Hamiyet Ayrı, İş Ayrı

103

Bediüzzaman’ın dediği gibi: “Hamiyet (yani vatanı, milleti, aileyi sevmek ve bunları koruma gayreti içinde olmak erdemi ve bu değerlere bağlılık gösterme keyfiyeti) ayrı, iş ayrıdır.

“Bence bir kalb ve vicdan, fezail-i İslâmiye (İslâm fazîlet ve üstünlükleri) ile mütezeyyin (donanmış) olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadâkat ve adâlet beklenilmez. Fakat iş ve sanat başka olduğu için, fâsık (günahkâr) bir adam güzel çobanlık edebilir. Ayyaş bir adam, ayyaş olmadığı vakitte iyi saat yapabilir. İşte şimdi salâhat (sâlihlik, günahsız ve temiz olma hâli, dindarlıkta çok ileri gitme durumu) ve mahâreti (ustalık ve becerikliliği), tâbir-i âherle (başka bir deyimle) fazîleti ve hâkimiyeti, nur-u kalb (kalb nurunu) ve nur-u fikri (fikir nurunu) cem’ edenler (kalbi ve fikri aydın olanlar yani hem mâneviyattan nasîbini alanlar, ilahî ahlâkla ahlâklananlar, manevî Peygamber örtüsüne bürünenler, aynı zamanda vaktin ilcaat ve gidişatından, günün fikir yapısından haberli olanlar. Hz. Ali’nin dediği gibi günün koşullarını kavrayacak ve günün problem ve mes’elelerini çözüme kavuşturabilecek eğitim kapasitesine sahip kimseler) vezaife kifayet etmezler (görevlerini hakkıyla yerine getirmekten uzaktırlar. Çünkü aynı zamanda, hem dindar hem işinin ehli olmak çok zordur.)

“Öyle ise, ya maharet (ustalık)tır veya salâhat (dindarlık)tır. (Yani bir işte usta, becerikli, üstad ve meleke kazanmış, ihtisas ve uzmanlık sahibi kişi, kısaca maharetli kimse seçilecek, tercih edilecek veya bir işte ehil olmayan fakat yaşayışında sâlih, günahsız ve temiz olan, dindarlıkta çok ileri giden biri seçilecek, tercih edilecek. Özetlersek ikisinden birini seçmek zarureti ve zorunluluğu var.) Sanatta mahâret ise müreccahtır (tercih sebebidir)”

Evet sanatta mahâret ise müreccahtır. Kişideki maharetlilik vasfı tercih edilmesine sebeptir.

Eğer yapılacak bir işimiz varsa, adamın manevi yönüne bakılmaz. İşi bilip bilmediğine bakılır. Çünkü burada bir işin düzgün ve sağlam bir şekilde yapılması asıldır. Kişi liyakatli değil ise, onun salâhatı yani dindarlığı işimizi görmez.

Elbette işimizi görecek olanın, aynı zamanda inançlı olması tercihe şayandır. İşte hem mâhir hem sâlih, hem usta hem inançlı biri yoksa, o zaman inançsız olsa da işinde mâhir olan seçilmeli ve tercih edilmelidir.

İşte Bediüzzaman hazretleri “Sanatta mahâret ise müreccahtır.” Derken bunları kastediyor. Yani realist davranıyor. Zaten bütün büyük zatlar, realist davranır. Çünkü idealist olmak kolay, realist olmak zordur. Realist olmak demek, içinde bulunduğu ortamı en iyi değerlendirmek demektir.

Gayeye varışta, bir işi başarışta, en pratik ve çıkar yolu tercih etmek ve seçmek demektir. Onlar için  “Bir iş tamamen yapılamasa bile, yapılabilecek kadarını yapmaktan vazgeçmemek” asıldır.

Nitekim  “Peygamber efendimiz, Zâtü’s-Selâsil Gazvesi’ne gönderdiği ordunun içinde, Hz. Ebubekir ve en seçkin sahabîleri varken; henüz yeni müslüman olmuş, fakat harp ve siyaset sanatını iyi bilen Amr İbnü’l-As’ı kumandan tayin etmiştir.”

Osmanlı -Türk tarihindeki başarıların temelinde de, görevleri  -evvelemirde-  liyakat ve ehliyet sahibi kimselere verişin payı büyüktür.

 

1027 – 1028

Önceki İçerikAdana ve Gazilerimiz
Sonraki İçerikŞiddet Teknolojilerinin Gösterileri
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.