1983 yılında Hereke’ye yerleştim. Gebze’de bir okula atanmıştım. O okulda iki yıl çalıştım. Daha sonra tayinim Hereke Nuh Çimento İlkokulu’na çıktı, ancak kadro fazlası olarak da bir yıl Diliskelesi İlkokulu’nda çalıştım. Sonra Nuh Çimento İlkokulu’nda yirmi yıl daha görev yaptım.
Hereke’ye ilk geldiğimde, Hereke çok hareketliydi. Bana çok sempatik geliyordu. Çok güzel etkinlikler vardı. O yıllara kadar Hereke’de sinemalar vardı, tiyatro etkinlikleri vardı, değişik alanlarda yarışmalar vardı. Okulların bayramlarda güzel gösterileri olurdu. Şimdi çok azalmış durumda. Sümarbank Fb ve Nuh Çimento Fabrikaları Hereke’ye muntazam bir canlılık ve ekonomik katkı sağlıyordu. Nuh Çimento Fabrikası devam ediyor, ancak tarihi Sümerbank Fabrikası satıldı. Şu an kapalı yada bir iki ay çok az bir çalışanla az bir üretim yapıp, yine kapatıyorlar. Orada çalışan onlarca işçinin çoğu Hereke’den çekilip gittiler. İşten çıkartılınca birçoğu maddi olarak da zor durumda kaldılar. Bu arada esnaf da zorlanmaya başladı. Hatta bir kısım esnaf kapandı.
Dostluklar edinmiştik, çok güzel ortam vardı Herekemiz de. Hereke’yi seviyorum, insanları seviyorum, dostlarımı seviyorum, öğrencilerimi seviyorum. İstanbul ve İzmit’in arasında güzel çay bahçeleri ile zamanını gayet hoş geçirebileceğin bir belde Hereke.
Sadece Nuh Çimento Fabrikası’nın tozu Hereke’yi eksi yönde etkiliyordu. Dini bayramlarımız dost ve ahbaplarımız arasında çok güzel geçerdi. Milli bayramlarımızdaki o neşe bizlere mutluluk verirdi. Aradığın herşeyi Hereke de bulabilirdin. Benim için Hereke de yerleşik tüm dostlarım birer milli şahsiyetlerdi. Sümerbank’ın kapanmasıyla o güzel dostlarımızın çoğu Hereke’den gidince inanın çok üzülmüştüm. Daha sonra esnaflarda dökülmeler başladı, örneğin Yüksel Beylerin, değerli dost, arkadaş, velim ailecek güzel insanlar Ahmet Arıt Beylerin ve diğer bazı dostların mağaza veya dükkanlarını kapatmalarına üzülmüştüm. Çoğu öğrencilerimi ahbaplarımı Hereke’de görememek üzücüydü.
Kışladüzü’nün arka kısmındaki taş ocaklarının Hereke’ye giderek çok rahatsızlık vermeleri, atılan dinamitlerle Kışladüzü’nde bazı evlerin duvarlarının çatlamaları, toz ve kirlilik, gürültü Hereke’yi yaşanılmaz kılıyor. Bu ocaklara karşı halk tepkisini defalarca gösterdi ancak yetkililerce bir çare henüz gözükürde yok. Bu bölgeye giren onlarca kamyon sayesinde, çevre ve gürültü kirliliği fazlaca devam ediyor. Limanlardan gelen kömür tozları, ayrıca çimento tozları, taş ve kireç ocaklarının tozları bir araya gelince, kirlilik çekilmez oluyor. Ve suyunu içince daha ayrılamayacağımız, sevgili Herekemiz, gün geçtikçe yok oluyor. Yamaçlarda ve bahçelerdeki ağaçlar artık pek iyi verim vermiyor.
Hereke’ye üniversitenin açılması ile Sümerbank’ın eksikliği bir nebze giderildi. Ancak bazı bölümlerin başka yerlere aktarılması hareketlilikte yavaşlamaya sebep oldu. İnşallah kalan bölümler sürekli orda kalır. Daha sonra milli gururumuz Hereke halıcılığında düşüşler yaşanmaya başlandı. Özellikle Çinlilerin Hereke ismini kullanarak halı pazarı oluşturmaları hiç de iyi olmadı. Birçok halıcı dostumuzun sıkıntıya düştüğü bizleri üzmektedir.Bu zamanda halıcılığın merkezi Hereke olacak yerde Antep iline kayması, yönetim erkinde bulunanların ilgisiz kalmaları Hereke açısından hiç de iyi olmayan gelişmeler…
Bütün bu gerilemeler yaşanırken asıl bizleri derinden yaralayan Hereke Belediyesinin kaldırılması,kapatılması ve Hereke’nin köy yada mahalle statüsüne dönüştürülmesi oldu.
Dünyaca tanınan Halısı ile Wilhelm köşkü ile,fabrikaları ile, o güzelim çay bahçeleri ile ünlenmiş, hertürlü yolların(Kara,deniz, demir,otoban vs.) güzergahı olan Hereke,nüfusu yirmibeş binlere dayanmış, bu güzelim beldeye müthiş bir darbe de belediyenin kapatılması ile maalesef bugünkü hükümetten geldi.Milli Bayramları artık o coşku ile kutlayamayan Hereke gittikçe gerçektende bir köye dönüyor.
Ben şu an Yarımcada oturuyorum. Hereke’ye sık sık gidiyorum,ancak eski Hereke ile şimdiki Hereke arasında farklar var. E-5 üzerine yapılan üst geçit köprüsünü ilk gördüğümde,zamanla Başbakanın Erzurum’da bir heykel için kullandığı ” UCUBE” sözcüğü istemeden de olsa ağzımdan çıkıverdi. Hereke’ye hiç yakışmayan sanki beldeyi ikiye ayıran Demir perde duvarı (Berlin Duvarı )gibi bir şey…Yol giriş ve çıkış güzergahları da oldukça sakıncalı,tehlikeli, stres verici bir durumda. İktidardaki partide bulunan dostlarımız Hereke’nin bilinen bu sıkıntıları için ne derler acaba? Ne yaparlar acaba?
Geçenlerde yine bir ahbabın düğününe gittim. Dörtyolda biraz dikilip sağa sola baktım. O tanıdık simaların çoğunu göremedim. Eskiden öyle değildi,dört yolda durdun mu birçok tanıdığa el sallayabilirdik, hal hatır sorabilirdik. Değişik insanlar gelmiş, yukarıdan aşağı sanki istila edilmiş gibi
Hereke. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Hereke de yaşayanların çoğu, yinede bu yanlışlara göz yumanlara oylarını vermişlerdir. Ne diyelim hayırlı uğurlu olsun. Demokrasiye inananlardanız. Aşağıdaki halk ne ise yukarısı da odur.
Hereke’ye her gidişte üzülerek ayrılıyorum. Geçmişte yaşadığımız o güzel günlerin özlemini çekerek… Onca dost ve arkadaşlarımızı, öğrencilerimizi hatırlayarak, sizleri ve Hereke’yi seviyorum…
Tüm dostlarıma ve Hereke’ye, Allah’tan güzellikler getirmesi dileğiyle, Hereke’nin daha çok gelişmesini arzulayarak,herkese saygılar sunuyorum.