Hayallerle, Umutlarla Dolu Bir Dilek Feneri…

119

        ‘’Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız! Hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya olaylara değil…’’ (Albert Einstein)

  İşte 365 günüyle yeni bir yıl daha duruyor karşımızda!

  Her günü boş sayfalarla dolu yeni bir yaşam defteri gibi…

  Alın elinize hayat kaleminizi, yeni yılın ilk gününden itibaren yazın o boş sayfalara satır, satır.  İçinde, alabildiğiniz her ders olsun yaşamınızdan!

  Başarısıyla, başarısızlığıyla, acısıyla, gözyaşlarıyla, sevinciyle tüm yaşananları, yaşadıklarınızı yazın ilk sayfaya; son sayfanın noktasını ise kader koysun!

 Sizce sığar mı o sayfalara yaşanacak ne varsa? Anlatabilir mi yaşadığımız dünyanın, ülkemizin gerçeklerini vicdanımızla kaplı bu yeni defter?

  Bugün yeni yılın ilk günü:

  Kaplamış yer yeryüzünü bembeyaz örtüsüyle kar!

  Kapatmış tüm ayıpları, acımasızlıkları, kederi ve hüznü…

  Alın başınızı ellerinizin arasına, kapatın gözlerinizi:  

  Bir hayal kurun!

  Yeni yılın ilk gününe sığınsın, sığsın o hayaller…

  İçinde en çok da sevgi, saygı, barış ve huzur olsun. Ardınızda kalsın 2023’ün tüm olumsuzlukları, 2024’ün ilk güneşiyle aydınlansın içiniz. Isıtsın yaşadığımız evreni. Unuttursun nefreti, kini. Sıcacık duygular taşsın içimizden,  sarsın ülkemizin her yerini…

   Bir hayal kurun!

  İçinde dostluğu, kardeşliği olan…

  Yaşansın yaşamımızın her karesinde bu güzel birliktelik, sarsın ülkemizin kuzeyini, güneyini, doğusunu, batısını.  Şen kahkahaları duyulsun çocuklarımızın, içi özgürce yaşam hayalleriyle dolan!

 Bir hayal kurun!

 Açın yüreklerinizdeki sevgiyi, dostça, kardeşçe tutuşan ellerimizle çevrelensin sınırlarımız. Sevginin izi düşsün yaşadığımız topraklara, birlikteliğimiz en büyük gücümüz olsun. Yüreklerimiz yeniden coşsun barışa, kardeşliğe, huzura koşsun…

 Bir hayal kurun!

 İnsanı insan yapan tüm nitelikleriyle bezeli…

Savaşın olmadığı barış içinde yaşanan, doğanın katledilmediği, doğa canlılarının yok edilmediği, kadın haklarına özen gösterildiği, özgürce yazan kalemlerin, özgürce konuşan bilgelerin, yaşamın tüm renkleriyle coşan sanatın, sanatçının olduğu bir dünya olsun adı…  Ve böyle bir dünyada yer bulun kendinize.

 Sonra…

 Öylesine bir hayal kurun ki!

 Teröre odaklı eylemlerin durduğu,

 Silahlara destek veren tüm dış güçlerin yok olduğu,

 Her patlama sonrasında şehitlerimizle yanıp, kavrulan yüreklerin olmadığı,

Sokaklarında yeniden kardeşlik türkülerinin söylendiği, yolsuzlukların önlendiği, hayat pahalılığının durduğu, demokrasinin işlediği, yargının bağımsız olduğu, eğitim sisteminin düzeldiği, kutuplaşmanın bittiği, komşularımızla barış içinde olacağımız,  hakkın, adaletin, barış ve huzurun olduğu güçlü bir ülke olsun bu hayalinizin içinde. 

 İşte bizim vatanımız, Türkiye’miz budur diyebildiğimiz:

 Türkü’yle, Kürd’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle aynı gövdenin parçası olan, aynı hamurla yoğrulan, tarihi birlikteliğiyle övünüp, dünyaya meydan okuyan, umutlarla bezeli bir ülke yaratalım; bu umutlarla sımsıkı sarılalım ülkemize.Aslında bu umutlar hayal olmamalı, hiçbirisi hayaller ülkesinde kalmamalı!

  Bu ülke benim, senin, bizim, hepimizin ortak vatanı. Bölücülere, kem gözlülere inat; bir ve beraber olmamızın gücüyle her türlü zorlukları alt ettiğimiz Türk Milletinin bir ferdi olmanın gururunu taşıdığımız, canımızdan aziz bellediğimiz ülkemize olan borcumuzu, ancak bu umutları gerçek yaparak ödeyebiliriz.

 Bu gün 2024’ün ilk günü…

 Bu hayalleri, bu umutları uzun, uzun düşünün…

 Şimdi, açın gözlerinizi:

 Bir dilek feneri uçurun vicdanınızdan; bu hayaller, bu umutlar gerçekleşsin diyerek…

 Unutulmasın ki!

‘’Yeni hayaller, umut edebilmeye başladığımızda hayat bulur…’’

Önceki İçerikOynamadan kazanan ATA’sının çocukları!
Sonraki İçerikCibilliyetsizler
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.