Âlem sahifesine tarihî bir nazarla dikkat edersek,
İnsanlık tarihinde görülen kötü hal ve fenalıkların,
Sebeplerini anlamış oluruz.
Bütün ihtilâl, isyan ve fesadların
Yani bozgunculuk, fenalık ve karışıklıkların ve rezilâne ahlâkın
Ve onları tahrik edip harekete geçiren unsurların menba ve kaynağı,
Şu bozuk ve yanlış iki anlayıştan ileri gelmektedir.
Öyle ki bu menfî bakışlar, yeryüzünü hallaç pamuğu gibi attı!
Patlattı! Nice insan canavarlarının doğmasına yol açtı!
İşte insanlığı çığırından çıkaran kötü anlayıştan biri:
“Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne?”
Diğeri ise:
“İstirahatım / rahatım için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim!”
Nefsin istekleri doğrultusunda hareket etmeyi öneren birinci cümle;
İnsanın dünyasını sarsmakta.
Hırslı, bencil ve zalim olmayı içeren ikinci cümle ise,
İnsanın ilerleme ve gelişmesini öyle sarsıyor ki,
Mânen karmakarışık bir hale gelmesine sebep oluyor!
Evet, sosyal yapımızdaki intizam ve düzenin şartı;
İnsan tabaka ve sınıflarının birbirinden uzaklaşmamasına bağlı.
Yaşayış bakımından geniş halk kitlesinden üstün ve zengin olan sosyal sınıf;
Avam / halk tabakasından ayrılıp uzaklaşmamalı.
Zenginlerin fakirlerden uzak durmamaları gerekir.
Çünkü ancak bu şekilde,
Sıla-i rahim yani anne baba ve ahbaplara karşı duyulması gereken ilgi devam eder.
Aksi takdirde, alt tabakadan üst tabakaya karşı, hürmet ve sevgi yerine,
Yalnız ihtilâl sesleri, haset, kin ve nefret sadaları
Ve hatta intikam feryatları yükselir.
Üst tabakadan ise, alt tabakaya
Merhamet, ihsan ve iltifat etmek, iyilikle gönül almak yerine;
Yalnız zulmün ateşi, tahakküm ve zorbalık iner.
İşte bu ruh hâlindendir ki, tevazu ve merhameti doğuran;
Zengin halk tabakasındaki meziyyet; onları kibir ve gurura sevketmiş.
Şefkate, acımaya ve yardıma sebep olan fukara aczi, avamın fakrı ise;
Onların esaret ve sefalete düşmelerine sebep olmuştur.
Eğer şahit istersen, medenî toplumların fesat ve rezaletine bak!
Kısaca demek lâzımsa;
Halk tabakalarının uzlaşması, birbirine yaklaşmasının tek çaresi;
İslâmın esaslarından olan zekatın,
Sosyal yapının rayına oturtulması için;
Geniş, yüksek bir düstur ve prensip olarak ele alınması gerekir.
Ayrıca, İslâmiyette en büyük günah olan faizi kaldırmaktır.
Çünkü Kur’an adaleti, âlem kapısında durup ribaya / faize:
“Yasaktır! Girmeye hakkın yoktur!” der.
Evet, zaman ihtiyarlandıkça,
Kur’an gençleşiyor.
Rumuzu / işaretleri,
Gizli mânâları tavazzuh ediyor / açığa çıkıyor.