Yine aynı yanlış ezber tekrarlanıp duruyor. Sayın Başbakan bunu birçok kere tekrarladı. Beyanat aynen şöyle: “… Türk de kardeşim, Çerkez de, Gürcü de, Kürt de kardeşim.” Aslında kardeşlik güzel bir duygudur. Bunu hissedene ve hissederek yaşayabilene saygı duyarız. Bizim hiç kimseyi ötekileştirme, dışlama geleneğimiz yoktur. Yeter ki; tek bayrak, tek devlet, tek millet düşüncesi dışına çıkılmasın. Etnik ırkçılığa özenilmesin. Anadolu üzerindeki emperyalist emellere alet olunmasın. Türklük hem soy, hem kültürel bakımdan bir aidiyettir. Hangi şekilde hissederse hissetsin; insanlarımızı kucaklarız. Aksi bir davranış Türkiye üzerinde emelleri olanların ekmeğine yağ sürer.
Ancak, bu kardeşliği ifade ederken milli kimlikle mahalli sıfatları veya etnikliği birbirine karıştırmamalıyız. Türk’ü milletin adı ve milliyetimiz olarak düşünmek yerine, onu etnik gruplardan biriymiş gibi değerlendirip Anadolu’daki hakim kültürü dışlama yanlışına kimse düşmemelidir. Son yıllarda küreselleşmenin etnikleştirici, ufalayıcı esintilerine teslim olarak kendi devletiyle kavgalı bazı küreselci çevrelerin çirkin işbirliğini dikkatle izliyoruz. Bunları hesaba katmadan sözde kardeşlik sağlayacağız diye komik durumlara düşmeyelim. Kendimizi inkâr yolları aramayalım.
Eğer Türk de, Çerkez de, Arap da, Kürt de kardeşiniz ise; siz bunlardan demek ki hiçbiri değilsiniz. O zaman adama sorarlar: “Sen kimsin? İngiliz mi, Fransız mı, yoksa başka bir milliyetten mi?”
Milli kimlikle kavgayı önemli bir terör çeşidi olarak görürüz. Terör deyince akla hemen terör örgütü gelmemelidir. Biz, ülkenin sosyal yapısını, dokusunu bozucu, yıpratıcı, onu tanınmaz hale getirici, silâhlı ve silâhsız her türlü fikir ve eylemi terör olarak anlarız. Buna İslâm’ın altını oyucu, Müslümanı üç dinli ve üç peygamberli hale getirici tek taraflı diyalog oyunları, ülkeyi tasfiye edecek anayasa taslakları, dış borç ve cari açık tuzağı, numaralı Cumhuriyetçilik ve bazı özelleştirmeler de dahildir.
Yoğun göç almış ve 200’ü aşkın etnik gruba sahip ABD’de herkesin milli kimliği Amerikalıdır ve Amerikan milletinin üyesidir. ABD yasalarında İngilizce’ye rakip diller ve kimlikler aranmamaktadır. Teksas eyaletinin ayrı bir cumhuriyet olduğunu iddia eden Mc Laren 99 yıl, R. Otto ise; 50 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Kimseye egemenliği paylaşacak ortak gözüyle bakılmamaktadır. Başkan Bush İspanyol menşeli nüfusa; “Her şeyden evvel İngilizcenizi geliştirin” diye talimat vermektedir. Devletin bağımsızlığı ve kamu düzeninin korunması esastır. Bu kadar karışık bir yapıya sahip olan ABD’de İspanyol, Güney Amerikalı veya İtalyan kökenli senatörlere ayrı bir etnik kimlik yüklenerek ABD propagandası için yurt dışına gönderilmelerine rastlanmaz. Bizde ise; -kan veya kemik tahlillerine mi dayandırılıyor bilemiyoruz- Kürt asıllı olduğu söylenen bazı vekillerimizin yurt dışına propaganda için gönderilmeleri gündeme gelir. Türkiye böyle etnik ayırımları sistemli yapan bir ülke midir? Yasaları ve Anayasası, insanları bu şekilde ayırıp birbirine ötekileştirmekte midir? Bölücü, ırkçı, kürtçü çevrelerle mücadele insanlarımızı birbirine ötekileştirmekten geçmemelidir.
İspanya’da birçok bölücü parti kapatıldı. Çeşitli yasaklar getirildi. Ama kimse, “Neden parti kapatılıyor, bu demokrasiye aykırı ve de hoşuma gitmiyor” demedi. Hiçbir AB ülkesi terör örgütünü desteklemedi ve onları özgürlük savaşçısı olarak değerlendirmedi. İngiltere’de IRA’nın siyasi kanadı olan Sinn Fein’e birçok sınırlamalar getirildi. Bunun lideri radyo ve televizyonlara çıkarılmadı, mülâkat verdirilmedi ve haber niteliğinde bile görülmedi. Bizde ise; örgüt üyelerinin hangi futbol takımını tuttukları, hangi müzik aletlerini çaldıkları, kiralık bazı gazetelerimizde yer aldı ve alıyor.
Demokrasi kimseye ve hele yürütmeyi elinde tutanlara hoş dakikalar geçirtmek için var olan bir rejim değildir. Demokrasiyi iyi öğrenelim ve içimize sindirelim. Demokrasi; ne ırkçı bölücülük, ne de milli devletten vazgeçmektir. Herhalde bunun bir istisnası bizde görülüyor. Birçok siyasetçimiz izinle politika yaptığı için; gözleri ve kulakları Brüksel ve Washington’dan gelecek talimattan ayrılmıyor.
Türkiye’de terör etnik bir sorun değildir. Şu halde ona, etniklik penceresinden bakarak çözüm arayamazsınız. Her Kırmançça ve Zazaca konuşan insanı da terörist gibi görmek en büyük haksızlıktır. Yanlışın büyüğüdür. Bazı farklılıklar kutsallaştırılıp ırk, din, mezhep taassubu ve ayırımı körüklenerek hiçbir ülke güçlendirilmemiştir. Bunu Türkiye’de denemeyiniz.