nereye?” “Necisin?” gibi çetin, zor ve müşkül üç sorunun muamma ve anlaşılmaz hususlarını bir elçi vasıtasıyla açtırmasın?
Hiç mümkün olur mu ki, bu güzel sanatlı yaratılmış varlıklar ile kendini şuur ve akıl sahiplerine tanıttıran ve kıymetli nimetler ile kendini sevdiren; sonsuz büyüklük sahibi ve her şeyi sanatla yaratan Allah; tüm bunlar karşılığında; şuur ve bilinç sahiplerinden razı olacağı hususları ve arzuları ne olduğunu bir elçi vasıtasıyla bildirmesin?
Hiç mümkün olur mu ki, insan türünü şuurca çok şeye düşkün, kabiliyetçe kapsamlı kulluğa hazır ve amade suretinde yaratsın da, muallim / öğretici bir rehber vasıtasıyla onların yüzlerini; çokluktan vahdete / birlik ve tekliğe çevirmek istemesin? Daha bunlar gibi birçok peygamberlik vazifeleri vardır ki, her biri kesin bir delil olup demek istenir ki, İlâhlık / Allahlık risaletsiz ve resulsüz olamaz. Şimdi, acaba beyan olunan vasıf, nitelik ve özelliklere, vazife ve işlere; Arapların içinden çıkan Peygamberimizden daha ehil ve daha kapsayıcı olarak âlemde kim zuhur edip ortaya çıkmış? Risalet mertebesine, tebliğ işine O’ndan çok daha lâyık, çok daha uygun birini zaman hiç göstermiş midir? Hayır, asla ve kat’a. Belki o, bütün resullerin efendisi, en önde olanıdır. Bütün nebilerin imamı / önderidir. Bütün âlim ve bilginlerin serveri ve başıdır. Bütün Allah yakınlarının en yakınıdır. Bütün mahlûk ve yaratıkların en ekmeli, en olgunudır. Bütün manevi rehber ve kılavuzların sultanıdır. Evet araştırıcıların fikir birliği etmeleriyle, ayın ikiye bölünmesi mucizesi ve parmaklarından su akması gibi bine varan mucizeleriyle, had ve hesaba gelmez sayısız peygamberlik delil ve kanıtlarından başka, bir gerçekler denizi ve kırk yönden insanı acze düşürücü en büyük mucizesi olan Kur’an; risaletini / resul ve elçi oluşunu güneş gibi göstermeye kâfi ve yeterlidir.