Oğuz Çetinoğlu: Sohbetimize. ‘Gıybet’ kavramının tarifiyle
başlayabilir miyiz Hocam?
Veli Tâhir Erdoğan: ‘Bir
kimsenin aleyhindeki incitici, haysiyetini zedeleyici, küçük düşürücü söz ve
davranışlar’ olarak tarif edilebilir.
Çetinoğlu: Gıybetin haram
olduğu biliniyor. Bu hükmün dayanağı hakkında bilgi lütfeder misiniz?
Erdoğan: Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerdir.
Çetinoğlu: Örnekleyebilir
misiniz?
Erdoğan: Hucurât Sûresi 12. Âyet: Ey imân edenler! (Birbirleriniz hakkında)
Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı (iftira, gıybet gibi yollarla
kardeşlik hukukuna zarar vereceği için haramdır) günahtır. Birbirinizin (ayıp
ve) kusurunu araştırmayın. (Birini alçaltarak yükselmeye çalışmak gerçekte
alçalmadır. İstisnaî durumlar hariç) Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi
biriniz (kendisine hiçbir şekilde tepki veremeyecek olan) ölü kardeşinin etini
yemekten hoşlanır mı? (Bakın) İşte bundan tiksindiniz (dağil mi) Aynen bunun
gibi arkasından konuştuğunuz kişi de orada olmayışı ile adetâ bir ölü gibi
savunmasızdır. Gelin, bu ahlâkî anlamda yamyamlaşma olan itibar katliamından
vazgeçin. (Emirlerine itaat ederek) Allah’a karşı gelmekten sakının. (Eğer sizi
Allah katında değersizleştirecek bu zilletten kurtulmak isterseniz iyi bilin
ki) Allah (hatâsından dönen kullarının özürlerini çokça kabul eden) Tevvâb, (onları bağışlayıp merhamet
eden) Rahim’dir.
Çetinoğlu: Hocam, ‘istisnaî durumlar hâriç’ buyurdunuz.
İstisna kabul edilebilecek birkaç örnek rica edebilir miyim?
Erdoğan:
Çetinoğlu: Teşekkür ederim. Gıybet,
hangi sebeplerle ‘büyük günahlardan’
sayılmıştır?
Erdoğan: Gıybet, ölü eti yemeye benzer: (Büyük müfessir merhum
Elmalılı Hamdi Yazır’in ifadesiyle) ‘Gıybet
edilen kimse, orada bulunmayıp söylenen sözü bilmemesi ve o anda kendini
savunacak durumda olmaması sebebiyle adeta bir ölü gibidir.’
Gıybet cinayettir: Şeref ve
haysiyetine değer veren, onlara zarar verecek her şeyden, ateşten sakınır gibi
sakınan bir insan, itibarının kendisinden önce ölmesini istemez.
Gıybet, itibara sıkılan bir
kurşundur: Bu kurşun, bedene doğrudan doğruya zarar vermez. Bu kurşun kan
akıtmaz. Fakat bu kurşun, insanın canından daha değerli olan manevî şahsiyetine
zarar verir. İnsanlar nezdinde mânevî değerini sıfırlayabilir.
Hadiste bildirildiği gibi bir
mânevî cinâyet olan ‘gıybet, katl gibidir.’
(Kenzü’l-Ummâl,
3: 589, Hadis Nu: 8043)
Gıybet yargısız infazdır: Bir
mahkeme düşünün hâkim, savcı, şâhit ve avukat aynı kişi, suçlamalara karşı
savunma yapacak sanık ortada yok. Böyle bir mahkemede hakkınızda karar
veriliyor.
Gıybet zinadan daha kötüdür:
Peygamber Efendimiz buyuruyor: ‘Adam zina eder, sonra tevbe eder, Allah
mağfiret buyurur. Gıybet eden ise gıybet edilen affetmedikçe mağfiret olunmaz. (Beyhaki,
Şuabu’lİman, 6740-41-42)
Çetinoğlu: Gıybet yapan günaha
giriyor. Peki dinleyen?
Erdoğan: Dinleyen de günah işlemiş olur.
Çetinoğlu: Ne yapmalı?
Erdoğan: Yanında birinin gıybeti yapılan kişi, gıybete tavır
almalı. Böylece üç iyilik yapmış olur:
1-Kendine: Kalitesini koruyor.
‘Mü’minler kardeştir.’ âyeti gereğince kardeşinin bulunmadığı yerde, kardeşinin
semâneti olan manevî şahsiyetine kimsenin zarar veremeyeceğini göstermekle
mü’min olmanın, güven vermenin, güvenilir olmanın hakkını veriyor.
2-Gıybeti yapılan kişiye: Onun
hakkında söylenecek rahatsız edici sözlerin söylenmesine ve yayılmasına engel
olmakla, o kişinin toplum içindeki piyasa değeri diyeceğimiz itibarının
yıpranmasını önlüyor.
3-Gıybeti yapan kişiye: Bu
yardım, kötünün daha kötü olmasını engelleme anlamında bir iyiliktir. Peygamber
Efendimiz bu iyiliği bir hadislerinde şöyle ifâde ediyor: ‘Yanlış yapanın
yanlış yapmasına mâni olmak, hem ona hem de onun yanlışından mağdur olacaklara
yapılmış yardımdır.
Çetinoğlu: Ahmet’in, Mehmet
hakkında gıybette bulunması, Mehmet’e, Ahmet hakkında gıybet yapma hakkı sağlar
mı?
Erdoğan: Kur’an okumanın, sünnet-i seniyyeye tâbi olmanın bir
mü’mine kazandıracağı değerlerin başında ilkeli ve prensipli olmak gelir.
İlkeler ruh binamızı ayakta tutan
taşıyıcı kolon veya sütunlara benzer. Kişilik ve karakter denen değerler bu
sütunlar üzerinde yükselir.
Gıybet konusunda en önemli
ilkelerden birisi: ‘Siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz takdirde
(kötülük yapmak sûretiyle) sapan kimse size zarar veremez’ âyetinden ilham aldığımız ‘başkasının yanlış yapması benim yanlış
yapmamın gerekçesi olamaz’ ilkesidir.
Bu ilkeden yola çıkarak bir
mü’mine yakışan: ‘Biri, mü’min kardeşinin
etini yeme gibi mânevî bir yamyamlığı yaptı diye, ben de onun yaptığını
yapamam, onun indiği seviyeye inemem’ demektir.
Kendine yakışanı yapmayan mü’min
âhirette şöyle der: ‘Yâ Rabbî!
Dünyadayken şu ibadetleri yapmıştım. Sayfamda bunlar yazılı değil’ der.
Bunun üzerine ona ‘Onlar defterinden
silindi, gıybetini yaptığın kişilerin defterine yazıldı’ denilir.
Şimdi de kendine yakışanı yapma
noktasında bizlere örnek olan bir maneviyat büyüğümüzün hayatından bir kesite
bakalım.
Hasan Basrî Hazretleri tabiînin
(sahabeyi görenlerin) büyük imamlarındandır. Gıybet konusunda çok hassastır. Bir
gün kendisine birisi gelip: ‘Ben yemekte
falanın evinde idim, yemek yerken ev sahibi seni çekiştirdi’ der.
Hasan Basrî Hazretleri ‘sana o şahıs ne ikram etti?’ diye sorar,
laf getiren kişi, ‘şunları şunları ikram
etti’ deyince, Hazret; ‘O kadar şeyi
midende sakladın da benim hakkımda söylediği sözleri saklayamadın mı?’ der.
Çetinoğlu: Gıybet edenlerden
bâzıları, ‘söylediğim kusur onda var’
diyerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar. Böyle yapanlara söylenecek
sözünüz mutlaka vardır. Lütfeder misiniz?
Erdoğan: Hz. Peygamber’in yanında bir adamdan bahsederek: ‘Bedava olmazsa yemek yemez, başkaları
masrafını karşılamadan yolculuk yapmaz’ dediler. Peygamber Efendimiz ‘Arkadaşınızı gıybet ettiniz” dedi. Gıybet
eden: ‘Biz onun hakkında sadece doğruyu
söyledik’ dedi. Peygamber Efendimiz: ‘Kardeşinde
olanı söylemen gıybet için yeter’ buyurdu. (Terğib, 4/285)
Başka bir olay:
Sahabe Efendilerimizden bazıları
Peygamber Efendimizle birlikte bulunuyordu. Yanlarında bulunan adam kalkıp
gidince içlerinden bazıları: Adamı kastederek ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Amma da âciz bir kimsedir o!’ dediler.
Peygamberimiz: ‘Siz arkadaşınızı gıybet
ettiniz. Onun etini yediniz’ dedi. (Terğib, 4/285) Bunun üzerine
Sahabe, Peygamber Efendimize: ‘Ey
Allah’ın Rasûlü! Bizim söylediğimiz vasıf o adamda vardır!’ dedi.
Efendimiz: ‘Eğer sizin söyledikleriniz
onda yoksa o zaman kendisine iftira etmiş olursunuz’ buyurdu. (Haysemi, 8/94)
Çetinoğlu: Bir kızgınlık anında
veya boş bulunup gıybet yapan insan ne yapmalı?
Erdoğan: Acilen yapılması gereken Hakk’a ve halka gitmektir.
Hakk’ın kapısını çalıp istiğfar etmeli, halkın kapısını çalıp özür dilemeli ve
helallik istenmelidir.
Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim
Hocam! Allah razı olsun. Bir başka sohbetimizde sizinle zan hakkında konuşuruz
inşalah…
VELİ TÂHİR ERDOĞAN: 1965 Kırşehir’de doğdu. İlk, orta, lise Veli Yayınlanmış -Kur’ân Bana Ne Diyor? -Namaz Bana Ne Diyor? -Nuzul Bağlamında Peygamber Kıssaları -Gıybet -Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed -Mesajlarıyla Hac ve Umre -Meal Okuma Rehberi Eserlerin tamamı Bilgeoğuz Yayınları |