MÖ. 5000:İnsanlar Kaynatılmış Hububat ve kızartılmış et yemeğe başladılar.
MÖ. 4000: Orta doğuda insanlar süt mayalamayı başardılar.
MÖ. 3500: Aşağı Mezopotamya’da bira ve şarap içilmeye başlandı.
MÖ. 3000: Gılgamış destanından insanların o çağda salatalık, incir soğan ekmek yediklerini öğreniyoruz.
MÖ. 2750: Çin imparatoru Çen Nong devrinde ilk çay içildi.
MÖ. 2500: Girit ve Yunanistan’da şarap kültürü gelişmeye başladı.
MÖ. 1700: Hamurabi Kanunlarından Babil’de kıyılmış et ve tuzlanmış balığın yenildiği.
MÖ. 1680: Mısırda ilk kez mayalı hamurdan ekmek yapıldı.
MÖ. 1200: Mısırlılar yağda kızartmayı keşfettiler.
MÖ. 1000: Çinliler besinlerin bozulmasını önlemek için buz kullanmaya başladı.
MÖ. 500: Kuzey Hindistan’da şeker kamışından şeker elde edildi.
MÖ. 400: Uzak Doğu’dan Avrupa’ya Baharat yolu ile besin maddeleri gelmeye başladı.
MÖ. 350: Archestratos ilk yemek tariflerini bu kitapta topladı.
MÖ. 327: Büyük İskender’in orduları muz ve şeker kamışı ile tanıştı.
Peki, Dünyaca ünlü olduğunu söylediğimiz Türk mutfağı Dünya gıda tarihine nasıl katkılarda bulunmuştur. Şöyle bir düşününce aklımıza gelenleri kısaca bahsedelim.
YOĞURT: Eski Türkçede yoğurt kelimesi 8.yy metinlerinde yer alırken Kaşgarlı Mahmut tarafından 10 yy.da yazılan Divani lügat üt Türk ve Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserinde bugünkü anlamında yoğurt kelimesi kullanıldı. Osmanlı imparatorluğu döneminde saray mutfağının vazgeçilmez bir besin kaynağı olan yoğurt Kanuni Sultan Süleyman tarafından Fransa krallarından 1.Franseu ateşli ishal hastalığına yakalandığında krala ilaç olarak gönderildi. Bakterileri öldürücü özelliği nedeniyle yoğurt 1. Franseu kısa sürede iyileştirdi.
Peki, günümüzde sokakta evde iş yerlerimizde konuşmağa başladığımız sağlığa uygunluk ve kalite kelimelerinin arasında bağlantı sorusuna cevaplandığı ilk yerin ihtisab kanunnameleri (Bursa, İstanbul ve Edirne). II. Bayezid devrine ait en mühim kanunlardan birisidir. Şüphesiz ki, Bu kanunname Dünyada ilk tüketici haklarını koruyan kanun ilk gıda maddeleri düzenlemesidir. Bu kanun Mevlana Yaraluca Muhyiddin tarafından hazırlanmıştır.(1502).
Kanundan birkaç madde.
Ekmekçiler, Standart olarak alınan ekmeği narh üzere pak işleyeler eksik ve çiğ olamaya. Ekmek içinde kara bulunursa ve çiğ olursa tabanına let uralar; eksük olursa tahta külah uralar veyahut para cezası alalar. Ve her etmek çinin elinde iki aylık en az bir aylık un buluna. Ta ki; aniden Pazar un gelmeyub Müslümanlara darlık göstermeyeler. Eğer muhalefet edecek olurlarsa cezalandırıla. Eyle olıcak ekmek gayet eyu ve arı olmak gerekdir.
Aşçılar bişürdükleri aşı pak bişureler ve çanakların pak su ile yuyalar ve aaagahlarında kâfir olmaya. Ve iç yağıyla nesne bişumeyeler. Ve bir akçelik eti her ne narh üzerine alurlar ise beş paye olur. Bir akçelik aş alanın aşına bir pare koyalar. İki pulluk dahi etmek vereler. Bir akçelikten artuk alsalar ya eksük alsalar bu hisab üzerine vereler. Cemi Edirne’nin aşçıları ittifakıyla teftiş olundu.
Un kapanında olan kapan taşlarını, Mahkeme kararıyla muhtesip daim görüp gözede. Ta ki; hile telbis olup un alan ve satan kimselere zarar ve ziyan olmaya. Ve sirke ve yoğurda su koymayalar. Su katılmış olup bulunursa, teşhir edeler veyahut tahta külah uralar, gezdireler.
Görülüyor ki 7000 yıldır işlemeye başladığımız gıdalar hakkında ilk kalite kriterleri ve gıda güvenliğinin ilk maddeleri bugün gibi insanın güvenli gıdaya ulaşması için çeşitli hükümler içermektedir. Gıda kanunu ve kalite kriterlerinin en önemli fonksiyonu tüketicinin ve toplum sağlığının korunması ve haksız rekabetin önlenmesidir. Tüketicinin sağlığa zarar verebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü etkinin engellenmesi için alınacak önlemleri kapsar. Tarih bize öğretiyor ki kanunlar ve kriterler insanoğlunun gereksinimleri sonucunda çıkmış kurallar silsilesidir. Yanlızca yasaklamaları değil gıda üreticisini ve tüketiciyi koruyan ve toplumun ihtiyaçlarına hizmet vermesini sağlayan uygulamalardır.