‘Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?’ Diyenlere verilecek en mükemmel cevap: ‘Çok gezip çok okuyan‘ şeklinde olmalıdır. Çünkü insanoğlu; okuduğunun çoğunu unutur, bir kısmını hatırlar. Gördüğünün bir kısmını unutsa bile hatırladıkları daha çoktur. Yaptığını ise bilir. Gezilecek yerler hakkında, seyahat öncesinde veya sırasında bilgi edinmek için okuyanlar, gördüklerini de okuduklarını da unutmazlar, bilirler.
Gezilen yeni ülkelerin ve o ülkelerde yaşayan insanların ayırt edici özelliklerinin okunması ve görülmesi insanoğlunun kültürünü artırır. Okumak ve görmek suretiyle elde edilen bilgilerin yazılı hâle getirilmesi ile seyahatnâmeler meydana gelmiştir. İşini iyi yapan seyahatnâme yazarlarının eserleri geniş kütleler tarafından alaka ile okunur.
Batı dünyasında ilk seyahatnâme yazarının M.Ö. 60 – M.S. 24 yılları arasında yaşayan Yunanlı coğrafyacı Strabon olduğu söylenir. Marco Polo (1254-1324) üslûp ve metin olarak değerlendirildiğinde birinci sırada yer alır. Türk edebiyatının en tanınmış seyahatnâmesini, Evliya Çelebi (1611-1682) ‘Seyahatname‘ adı ile kültürümüze kazandırmıştır. 10 ciltlik bu eser, gerçek bir şâheserdir. Kendisine ‘gezgin’ unvanını uygun gören Prof. Dr. Orhan Kural, günümüzün en popüler seyahatnâme yazarıdır. Dünya ülkelerinin % 90’dan fazlasını gezmiş, gördüklerini ve yaşadıklarını sayıları 10’a yaklaşan kitaplarında anlatmıştır.
İstanbul’da Merkez Valisi olarak bulunan Murat Yıldırım, bir amatör seyyahtır. Her sene dünyanın farklı bir bölgesine (özellikle de İslam ülkelerine) gerçekleştirdiği seyahat notlarını profesyonel bir gözlemci gibi, akıcı bir Türkçe ile kitaplaştırmaktadır. O’nun Gezdiklerim Gördüklerim isimli 13,6 X 19,6 santim ölçülerinde 116 sayfalık, kendi küçük mündericatı zengin eseri, Nisan 2016’da yayınlandı. Kitapta; değişik tarihlerde gerçekleştirdiği gezilerin notları yer alıyor.
1-Suriye (Hama, Humus, Şam ve Halep) Yollarında, 2-Kudüs ve Mescid-i Aksa, 3-Evladı- Fâtihan Diyârı Balkanlar, 4-Hazin Endülüs ve Masal Ülkesi(!) Fas, 5-Asya’nın yıldızı Malezya ve Singapur gezilerinin dikkate değer gözlemleri, izlenimleri mâcera romanı gibi bir solukta okunuyor. Okuyucu, bahsi geçen şehir ve ülkeleri ya görmüş gibi oluyor veya görme arzusuna kapılıyor.
Sayın Vali Yıldırım, eserinin ‘Önsöz‘ başlıklı bölümünde gezilerini; ‘Rabb’imizin, Kur’an-ı Kerîm’in bâzı âyetlerinde; yeryüzününün gezilip dolaşılmasını, geçmiş milletlerin akıbetlerinden ders alınmasını, yaradılış kanunlarına ibretle bakılmasını emrettiği‘ için gerçekleştirdiğini beyan ediyor. Bu emre uyarak gezip gördüğü, bâzı inceleme ve tesbitler yapma imkânı bulduğu 12 ülkede, alınacak çok dersler ve ibretler bulduğunu açıklayıp, kitabın yayınlanmasındaki muradını; ‘okuyucuların yapacakları gezilerde rehber olmak, ışık tutarak ufuklarının açılmasına vesile olmak’ şeklinde özetliyor.
Murat Yıldırım eserini; Hama, Şam, Halep, Zeytindağı, el-Halil, Kalkandelen, Ohrid, Manastır, Tiran, Dubrovnik, Mostar, Üsküp, Priştina, Sevilla, Tanca, Rabat, Kazablanka, Marakeş, Kuala Lumpur, Singapur şehir ve bölgelerinden, Selman-ı Fârisî’nin, Hz. Dâvud’un, Sultan Birinci Murad Han’ın türbelerinden, Burak ve Granada mescitlerinden, İshak Çelebi, Koski’de Mehmed Paşa, Üsküp’te Murat Paşa, Kurtuba, Tanca, Putra camilerinden, Sava Kilisesi’nden, Makedonya’da İskender Anıtı’ndan, İspanya’da Elhamra Sarayı’ndan objektifine aldığı 100’den fazla fotoğrafla zenginleştirmiş.
Vali Bey kitabına, ‘Gezdiklerim Gördüklerim‘ ismini uygun görmüş ise de gezip gördüğü yerlerin ve incelediği âbide eserlerin târihî arka planı ve efsâneleri hakkında da alaka çekici bilgiler veriyor. Bunlardan tadımlık bir bölüm:
‘Langkawi, 99 adadan oluşan bir yerleşim bölgesidir. Malezya’nın en sevilen, dünyaca meşhur tâtil yöresidir. Adalardan birinde, Asya’nın en büyük sualtı akvaryum müzesi, Hulu Melaka denilen bölgede Mahsuri Türbesi vardır. Mahallî kıyafetler giymiş insanların, kız ve erkeklerden oluşan bir grubunun müzik ziyafeti ile turistleri karşıladığı türbenin efsânevî bir hikâyesi vardır.
Mahsuri isimli köyün en güzel ve evli olan kadınına, köyün şefinin oğlu âşıktır. Eşinden boşanarak kendisiyle evlenmesini ister. Mahsuri bunu reddedince, dedikodu çıkartır. Sonunda mahkemeye çıkartılan Mahsuri suçlu bulunur ve halkın önünde bıçakla idam edilir. Ancak kanı beyaz akar. Mâsum olduğu anlaşılır ancak iş işten geçmiştir. Ölmeden evvel; ‘Benim yedi neslim bu topraklarda yaşadığı sürece, buranın halkı rahat görmesin‘ diye beddua eder. Rivâyete göre, neslinden gelen son kişi de 1968’de ölünceye kadar, bu ada yokluk ve sefalet içinde yaşamıştır.’
Eserden özetlenerek arka kapağa konulan notlar, eserin üstün değeri hakkında bilgi vererek okuyucuyu iç sayfalara dâvet ediyor:
Aziz vatana ihânetleri tescillenmiş bazı vatan hâinlerini iadei itibar maksadıyla yurdumuza getirtmeyi arzu eden bazı çevreler, acaba son Osmanlı Sultanı Vahideddin Han’ın naaşının ülkemize getirilmesi konusunda ne söylerler merak ediyoruz?
* * *
Kudüs, 638 (H. 16) senesinde, Hz. Ömer (R.A.) zamanında kuşatılarak fethedildi. Hıristiyanlar cizye vermeyi kabul ederek, Müslümanların himâyesine girerek, Bizans’ın ağır vergi ve işkencelerinden kurtulmuş oldular. Kudüs’ü fetheden Hz. Ömer (R.A.), Hıristiyanların ‘istediğiniz bir kiliseyi kendinize mâbed olarak seçiniz‘ şeklindeki teklifini kabul etmemiş, ilk namazı kilise dışında bir yerde kılmış. Beyti Mukaddes Mahalli’ni temizletip, buraya büyük ve güzel bir camii yaptırmıştır.
* * *
Hemen bütün Balkan ülkelerinde Müslüman nüfusun yaşadığı bölgelerde yoğun misyonerlik faaliyetleri yapılmaktadır. ‘Osmanlı sizleri zorla Müslüman yaptı, eski dininiz olan Hıristiyanlığa dönün.’ Demektedirler. Başta A.B.D., Kanada, İtalya olmak üzere batılı devletlerin açtığı okullar, üniversiteler vasıtasıyla yurtdışı eğitim, iş ve vatandaşlık vaadleriyle propaganda yapmaktalar.
* * *
Batı İslâm sanatının en güzel yapılarından birisi olan Kurtuba Camii’ni ziyâret ettik. Arapça mescid kelimesinden üretilmiş ‘Mezguita’ adıyla bilinen cami maalesef sonradan kiliseye çevrilmiştir.
* * *
Kuala Lumpur şehir merkezinde rehberimizden, bizi en yakın camiye götürmesini rica ettik. Cemaatle öğle namazını edâ ettik. Negara Mescidi, çevresinin temizliği, dört bir tarafının süs havuzlarıyla çevrili olması ile dikkatimizi çekti. Malezya’da büyük camii ve mescidlere girişte, önce sizleri görevliler, güler yüzle karşılıyor, sonra ziyaretçi defterine kayıt yapıyorlar, ondan sonra çıplak ayakla abdesthaneye ve camiye alıyorlar.
Alioğlu Yayınevi:
Çatalçeşme Sokağı, Üretmen İş Hanı, Nu: 29/A Cağaloğlu 34410 İstanbul. Telefon: 0.212-511 29 23 Belgegeçer: 0.212-522 88 80 www.alioglu.com
Murat Yıldırım: 1953 yılında Çorum’da doğdu. İlköğretimini Çorum’da, orta ve lise eğitimini Kastamonu’da tamamladı. Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi’nden 1972 yılında pekiyi ile mezun oldu. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde üniversite eğitimine başladı ve 1976 yılında iyi derece ile Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
1976 yılında stajyer kaymakam (maiyet memuru) olarak memurluğa adım attı. 1977- 1978 yılında, Ordu-Ulubey ve Çankırı-Eskipazar ilçele
rinde Kaymakam Vekilliği görevlerinde bulundu. 1979’da Sivas-Hafik Kaymakamlığına tâyin edildi. 1980 yılında Balıkesir İdarî ve Lojistik Okulu’ndan pekiyi derece ile mezun olduktan sonra yedek subay olarak Konya- Doğanhisar Askerlik Şubesi Başkanlığı ve Garnizon Komutanlığı yaptı.
1981-1983 yılında Afyon-Sultandağı Kaymakamlığı ve tâyin edilmiş belediye başkanlığı ve yine l983-1985 yılında Erzurum-Karayazı Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. 1985-1988 yıllarında Samsun-Ladik, 1988-1990 arasında ise Afyon-Bolvadin Kaymakamlığında bulundu. 1990 yılında dil eğitimi için 6 ay süre ile ABD’ye gitti. 1990-1992 yılında İçel-Erdemli Kaymakamlığı ve 1992-1994 yılları arasında Erzurum Vali Yardımcılığı yaptı. Mayıs 1993’de Özbekistan’da düzenlenen Uluslararası İktisat Sempozyumuna katıldı. Müşâhadelerini ‘Özbekistan Notları‘ adlı kitapçıkta yayımladı.
1994-1998’de Sakarya-Akyazı Kaymakamlığı ve 1998-2003 tarihleri arasında Ankara Vali Yardımcılığı görevinde bulunduktan sonra 2003 yılında İstanbul Vali Yardımcısı ve Atatürk Hava Limanı Mülkî İdare Âmiri olarak, 2004 Nato zirvesinde 30’a yakın devlet ve hükümet başkanlarının karşılanmasında hazır bulundu, güvenliğin sağlanmasında görev aldı. 2004 yılında Siirt Valiliğine, bir yıl sonra da Ardahan Valiliğine, Nisan 2008’de Merkez Valiliği görevine tâyin dildi.
İlk şiir kitabı ‘Adım Adım Anadolu‘yu 2009’da, 2. kitabı ‘Ders Aldığım Kıssalar‘ı 2010’da yayımladı. 2012’de ‘Muhteşem İmza‘, 2014’de ‘Kaynaktan Üç Damla‘ adlı İngilizce-Türkçe broşürü ile ‘Ömür’den Umre’ye Uzanan Yolculuk‘ adıyla 2. seyahat kitapçığını yayımladı.
Halen çeşitli dergilerde gezi notları yayınlanmaktadır.
KUŞBAKIŞI:
Attila:
Yayıncı ve yazar Oğuzhan Cengiz, Eylül 2016’da yayınlanan 13,5 X 21 santim ölçülerindeki, 128 sayfalık eserinde, Türk târihinin en büyük cihangirlerinden Attila’yı akıcı bir üslupla, bir solukta okunabilecek kurgu ile anlatıyor.
400-453 yılları arasında yaşayan Attila, Mete Han’ın 19. kuşaktan torunu ve Avrupa Hun hâkanıdır. Avrupa’ya ilk geçen Türklerin başbuğu olarak kıt’anın üçte ikisinden fazlasına hâkim olmuştur. Yönettiği devletin sınırları doğuda Hazar Denizi’nin batı kıyılarından Roma’ya, kuzeyde Sibirya’nın güney sınırlarından Kazadeniz’in kuzey kıyılarına kadar uzanıyor, 4.000.000 kilometrekarelik bir alanı kapsıyordu.
Türklerin henüz Müslüman olmadığı bir dönemde; Piskopos 3. Sixtus’un söylediği bir cümleye karşılık: ‘Siz şaşırmışsınız. Tanrı’nın oğlu mu olur? O Tek’tir’ Diyerek Türklerin Allah (cc) anlayışını veciz bir şekilde ifâde etmiştir.
İtalya’yı fethetmekten vazgeçmesi karşılığında, kendisine verilen hazineleri, devletinin tab’ası olan ve evlenen genç kızlara çeyiz olarak vermiştir.
Batı Roma İmparatorluğu’nu zayıflatıp çöküşün eşiğine getirdi. İmparatorluk, Attila’nın ölümünden 23 yıl sonra 476 yılında dağıldı. Attila’nın tesiri olmasaydı, Batı Roma, Fatih Sultan Mehmed Han’ın1453 yılında tarih sahnesinden sildiği Doğu Roma gibi 1000 yıl daha hükümran olabilirdi.
Bilgeoğuz Yayınları:
Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65
Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr www.bilgeoguz.com.tr
Gök Aradık Tuğlara:
Usta şair, edip ve hatip Yavuz Bülent Bâkiler diyor ki: ‘Bu güne kadar bâzı şiirleri -Farklı zamanlarda- kırk defa okuduğum olmuştur. Fakat bir şiir kitabının bütün şiirlerini, -hem de eksilmeyen, aksine çoğalan bir zevkle- arka arkaya üç defa okuduğumu bilmelisiniz. Mehmet Ali Kalkan‘ın Gök Aradık Tuğlara isimli yeni şiir kitabından bahsediyorum.’
Şiirden çok şairin bulunduğu, şiir okuyanların, şiir yazandan az olduğu bir dönemde, şiir severlerin arayışlarına cevap verebilecek daha iyi bir tezkiyeye ihtiyaç yoktur.
İnşaat Mühendisi olan Mehmet Ali Kalkan, kalemini kelime mimarı olan kullanabilen bir sanatkâr maharetiyle, 12 X 19,6 santim ölçülerinde 127 sayfalık kitabını, hakîki mânâda 51 adet şiirle donatmayı başarabilmiş.
Hepsi ile bizden renkler, râyihalar ve lezzetler sunuyor:
Ellerim ufku tutar
Göklere kanat benim
Yaşım var dünya
Tarihe hayat benim.
Vurdum sevdaya atı
Türkü bildim hayatı
Savalanla bayatı
Kerkük’te hoyrat benim.
Sevdam aşkın hasında
Piştim gönül tasında
Yerle gök arasında
Türkmence murat benim.
Oğuzca murat benim.
…………..
Türkülerimi boy boy,
Söylemek hakkımız var
Hakanımla ulu toy,
Eylemek hakkımız var.
Gece kara, gün beyaz,
Düşlerim ayaz ayaz.
Diriler ölüden az,
Ah etmek hakkımız var.
Dudak bükenin düne
Bu diyarda yeri ne?
Ayağı baş edene,
Dur demek hakkımız var.
Göğsümü gere gere,
Şükür derim kadere,
Ayak bastığım yere
Tuğ dikmek hakkımız var.
Sevdamız diyar diyar,
Vatan, bayrak Türk’e yar,
Ufuklara ufuklar
Eklemek hakkımız var.
Sanmayın ki ağıtça,
Dediklerim öğütçe,
Bu dünyayı yiğitçe
Beklemek hakkımız var…
Ötüken Neşriyat: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr
Türk Milliyetçiliği Alanında Bâzı Ankara Anıları:
*Komünizmin İç Yüzü, *Remzi Oğuz Arık Bibliyografyası, *Türk Ocağı’na Hizmet Edenler, *Tanıdığım Türkçüler, *Çiftçioğlu Nejdet Sançar, *Türkçü Dergiler, Milliyetçi Dernekler, *3 Mayıs 1944 ve Türkçülük Dâvası, *Türk Milliyetçiler Derneği ve Kapanış Dâvası gibi eserlerin yazarı Prof. Dr. Necmeddin Sefercioğlu bu defa okuyucularının karşısına hatıralarıyla çıkıyor. Hâtıralarında yine Türkçü kuruluşlar var.
Türkçülük düşüncesinin mühim kuruluşlarından biri olan Türk Milliyetçiler Derneği Ankara’da kurulmuş, 76 şubeli bir sivil toplum kuruluşu durumuna orada gelmiş, yaktığı ışıklarla birlikte yine orada söndürülmüştür.
Türk Milliyetçiler Derneği’nin kuruluşundan, Demokrat Parti’nin, âdeta oturduğu dalı keser gibi yanlış bir kararla kapatmasına kadar derneğin neferi olarak çalışan Prof. Sefercioğlu, 13,6 X 20,5 santim ölçülerinde 128 sayfalık eserinde ayrıca; Mefkûre ve Gurbet isimli dergilerin, Remzi Oğuz Arık Derneği‘nin, Türk Ocakları‘nda yaşanan hâdiseleri, Hür Basım ve Yayınevi‘nin serüvenini anlatıyor.
Türk Ocakları Ankara Şubesi’nin 63. yayını olan eser, Haziran 2016’da yayınlandı.
Türk Ocakları Ankara Şubesi:
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Nu: 55/12 Maltepe, Ankara.
Telefon: 0.312-231 04 97, Belgegeçer: 0.312-229 11 70
Kısa Kısa… Kısa Kısa…
1-MÂSUM UYKU: Karen Perry – Çeviren: Bağış Bilir / OkuyanUs Yayınları
2-KISA ORTADOĞU TARİHİ: Ali Çimen. Timaş Yayınları.
3- OSMANLI’DA BATI MÜZİĞİ: Selçuk Alimdar. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
5- 2014 YAZARLAR AJANDASI: İlhan Efe. Üç Harf Yayıncılık.
4-KATİE ve YILDIZLI GECE: James Mayhew-Çeviren: Dilek Erbaş Şeren / Yapı Kredi Yayınları
DERKENAR:
Kitap Nedir?
Her kitap okuyucusu, mutlaka kitap üzerine düşünür. Kitabı müzikle, resimle, tabiatla, kâinatla, insanla, başka varlıklarla ve eylemlerle kıyaslayanlar olmuştur. Ve benzetenler… Mesela Nermi Uygur; ‘Benzetişler‘ başlıklı denemesinde; ‘Kitap Aynadır‘, ‘Kitap Arkadaştır.’, ‘Kitap Çağrıdır‘, ‘Kitap Penceredir‘, ‘Kitap İnsandır‘, ‘Kitap Besindir‘, ‘Kitap Gömüdür‘, ‘Kitap Sağlık Yoludur‘, ‘Kitap Ağaçtır‘, ‘Kitap Denizdir‘, ‘Kitap Evrendir‘ alt başlıkları açmış ve bu benzetişlerini gerekçelendirmiştir… Kitap okuma uğruna gözlerini kaybeden Cemil Meriç de; ‘Kitap Limandır‘, ‘Kitap istikbale yollanan mektup‘, ‘Denize atılan bir şişe her kitap‘, ‘Çocuğum, çocuklarım‘, ‘Kitap kâinata açılan kapı‘ benzetmeleriyle tanımlamıştır kitabı…
Kitap, yukarıdaki benzetmelerin her biridir aynı zamanda hepsidir.