Her Renkte Trabzon

65

 

Sabahleyin Ataşehir Şerifali’den kalkıp, Küçükçekmece Sefaköy Kültür Merkezi’ne ulaşmam tam üç saat sürdü. 12-18 Mart Zafer etkilikleri dolayısıyla sanat galerisinde açılacak Mehmet Akif Ersoy Sergi’mize tam vaktinde yetiştim. Kaymakamlık, Belediye, Milli Eğitim ve okullar ile sivil toplum kuruluşlarının  iştirak ettiği kalabalık heyet daha sonra konferans salonuna geçtik. Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nin sahnelediği drama nefeslerimizi kesti doğrusu.

Bir de vakfımız ve yönetim kurulu üyemiz Mehmet Rüyan Soydan’ın arşivinden istifade edilerek 20 ayrı dilde İstiklal Marşı ve Aydın, Balıkesir, Bursa, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kütahya, Uşak, illerimizin “Yadigar-ı Misakı Milli ” diye 1921 yılını takiben Osmanlı Türkçesi ve resimleriyle yayınladıkları nerede ise bir asırlık İstiklal Marşı kartpostalları’nın tıpkı basımları Semih Çelik’in teklifiyle neşredilerek, katılımcılara hediye edildi.

12 Mart’ta Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfımıza gelen etkinlik sayısı 27 ayrı programdı. Hepsine katılmamız mümkün değildi. Dolayısıyla değişik semt ve kentlerdeki programlara bazı yazar, gazeteci, akademisyen, yapımcı, prodüktör arkadaşlarımızı gönderdik. Bir gün önce ise Yazar Recep Aslan’ı Adıyaman’a uğurladık; Akif’i anlatacak, Safahat’ı hatırlatacak.

AKİF SAĞ OLSAYDI DA ETKİNLİKLERİ GÖREBİLSEYDİ

Sefaköy’den sonra Edirnekapı Şehitliği’ndeki törenlere katıldım. İstiklal Marşımızın TBMM’nde kabul edilişinin 92. Yıldönümüydü çünkü. Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde ise Safahat’tan seçilmiş bir repertuvarla sanatçılar konser için sahne aldı.

TRT Avaz birkaç defa aradı, davet ettti konuk olmam için, fakat mümkünü yok.  Çünkü birkaç saat sonra da Trabzon’a uçacağım. Daha Kurtköy’de Sabiha Gökçen Havaalanına varmıştım ki servisten inmeden telefonla  TRT Prodüktörleri otobüs içinde programa dahil ettiler. O saatte de Mehmet Akif Ersoy’u anlattım. Telefon ropörtajımız henüz bitmişti, Muş Üniversitesi Rektörlüğü’nden davet aldım öteki akademik kuruluşlarımızdan olduğu gibi. Bir başka bahar günü için randevulaşıp cep telefonumu kapattım. 12 Mart’ta binlerce Mehmet Akif programı vardı.

Zaten Trabzon uçağı için de anons yapılıyordu. Trabzon’dan Havva Demir hanımefendi aradı. Konaklayacağım yer ve zaman için bilgiler verdi, bir ihtiyacımın olup olmadığını sordu. Teşekkür ettim. Kılı kırk yaran kontrollerden geçerek terminale girdim. Bir ikinci denetim ve ardından körüklüye adım atmak için kimlik ve bilet kontrolu sonrası yerime oturabildim. Vaktinde havalandı uçağımız.

Trabzon’a MTTB Genel Başkanı İsmail Kahraman ile birlikte Van ve Erzurum konferanslarımızın ardından ilk defa 1967 yılında gelmiş, KTÜ ve Prof. Dr. Mehmet Bilge’yi ziyaret etmiştik. Sonra Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın genel başkan olduğu dönemde Aydınlar Ocakları’nın Giresun’daki şurası(1996) dolayısıyla eşimle birlikte Mehmet Memiş Bey’in konuğu olmuş, bir hafta sürecek Trabzon, Rize ve Sarp sınır kapısına kadar uzanan programa iştirak etmiştik. Türk Dünyası Mimarlar ve Mühendisler Birliği’nin yaptığı  Trabzon toplantısında da proje sunarak konuk olmuştum (2012). Bu defa ise cemreler düştükten sonra Trabzon’dayım.

MÜJDELİ HABERLE KENTE GİRİŞ

Havalimanına hava trafiğinin yoğunluğundan yarım saat Trabzon üzerinde tur attıktan sonra inebildik. Yoksa 75 dakika falan sürecekti yolculuğumuz. Trabzon yeni kabul edilen yasayla Büyükşehir  Belediyesi oldu. Kültür Müdür Yardımcısı Cemil Uzun Bey karşıladı. Terminalde kalabalıklar bir hayli fazla. Lokanta ve cafeler dolu. Herkes televizyon karşısında. Çılgınca alkışlar arasında gol atıldığını farkettim. GS Deplasmanda  Shalke 04 karşısında öne geçmişti; 2-1. Hakan Meral Beyin aracıyla Karadeniz Teknik Üniversitesi Koru Tesisleri’ne konuk oldum. Karnım toktu susamışlığımın tersine. Vakit de epeyi ilerlediği için vedalaşıp ayrıldık. Maçın ikinci devresine de yetişmiş oldum, gece geç saatte de olsa yatağa mutlulukla girdim; 2-3. Gurur duydum, haz duydum. Trabzon’da bütün ışıklar yanıyor bu galibiyet akşamında ve üstelik her yer Galatasaray o gün.

KTÜ Koru Tesisleri deniz kenarında, üniversite kampüsü içinde. ODTÜ gibi içinde otobüs ve minibüsleri çalışan, her türlü sosyal tesisleri olan 55 bin öğrencili bir şehir kurmuş 50 yaşındaki KTÜ (1963). Hava o kadar güzel ki, bütün gençler gömlek, en fazla kazak ile yürüyüş yapıyor. Yeşil alan da bir hayli fazla.

Trabzon sofrası gibi olmasa da açık büfe kahvaltıdan sonra Belediye’ye götürmek üzere Hakan Meral Bey beni gelip aldı. Kültür Müdürü Murat Yeter Bey’in odasında muhabbeti koyulaştırdık. Cemil Uzun Bey’in akademik çalışma yaptığını öğrenince bir aydın sorumluluğu içinde ilk müjdemi almış oldum. İkinci mutluluğum da o gün Trabzon’un tarihi dokusuyla beni yeniden tanıştıran İsmail KöseBey’in  akademik çalışmaları oldu. Amiral Bristol’un Türkiye Mektupları veya Günlüğü yayınlanınca keyifle okuyacağım.

HER RENGİN HER TONU

İsmail Köse ve Hakan Meral Bey ile birlikte önce Ayasofya’ya çıktık. Tevrattan alınmış bütün duvarındaki resimler. Yapılışındaki malzemler ise devşirme. Etki ise tamamıyla mitolojiden. Mukarnas işlemeciliği  Sivas Divriği Ulu Camii’ni hatırlatıyor. Bir duvarında “Cin Süresi”  aktarılmış; “Mescitler hep Allah içindir. O halde Allah’tan başkasına dua etmeyiniz.” Burası bir zamanlar cami olarak da kullanılmış, şimdi müze.

Ayasofya’nın bahçesinde zeytin ağaçları var. Çan kulesi ise bir zamanlar deniz feneri olarak da kullanılmış. İsmail Köse bütün bunları anlatırken 1870-1906 tarihleri arası Trabzon Salnameleri’nin yayınlanmasının önemli olduğunu belirterek, bütünillerimizin aynı duyarlılığı göstermesi gerektiğine  dikkat çektim. İsmail köse bir sevindirici haberi aktardı; “Trabzon Şeriyye Sicilleri yayına hazırlanıyor.” Bundan daha şık bir gelişme olabilir mi benim için?.Muhteşem Süleyman Trabzon’da doğmuş ve 15 yaşına kadar burada kalmış. Kanuni adı sürekli sıcak ve yaşıyor Trabzon’da. Yavuz Sultan Selim ise Trabzon Valisi şehzade iken. Trabzon’un fethi ise Fatih Sultan Mehmet Han tarafından(1461) gerçekleşmiş. PTT Birinci Lig’de bir spor kulübümüzün adının neden 1461 Trabzon olduğu her halde daha iyi anlaşılıyor.

Trabzon’a Rus işgali 1917 sonu. 24 Şubat 1918’de ise geri çekiliyorlar. İsmail Köse Bey ile Atatürk Köşkü’ne çıktık. Burası Banker Konstantin Kabayanidis adlı bir Rumun evi. Kalorifer peteklerinin içinde bir dolap gibi açılabilen ocakta yemekler de ısıtılırmış. Evin bütün eşyaları Avrupa’dan getirilmiş. Aşırı süslü. Vitraylara kadar her şey mükemmel ve el işçiliği müstesna. Ancak Trabzonlu kayıkçılar bu eşyaları taşımayı reddedince  86 deniz emekçisi tutuklanıyor!. Vasiyetini burada yazan Mustafa Kemal’e hediye etmiş Trabzonlular bu köşkü. Mustafa Kemal duvardaki altın kıymetindeki eskimez haritadan Dersim harekatını da  buradan takip etmiş.

HAMAMİZADE KÜLTÜR MERKEZİ

Öğle yemeğimizi ise Kalkınma mahallesindeki Trabzon’a hakim bir tepede kurulu Mimoza Restorant’ta yedik; Kuymak, Trabzon tereyağı, peyniri ve yumurtadan oluşuyor o kadar. Kaygana ise gözlemeye benziyor.

Hamamizade Kültür Merkezi’nde Asım’ın Nesli’ni anlattım. Başta Mehmet Akif Ersoy Lisesi talebelerine ve öteki öğrencilerimize 2023’te sorumluluklarını hatırlattım ve yeni bir medeniyet kurulmasındaki veballeri yükledim yüreklerine. Musluk tamircisi olacaklarsa en iyi musluk tamircisi olsunlar. Hekim, avukat, öğretmen, mucit için de öyle. En iyisi, en iddialısı olmak durumundalar Yarınki Türkiye’nin sorumluları. Gençlere hemşehrileri abide insan, merhum Prof. Dr. Osman Turan’ı ve bir inanç nesline temel atan, harç koyan Milli Eğitim Bakanı Tevfik ileri’yi (1950-1960) hatırlattım.

Dev salon miting alanı gibi. Boşalması bile zaman alıyor. Hamamizade’nin Müdürü Yetkin Çoban Bey, sanatçı Hüseyin Serdar Birinci Bey ile Trabzon gezimizi sürdürdük.

TBMM Kurucu üyesi, Mehmet Akif’in kadim dostlarından Şehit Ali Şükrü Bey’in mezarında dua ettik. Halil Nihat Boztepe Araştırma Kütüphahesi’nde yetkilisi Hacı Bey bize bilgi verdi. Ancak önemli bir Şair olan, yayınlanmış eserleri bulunun Boztepe’nin hiç bir eseri bu kütüphanede yoktu!. Müşterisi de sayıya gelecek kadardı maalesef. Oysa o manzara bile bu kütüphaneyi ziyaret için değer.

Buradan Trabzon’un fethi için toplumu fikren hazırlayan Ahi Evren Dede Külliyesine gittik. Dualar ettik, yakardık yaradana. Cephanelik olmazsa olmazlardan Trabzon’da. Şimdi cafe-restorant ama o tarihi doku hala heyecan veriyor ziyaretçilerine. İçerisi ayrıca kitap dolu ve tavan dizaynı da öyle yapılmış; asmışlar kitapları yapraklarından! Boztepe’deki Cephanelik Fatih Kulesi öteki adıyla. Bölgede Mehmet Efendi Yatırı da ayrı bir dikkat çekici durumda. Yol açmak için ne kadar ugraşırlarsa uğraşsınlar her gelen yıkım makinası zarar görmüş, eylem de gerçekleşememiş. Mehmet Efendi Yatırı dimdik duruyor.

SABAH EZANI SABA MAKAMINDA

Fatih’in ilk cumasını eda ettiği Kilise’den çevrilen Cuma  Mescidi de programımızdaydı. Yavuz Sultan Selim’in annesinin adının verildiği  Gülbahar Hatun Camii ve Külliyesi bir başka güzel. Trabzon’un o sert, hırçın tepelerinde bile tarih yaşıyor. Asım Aykan’ın Belediye Başkanlığından itibaren her gelen yerel yönetici bu dokuyu üslenmiş, faydalı olmuş. Serander kiler anlamında. Mısır çuvallarının ve öteki gıda maddelerinin fare tarassutuna uğramaması için dört kalın direkt üzerine inşa edilmiş; altı boş, üstü malzemelerin saklandığı Serander’e her ihtimale karşı yine zararlı haşarat girmesin diye direkler üzerine daire şeklinde tahta korumalar eklenmiş. Bir örneği de tiyatronun karşısındaki meydana yerleştirilmiş.

Hüseyin Serdar Birinci Hamamızade’de Tasavvuf Müziği sanatçısı. Yakalamışım bir müzik adamını bırakırmıyım hiç? Kültürümüzde her ezan ayrı bir makam ile icra edilir. Müzik ve kıraat kültürü olmadan hiç bir şey yapılmaz. Örnekler veriyor arabamız hareket halinde iken. Sonra rica ediyorum birkaç ilahiden sonra Sadi Hoşses’in “Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne güzel Şey”i. Adeta yorgunluk atıyor, dinleniyoruz hep birlikte. Program da yapıyor Sayın Birinci. Soruyorum en fazla istek alan şarkıları ve şöyle sıralıyor;  Güz Gülleri, Gülü Susuz Seni Aşksız Bırakmam, Benzemez Kimse Sana , Ömrümüzün Son Demi..” Bu alaka beni de sevindiriyor, yozlaşmaya rağmen müziğimiz adına.

Restore edilen Bedesten’e uğradık bu defa.  Turistik bir mekan burası. Doğu Karadeniz Ajansı’nın katkılarıyla hanımlar iş-güç sahibi oluyor.  Gümüş işlemecilik iddialı. Trabzon bileziği ve Trabzon hasırı gibi ziynet eşyaları yanında zaza tesbih, telkari örnekler dikkat çekiyor. Kaç gram ise parası öyle hesaplanıyor. Çarşı Camii’nde akşam ezanı okunuyor. Cemaata dahil oluyoruz.

BİRKAÇ İSİM BİRKAÇ RESİM

Trabzonspor yönetiminin açıklamaları çoğu kişiyi Fenerbahçe’ye keskin ve acımasız bir tavır aldırmış. Geri dönülmesi de zor. Kentte her hafta “temiz futbol” eylemi yapılıyor.  Trabzonspor Futbol Akademisi’nin çalışmasına rağmen fikstürdeki yerine üzülmeyen yok. Trabzon hem göç veriyor, hem alıyor. Sanat etkinlikleri özelde de bir hayli fazla. Özgü Namal ve Selen Uçer’in Kuçu Kuçu’sunun afişleri çok yeni. Sıla’nın konseri de öyle.  Resul Dindar Divane ve Sagaga Kajmer konserleri gün sayıyor. Ogün Samast Beyaz Bere modası durgun dönemde. Batum’a gezi turları gündelik iş. Şimdi karar versen de biraz sonra yola koyulabiliyorsun. Ancak fuhuş, kürtaj ve kumar şikayetleri sürekli artıyormuş. Bir Kilise var ki Gürcüler ve ecnebi turistlerle ayine açık.

Medya hayatı çok canlı. Yerel televizyon ve radyolar etkili. Karadeniz, Hizmet, Taka, Karadeniz’de Güne Bakış, Kuzey Ekspres, Karadenizde İlkhaber, Karadeniz’de Son Nokta,  bazı yerel gazetelerin ismi,  büyük boy ve 50 kuruş. Ortak haber ise küresel ısınmanın hamsiyi bitirebileceği. Ramazan Çadırları bazı yazar ve sanatçıların Trabzon’a gelmesine de vesile olmuş. Tarkan ve Teoman çok seviliyor. Maçkalı Volkan Konak da öyle. Sinema ve tiyatro salonu yeterli kentte. Muhteşem Süleyman’ın fethe çıktığı sırada vefat ettiği Zigetvar kenti ile Trabzon kardeş şehir olmuş.

Forum, Varlıbaş ve Cevahir üç AVM hep dolu. BİM her yerde. İstanbul’da ve Avrupa’da ne varsa aynısını anında bulmak artık kolay. Bazı yöneticiler ise sözkonusu kuruluşların esnafı sıkıntıya soktuğunu, üstelik vergilerin de İstanbul’a yatırıldığını hatırlatıyor. Bazı kişiler ise yeni bir ekmek kapısı olarak değerlendiriyor. Bütün cemaatlerin etkinliği hissediliyor. İmar davaları ilk sırada adliyede. Hırsızlık ciddi bir sorun, yaralamalar ise üzüyor. Boşanma oranları da sıkıntı veriyor. Mobeseler suçluyu yakalamada en büyük teknoloji.

YAYLA ÇİÇEKLERİ  BULVARLARA YANSIMIŞ

Trabzon’daki yeşil tepelerde artık rezidanslar yükseliyor. Fiyatlar da İstanbul’u aratmayacak kadar okkalı. Müşterisi de hazır. Zenginlik muhafazakarlığı çözmüş. KTÜ’de fizik, kimya ve biyolojiye gençlerin alakası aşırı derecede azalmış. Avrasya Vakıf Üniversitesi 800 kadar öğrenci ile devrede.

Prof. Dr. Mehmet Okur’un odasında meyveli gazoz iyi geldi. Prof. Okur velut bir akademisyen ve taşınmayı düşünmüyor olsa gerek ki dev bir kütüphanesi var. Yayınevlerinin bilimsel kitap yayınlamamasından müşteki. Sadece o mu ki?

KTÜ Sosyal tesislerinde öğle yemeğini yedik. Eski genel müdürlerimizden, yeni Birlik Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Muhittin Bal da oradaydı. Sohbet ettik. Trabzon Tarihi’nin Yazarı ve Atlas Yayınevi Sahibi İsmail Hacıfettahoğlu’nun babasının vefat ettiğini öğrendim. Hemen aradım. Vakfıkebir’de imiş, taziye bulundum. Ankara’da yayınlanmış 20 eseri olan yazar arkadaşımız  Trabzonlu Divan Şairleri kitabını hazırlayan Hüseyin Albayrak Trabzon Ansiklopedisi için kolları sıvamış öteki eserlerinin yanına. Sevindim.

Murat Yeter bana Belediyenin yayınları olan bir kütüphanelik eser verdi. Kutlamak değil, alkışlamak gerek belediyeyi. 2023’e kadar yeni bir medeniyet inşa ve ihya edilecekse bu tür medeniyet adımlarının sıklaşması gerekmez mi? Yoksa miras yemeye devam mı edeceğiz?!.

Prof. Dr. Mehmet Okur Bey beni Meydan’a bıraktı arabasıyla. Meydan’daki İskender Paşa Camii’ne gittim. Parkta soluklandım. İnsanları seyrettim genç yaşlı. Markalar birbirini kovalıyordu. Birkaç gün önce kar varmış ama bugün Karadeniz yaylaları, çimenleri renk renk örtüye bürünmüş, bulvarlar ise mevsimlik çiçeklerle süslenmiş.

Mustafa Bey beni havaalanına götürürken Karadeniz’in hırçın dalgaları iyot kokusunu  içime kadar itiverdi. Akşam evde olabilirsem Fenerbahçe’nin Avrupa Kupasındaki seyircisiz maçını izleyeceğim. Bakalım son sekiz takım arasına girebilecek mi sarı lacivertliler?