Son günlerde işin ölçüsü iyice kaçtı. Genelde yaşananlara karşı, sessiz kalmaya çalışıyorum. Çünkü bazı şeyleri binlerce kez tekrar tekrar söyledim, yazdım ve anlattım.
Ayrıca adam olana laf bir kez söylenir. Bizim söylediğimiz laf ise bini aştı.
Ülkemiz bizce sonu malum olan bir meçhule sürüklenmeye çalışılıyor. Ancak bazı gözler ve akıllar bunu hemen keşfederken bazılarımız ise bile bile lades demeye devam ediyor.
Olsun canları sağolsun. Herkes bizim insanımız ve kardeşimiz. Birileri ezilse bile hep yanlışlara karşı direnecek, birileri de sonuca göre kaymak yemeye devam edecek.
Ancak yine de canımızı sıkan şeyler oluyor.
Bunlardan biri de TRT’nin kadrolu yorumcusu, Türk futbolunun efsane ismi Hakan Şükür’ün “evet”çiliğe soyunması ve AKP’nin Diyarbakır mitinginde Başbakan Erdoğan’la kürsüye çıkması oldu.
Ey Hakan Şükür! sen siyaset yapabilirsin, tercihini açıklayabilirsin, ancak bunları yaparken TRT’de ballı maaşla yorumculuk yapamazsın.
Onun için derhal TRT’den istifa et ve TRT’de yorumculuğu bırak.
TRT’nin kimseyi takmayan genel müdürü İbrahim Şahin bey, Hakan Şükür’ün işine hemen son ver. Aksi halde senden her iki dünyada da davacıyım.
TRT; iktidarın ve amerikancı cemaatin değildir. TRT, Türk milletinindir.
TRT vatandaşın vergileri ile oluşan bütçeden ve devlet televizyonu olması sebebiyle oluşan yasal gelirlerden para bulmaktadır.
Bu sebeple vatandaşımız, kendi televizyonunda siyasete girmiş ve cemaatle ilişkisini inkar etmeyen bir eski futbolcuya ömründe asla göremeyeceği paraların ödenmesine razı değildir.
Acaba bu paralar “evet” tercihinin bir karşılığı olarak mı ödenmektedir? Böyle olduğu konusunda derin endişeler mevcuttur.
Ülke bir bilinmeze doğru her türlü yöntem denenerek götürülmeye çalışılırken, devlet kuruluşlarını bu yolda kullanmak,akıllara zarar verici işlerdir.
Hanefi Avcı’nın iddialarına karşı bu iddiaların muhataplarının ne kadar büyük bir sessizlik içinde olduğunu görüyorsunuz. Şimdi de karşımızda başka bir devlet kuruluşu olan TRT, İbrahim Şahin ve yılda 800 bin TL. aldığı konuşulan Hakan Şükür var.
Demokrasi şu an sporcu, sanatçı, bürokrasi, siyasetçi, sanayici ve bilcümle iktidar yalakası kullanılmak suretiyle rafa kaldırılmış durumda. Hakan Şükür ve benzerleri de bunun birer örneği. Hepsi paranın peşinde “evet”çi kesilmişler.
Demokratik imparotorluğun bu son merhalesinde değişik baskılar ve menfaat temini ile halk tercihe zorlanıyor. Hakan Şükür gibilerde işin garnitürü. Bunun adına “faşizm” denilir.
Parayla, pulla, baskıyla, işsizlikle ve nihayet açlıkla tehdit edilen halkın “evet” kararı vermesi isteniyor. Bu yolda herşeyi yapın ama devletin kuruluşlarını kullanmayın. Çünkü devletin parası saçı bitmemiş yetimin hakkıdır. O yetimler gün gelir size çok kötü çarpar.