Şair, yazar ve müzisyen Leonard Cohen’in
şiirinde söylediği gibiyiz.
“Herkes biliyor, geminin su aldığını / Herkes
biliyor, kaptanın yalan söylediğini…
Herkes biliyor, başının belada olduğunu… /
Herkes biliyor, neler yaşadığını…”
Aydını, yazarı, gazetecisi, siyasetçisi,
işçisi, işvereni, köylüsü, şehirlisi herkes biliyor.
Fakat çok azı bildiği gerçeği konuşabiliyor, yazabiliyor.
Çünkü herkes haklıdan ve mazlumdan yana değil, güçlüden ve zalimden yana olmayı
seçiyor.
“Herkes biliyor, zarların hileli
olduğunu / Herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu…
Ve maalesef herkes şu öğrenilmiş
çaresizliğin içinde: “Herkes biliyor, iyi adamların
kaybettiğini…”
****
EKONOMİ: Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizini
yaşıyoruz. İşsizlik hiç olmadığı kadar yüksek, işsiz sayısı 10 milyon
kişiye yaklaştı.
Kişi başına milli gelirimiz 15 yıl önceki
seviyeye geriledi. Türkiye 90’lı yıllarda kişi başı gelir açısından
dünyada 50’nci sıradayken 2019 yılında 75’inci sıraya, 2020’de 78.
sıraya düştü. 2021 yılında IMF tahminine göre 85’inci sıraya gerileyecek.
Hem de Cumhuriyet tarihimizin birikimi olan
bütün tesislerimizi yok pahasına satıp savurduğumuz ve tarihimizin en yüksek
borcunu yaşayan ve gelecek nesle yüklemiş olduğumuz halde. Cumhuriyet
tarihimizde ilk 80 yılı sonunda, 2002’de, 131 Milyar dolar dış borcumuz varken
(IMF’ye olan borç dahil), AKP 17 senede 304 Milyar dolar borç ilave ederek,
dış borcu 435 Milyar dolara çıkardı.
Sadece devlet ve şirketler mi borçlu? Vatandaşlarımızın
kişisel borçları yani konut kredisi, taşıt, tüketici kredisi gibi
borçları, 2002’de 4 milyar dolar iken 2020’de 109 milyar dolara çıktı. Yani tam
26 kat arttı.
2003-2020 döneminde elde edilen 62,1
Milyar $ Özelleştirme geliri ile 14 tane Atatürk Barajı, 14.600 Km Hızlı
Tren Hattı (mevcut 1.213 km), 50 Tane Avrasya Geçiş Tüneli, 21 Marmaray, 88 bin
Km Duble Yol (mevcut 27 bin km) yapılabileceği hesaplanmış.
“AKP döneminde denk bütçe yapamayarak on sekiz
yılda, içeride ve dışarıdaki, faiz lobisine 602 milyar dolar ödedik.” Bu
parayla neler yapılabileceğini bir tasavvur edin lütfen. (İlhan Kesici 100
Atatürk Barajı yapılabileceğini hesaplamış.)
2023 hedeflerini “Milli Gelir 2 Trilyon dolar, Kişi Başına
gelir 25 bin dolar olacak” diye açıklamışlardı. 2020 yılı Milli
Geliri 720 Milyar dolar, Kişi Başına gelir ise 8.600 dolar olarak
gerçekleşti. (Rubil Gökdemir’in hesabına göre, güncel kur (7,53
TL/dolar) ile Milli Gelir 670 milyar dolar ve 5 milyon
sığınmacı da nüfusa eklendiğinde Kişi Başına Milli Gelir 7.565
dolardır.)
2023 hedefleri açıklandığında da izlenen
politikalarla hedeflerin asla gerçekleşmeyeceğini uzman olan herkes biliyordu.
Ama çok az uzman yazabildi.
Gerçekleri konuş(a)mayan ve yaz(a)mayanlar yine her gün ekranlarda iktidara övgüler
düzüyor. Çünkü onlar “patlıcanın değil, padişahın dalkavuğu” idi.
Covid-19 salgınında “Türkiye salgın
sürecinde milli gelirin yüzde 1,1 oranında ekonomik destek sağlayarak yurttaşa
yönelik gelir ve nakdi destekte dünya sonuncusu oldu.” (Zengin ülkelerin ortalaması ise yüzde
12,7)
Çünkü Hazine tamtakırdı, gelir az, gider
çoktu. Çünkü havuzun dibine döşenen borularla kendi tarlalarını sulayanlar
vardı.
Bunları herkes biliyor ama (çoğu) kimse
söylemiyordu. Ama şimdi herkes sussa da tencere dile geldi.
****
DIŞ POLİTİKA: Irak’ta ve Suriye’de savaş ve terörle
mücadele kapsamında yüzlerce şehit verdik, büyük ekonomik külfetler yüklendik.
Ama Irak’ta Barzani Devleti, Suriye’de PKK Devleti oluşumuna mâni olamadık.
Bölgedeki Türkleri koruyamadık, üstüne üstlük
7 milyon civarında sığınmacıya bakmak zorunda kaldık.
Ege’de 20 adamızın Yunanistan tarafından
işgal ve ilhakına göz yumduk.
Bunları herkes biliyordu ama kimse
söylemiyordu. Şimdi herkes sussa da şehit cenazeleri, sığınmacıların yarattığı
sosyolojik sorunlar ve ekonomiye yansımaları konuşmakta.
****
HUKUK VE ADALET: Herkes görüyor, adalete güven
yerlerde sürünüyor. İktidar “İnsan Hakları Eylem Planı” ile gözleri
boyamaya çalışıyor.
Taha Akyol’un tespitini aktaralım: “HSK, yargıç atamalarıyla
mahkeme kararlarını ağır surette etkiliyor! Bir hâkimin, iktidarı kızdıracak
bir karar verebilmesi, HSK tarafından başka bir il ya da ilçeye sürgün edilmeyi
göze almasıyla mümkündür!
Bunun ağır bir sorun olduğu Plan’da da kabul
edilmiştir. Düzeltilmesi niyetiyle “Hakimlere coğrafi teminat” vaad
ediliyor… “Sık sık hâkim değişikliğini önlemek” gerektiği söyleniyor…
Kıdemli hakimlerin bulundukları yüksek dereceden alınıp, “ilk derece
mahkemelerine atanmayacakları” belirtiliyor.
Halbuki bunlar için öyle görkemli ‘Strateji
Planı’ ve ‘Eylem Planı’ törenlerine ihtiyaç yok.
HSK, yargı bağımsızlığını esastan ihlal eden bu tür müdahaleci atamaları
yapmaz, kendi iç tüzüğüne de bu ilkeleri yazar ve sorun hemen halledilmiş olur!
Ama Adalet Bakanı’nın başkanlığındaki HSK,
yargı bağımsızlığını esastan ihlal eden bu tür atamaları yapmaya devam ediyor!”
Bütün bunları herkes biliyor. Fakat kelli
felli insanlar, süslü ve gösterişli reform açıklamaları veya eylem planlarını
ciddiye alıp topluma moral aşısı yapıyorlar.
Herkes biliyor ve düzelmiyorsa hiçbir şey,
iyi adamların hileli yarışlarda kaybetmesindendir.
İyi adamlar kaybetmemeli.
İyi adamların kaybetmemesi bizim elimizde!