Yıllarca montaj yapıp civata sıkmakla milleti kandırdık.
Uçan tabutları savaşan Şahin diye millete yutturduk.
Yâ da yutturmak zorunda kaldık.
Bütün bunlara rağmen karamsar olmamak gerekir.
Bugün gerek fert bazında gerekse uluslararası arenada İslam dünyası eskisiyle kıyaslanamayacak kadar farklıdır.
Dev uyanmaya başladı.
Fakat kendine gelmesi biraz zaman alacaktır.
Fazlaca kandıramıyorlar.
Tehditlerde eskisi kadar işe yaramıyor.
İslam Dünyası bugün uluslararası arenada az da olsa varlığını belli etmeye kütlesini göstermeye başlamıştır.
Türkî Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmaları,
Balkanlardaki ve Ortadoğudaki gelişmeler bunun ilk işaretleridir.
Elbette ki her asırda Musa’larda Firavun’larda olacaktır.
Mısır örneğinde olduğu gibi..
İsrail’in Hizbullah a saldırdığı gün ABD’nin Dışişleri bakanı yeni Dünya düzeni gereği 22 tane ülkenin sınırlarının değişeceğini söylüyordu.
Bu ifade Ortadoğu da DENGELER YENİDEN AYARLANIRKEN MÜSLÜMANLARIN ciddiye alınmadığının ifadesidir.
Hizbullah İsrail’e dolaysıyla tüm Dünya’ya Müslümanlarında bir kütlesinin olduğunu gösterdi.
Artık Kral çıplaktı.
İsrail’in burnu sürtmüş gururu kırılmıştı.
Acısını savunmasız Gazze halkından çıkarmak istedi.
Orada da umduğunu bulamadı.
İkinci kez acıyı ve yenilgiyi tattı.
Artık İsrail efsanesi bitmişti.
Müslümanlarda uluslararası arenada kendilerini göstermeye başlamışlardı.
Başbakanımızın Davos’ta bir dakika çıkışı..
İsrail Cumhurbaşkanını siz öldürmeyi iyi bilirsiniz diye kameralar önünde adeta fırçalaması Müslümanlarında bir kütlesi varmış denilmesine sebep oldu.
Tabii bunlar bizim açımızdan güzel şeyler.
Yıllarca bu tür seslere ve dirençlere hasret kalmıştık.
Attığımız şut rakip takımın kale direğinde patlamış kale sarsılmıştı.
Tribünler adeta coşmuş fakat gol olmadığı için skor değişmemişti.
Filistin ve Gazze açısından değişen fazlaca bir şey yoktu.
Filistin ve Gazze yine açlık ve ölümle baş başa idi.
Olsun yine de İsrail acıyı sadece savaşta değil Davos’ta da tatmıştı.
İsrail kırılan gururunu alçak koltuk kriziyle aşmak istedi.
Alçak adamlardan alçaklık beklenir.
Oda ters tepti.
Bu İsrail açısından akıllıca bir hareket değildi.
Çünkü öfke ile kalkan zararla otururdu.
Öylede oldu tarihinde ilk kez özür dilemek zorunda kaldı.
Burada büyükelçimize bir çift sözüm olacak.
Kabul edelim ki iyi niyetten dolayı karşı tarafın art niyetini anlamadınız.
Bu bile diplomaside eksikliktir.
Koltuğun alçaklığını da fark etmediniz.
Masanın üzerindeki Türk bayrağının yokluğunu nasıl fark etmezsiniz.
Bunun özrü olmaz.
Kütle (ağırlık ) denilen hadise sizin kantardaki kilonuz değil muhataplarınıza karşı göstereceğiniz asil tavrınızdır kimliğiniz ve kişiliğinizdir.
Sizi izzet ve de zillet sahibi yapacak olan budur..
Kütle Siyonizm’e uşaklıkla değil millete hizmetle olur.
Uluslar arası arenada İran’ı ve Mahmut Ahmedinecad’ı önemsemek gereklidir.
ABD – Avrupa ve İsrail’in her türlü baskı boykot ve tehdidine rağmen boyun eğmeden dimdik ayakta durması savunma sanayisinde nükleer güç durumuna gelmesi İslam Dünyası açısından elbette güzel bir olaydır.
Bugün İran’ın elindeki silahlar dolayısıyla Türkiye için tehdit olması söz konusu değildir.
Mezhebimiz farklı olsa da inançlarımız aynıdır.
Her fırsatta kinini kusan İsrail’i değil de, her zaman yanımızda olan İran’ı düşman tehdit görmek akıllı insan işi midir?
Burada Mısır’ı es geçmek olur mu?
Firavunlar hep tarihte mi kaldı?
Günümüzde hiç firavun olmaz mı?
Tarihteki firavunlar günümüzdeki firavunlardan daha şerefli idiler.
Haksızda olsa İsrail oğullarına karşı bir mücadele veriyorlardı.
Günümüzdeki Firavun ve avanesi aynı mücadeleyi kendi halkına ve kendi dindaşına karşı yapıyor.
Burada hangisi daha şerefli diye sorulmaz.
Günümüzdekilerin tarihtekilerden daha alçak olduğu aşikârdır.
Bugün İslam Dünyası halkı ve de sivil toplum örgütleriyle eskisinden çok farklıdır.
Bu da ümit verici bir gelişmedir.
Dev uyanmaya başlamıştır ama kendine gelip toparlanması biraz zaman alacaktır.
Bugün petrol Müslümanlarda…
Doğalgaz Müslümanlarda…
Para Müslümanlarda…
Nüfus Müslümanlarda…
Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Müslümanlarda…
Fakirlik,
Geri kalmışlık,
Ezilip sömürülmüşlükte Müslümanlarda…
Eksiklik nerede?
Sıkıntı beyin naklindedir.
İthal beyin ile vücut doku uyuşmazlığı yaşıyor.
İthal beyinler aracılığıyla İslam Âlemi adeta zombileştirilmişti.
Bu şoklar zombilerin uyanışına sebep olacak.
Uyanan zombiler.
Tarihini geçmişini kültürünü hatırlayacak işte o zaman esaret bitecek.
1,5 Milyar nüfuslu İslam âlemi batının pazarı olmaktan çıkıp kendi ihtiyacını kendi karşılar hale gelecek.
İşte o zaman işsizlik, yoksulluk, ezilmişlik ve geri kalmışlıkta ortadan kalkacak..
ABD, kıtalar ötesinden gelip Irak ve Afganistan’ı işgal edemeyecek.
Çin ve İsrail’de bugünkü zulmünü yapamayacak.
İşte o zaman D-8 hayal olmaktan çıkıp gerçekleşecek.
Bu aziz millette tarihteki saygın konumuna kavuşacak.
Ecdadına layık olacak.
Kardeş kavgası, kan, zulüm, gözyaşı son bulacak.
İnsanlık inananıyla inanmayanıyla huzur bulacak.
Bizim tarihimiz vahşet katliam soykırım tarihi değil medeniyet tarihidir.
Ecdadımız gittiği yerleri sömürmemiş oralara adalet ve medeniyet götürmüştür.
Osmanlı 3 kıtaya kılıç zoruyla hükmetmedi.
Aksini düşünenlere Bizans serpuşundansa Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederim diyen Bizans halkının sözü yeterli gelir.
Müslümanların hacimleriyle kütleleri eşit orantılı olduğu zamanlarda insanlarda kardeşlik barış, sevgi, saygı, hoşgörü, huzur ve mutluluk vardı.
Sokaklar barut kokmuyor, toprak kanla sulanmıyordu.
İnsanlar köleleştirilmiyor, ülkeler sömürgeleştirilmiyordu.
Müslümanlar kütlelerini kaybedince adaletin yerini zulüm, kardeşliğin yerini kalleşlik aldı.
Mazlumları koruyamadıkları gibi kendileri de mazlum durumuna düştüler.
Kütle, Müslüman da adalet, Zalimde ise zulüm vesilesidir.
Kütle sahibi olmak birazda basiret sahibi olmakla ilgilidir.
Cennet Mekân Sultan Abdülhamit’e sormuşlar,
En zor dönemde 33 sene toprak kaybı olmadan Devleti Ali Osmanî’yi nasıl yönettin?
Cevaben Rus, İngiliz, Fransız elçilerini çağırır onlarla dünya meselelerini istişare eder çoğu zaman aksine hareket ederdim, isabet ederdi. Cevabını verir.
Çünkü ayıdan post, batıdan dost olmayacağını gayet iyi biliyordu.
Basiret herkesi düşman görmeden, dostu düşmanı doğru tespit edebilmektir.
Basiretin halkta olması güzel, ama İdarecilerde olması daha güzeldir.
Kütlemizin hacmimize denk,
Yarınımızın bugünümüzden güzel olması temennisiyle…
Hacim kütle meselesi burada sona ermiştir.