Gidenin Elinden Dili (II)

56

     Dikkat edelim verilen cevap çok şahane, çok kapsamlı bir cevap.

     Sırf ana dili Arapça olan Arapları içine almakla kalmıyor.

     Arap olmayan fakat tüm Arapça konuşanları da içine alan çok şümullü bir cevap.

     Çünkü milliyet; konuşulan dille aynileşiyor.

     İnsanı; konuştuğu dilin sahibi millete mensup kılıyor, ona bağlıyor.

     İnsana, o milletin bir parçası olduğu hissini veriyor. Oysa:

     Dilimizi yozlaştırırken milliyetimizden uzaklaştığımızın; hiç mi hiç değiliz farkında!

     Dilimizi bozarken, millî benliğimizden de soyutlandığımızın -yazık ki- değiliz bilincinde!

     Hem:

     

     Unutulmasın ki, gidenin elinden dili,

     Bir gün de gider elinden, o güzelim ili!

 

     Bu hayatî hususu, İngiltere’nin Cambridge şehrinde yaşadığım bir anekdotla teyit etmek ve doğrulatmak istiyorum:

     2004 baharında Cambridge’de bir parkta oturmaktayım. Yanımdaki kanepede güleç yüzlü, sevecen tavırlı ve konuşkan bir Çinli genç vardı. Kız arkadaşıyla gayet güzel ve işlek bir İngilizceyle sohbet ediyordu.

     Azıcık İngilizcemle sormadan edemedim:

     “Hangi millettensiniz?”

     Hemen cevabı yapıştırdı:

     “İngilizim!”

     Şaşırdım kaldım! Gülmemek için zor tuttum kendimi. Bal gibi Çinliydi. Çıkık kemikleri, çekik gözleri, ufak tefek yapısı ile; velhasıl tüm fiziği; lisânı hâlle “Ben Çinliyim.” diyordu. Bu durum beni çok düşündürmüştü. Çünkü şüphesiz o da bir Çinli olduğunu gayet iyi biliyordu. Ama İngiltere’de yaşaması, İngilizce konuşması, o kültürle yoğrulması; pratikte kendisini İngiliz olarak görmeye; kendisini İngiliz olarak saymaya; kendisini İngiliz olarak hissetmeye yetmiş de artmıştı bile. Gelelim Türkiye’ye:

 

     “Dükkân” varken ne demek “The Shop” ?

     “Paşa” paşa gibi dururken, ne demek onu yapmak “Pasha” ?

     Ya “çivi”yi nedir öyle, yazmak “chivi” diye veya “vişne”yi “whisne” ?

     Neden TRT; Te-Re-Te olarak telâffuz edilirken; Türkçeye aykırı bir şekilde TRT’yi; Ti-Ar-Ti şeklinde söylemek?

     Sayın Feyza Hepçilingirler de yukarıdaki örnekleri ele alıp, haklı olarak bu durumdan yakınıyor. (Cumhuriyet, Kitap, 16. 9. 2004, s. 31)

     Türkçeyi; Türkçeye aykırı tarzda telâffuz edenlere ateş püskürüyor!

     Türkçe kelime deyiş ve söyleyişlerden eziklik duyanları hayretle karşılıyor.

     Çünkü aziz okur! Bize göre asıl  eziklik; bu gibilerin varlığıdır.

     Asıl eziklik, Türkçeyi çığırından çıkaranların mevcudiyetidir.

     Asıl eziklik, Türkçeyi yazılışta anlaşılmaz hâle getirenlerin aramızdan çıkmasıdır. Nitekim:

     Ne demek “efendi”yi “efendy” şeklinde yazmak!

     Ne demek “Marmara Oteli”ni “The Marmara” diye maskaraya çevirmek?

     İngiliz dilbilgisine ait bir unsuru Türkçeye yamamak?

 

     Vah benim o güzel, şirin Türkçem vah!

     Kimi Türkler dedirir bana eyvah!

 

     Çeksem de ömür boyu içten bir ah!

     Türkçe yükselmedikçe olmam iflah.

 

     Hani derler kılıç yarası geçer de,

     Dil yarası geçmez asla, kalır diye.

 

     Yediği darbelerden sonra ne kaldı geriye?

     Türkçemiz atalardan bize en güzel hediye.

 

     Velhasıl:

 

     Gidenin elinden dili;

 

     Gider o güzelim ili!

 

Önceki İçerikCamiler, Vakıflar ve Kızılay’a Yardımlar
Sonraki İçerikErmeni Sorunu (I)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.