Gazeteci, mütekait bir genel kurmay başkanıyla görüşüyor. Söyleşileri sırasında emekli komutan “Benim hayallerim bile yoruldu.” cümlesini kullanıyor. Hayallerin yorulması, ilginç bir yaklaşım. Göz yorulur, el yorulur, kafa yorulur, beden yorulur, ruh yorulur… Hayallerin yorulması ne demektir?
Belki, sosyal psikolojimiz, yeni bir kavram kazandı böylece. Ya da böyle bir ifadelendirme vardı da ben bilmiyordum. Kişilerin hayalleri nasıl yorulabilir? Hangi tür kişilerin hayalleri yorulabilir? İnsanların hayallerini yoran nedir?
Hayal kurmak, bireysel eylem, insan olmanın gereği. Hayvanların hayalleri var mıdır, doğrusu bunu bilmiyorum. Onların tepkisel yaşadıklarını düşünüyorum. Her meyve, çekirdekle başlar hayat yolculuğuna. Her eser, önce bir hayaldir, tıpkı meyvenin çekirdeği gibi. Uzay yolculuğu da, uçağın ve telefonun icadı da, önce bir hayaldi. Hayaller kuruldu, eylem süreci bizi uzaya ulaştırdı, uçak ve telefon icat edildi. Hayal olmazsa ne değişim ne gelişim olur. İnsanı, diğer canlılardan üstün kılan, şüphesiz, hayal gücüne sahip olması.
Bizi ayrıcalıklı kılan hayal, nasıl yorulur? Hayattan ümidi kesmek midir hayallerin yorulması, yoksa kişinin yapacağı bir şeyinin kalmaması mı? Bir tepki midir, bir acziyet midir, bir yok oluşun habercisi midir hayallerin yorulması? Vefasızlığa isyan mıdır; samimiyetsizliğe, nankörlüğe tepki midir hayallerin yorulması? Sizin hayalleriniz hiç yoruldu mu? Hayallerin yorulmasını, size mantıklı geliyor mu?
Yakup Kadri, “Erenlerin Bağından” isimli mensur şiirine “Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız.” diye başlar. Hayallerin yorulduğunun veciz ifadesidir bu tekerleme. Bir bezginlik, bir bıkkınlık, bir tepki ifadesidir. Öğrencilerimle konuşuyorum bazen. Onlara ilerisi için tasarılarını soruyorum. Somut bir şey söyleyemiyorlar bana. Hayal kuramıyorlar gelecek için. Hayal kurma gücünü yitirmiş, yeteneğini kaybetmiş bir gençlik. Bu gençlik ne üretebilir, diyorum kendi kendime. Hayallerin olmaması, yorulmasından daha kötü.
Hayal kurmak kişiseldir; fakat hayallerinin olmaması veya yorulması toplumsal bir travmadır. Kişilerin hayalleri kendiliğinden yıkılmaz. Dış güçler vardır hayalleri öldüren. Hayaller kurdunuz kendinizce, eyleme geçtiniz. Çevreniz, size önce hayalperest olduğunuzu söyleyecektir. Hayalinize ulaşamadınız, çevreniz size “Biz dememiş miydik?” diyecektir. Hayalinize ulaştınız; fakat kimse takdir etmeyecektir. İnsanlardaki fesatlık duygusu canlanacak, size saldıralar başlayacaktır. Hak ettiğiniz iltifatı görmediğiniz gibi, hak etmediğiniz iftiralara uğrayacaksınız. Elde ettiğiniz başarının hazzını alamayacak, insanlardan uzaklaşacaksınız. Hayalinizde ısrarlı, inancınızda samimi değilseniz, yorgun bir savaşçısınız artık siz.
İş yoğunluğu ya da işlerdeki plansızlık da insanları bezdirir, hayallerini de yorabilir. Çıtayı yüksek tutmak, yeteneklerinin üstünde veya yapabileceğinin üstünde bir işe soyunmak, kişiyi pes ettirebilir. İnsanlar kısa zamanda havlu atabilir. Bu durum bizde hem yorgunluk hem kırgınlık oluşturabilir.
Hayallerimizi yorma hakkına sahip değiliz. Son nefesimize kadar ümit içinde olmak zorundayız. Kıyametin koptuğunu görsek de elimizdeki ağacı dikmeliyiz. Bu dünya ve sonraki dünya için yapacaklarımızda bir son olmamalı. Gözümüz, açık olmalı ölürken bile. Gözünü toprak doyursun tarzı bir açıklık değil bu. Yatırımda, üretimde, paylaşımda, öngörüde, güzelliği yaratmada bir heyecan içinde olma duygusudur bu. Korku ile ümit arasında olmaktır. Bu dünya için daha fazla verebilmek, öteki dünya için daha fazla alabilmek arzusuyla her an canlı ve diri olmalıdır hayallerimiz. Ölmeden önce ölenler; ancak hayallerini bitirenlerdir. İnsanlar yaşlandıkları için hayal kurmayı bırakmazlar, ancak hayal kurmayı bıraktıkları zaman yaşlanırlar.
Kim ne derse desin. İşe kendimizden başlamalıyız. Hayalleri olanlar iş yaparlar, eser bırakırlar. Hayalimize iman etmeliyiz. Kendimizi örnekleyerek, gençleri eğitmeliyiz. Onları hayal kurmaya yönlendirmeli, kurdukları hayallere ulaşmanın hazzını tattırmalıyız. Millet olarak ayakta kalmanın yolu budur. Gençleri hayal etmeyi bilmeyen bir millet, çekirdeksiz meyve gibidir. Yani zürriyetsiz insanlar güruhu…