Güneşin
her doğuşunda ülkemizde aydınlık yüzlerin birbirlerini selamladığı, yeşilin her
tonuyla dolu doğal güzelliklerin içimizi ferahlattığı, doğa dostlarının, dostluğun,
kardeşliğin her yanımızı sardığı bir günü tarif etsem,
Günün ilk haberlerinde yollarımızda kol
gezen trafik terörü görüntülerini, kadınlarımızın yaşadığı şiddeti,
çocuklarımıza yapılan taciz haberlerini değil, tam tersine ülkemizin yurt
içinde ve dışında kazandığımız nice başarı öykülerini yazsam,
Sokaklarında şen kahkahaları duyulan,
evlerinde açlıktan ağlaşmayan çocukların olduğu, çaresiz annelerin, işsizlikten
ne yapacağını bilmeyen babaların olmadığı, yaşama sımsıkı sarılan gülen
yüzlerle dopdolu bir yaşamı anlatsam ne güzel olurdu…
Ama hiç böyle bir yazı kaleme alamadım ki!
Çünkü
ardımızda kalan uzun yıllar birkaç güzel başarı öyküsü hariç; hiç böylesine
güzel, böylesine mutlu gerçeklerle dolu olmadı ki…
Ne zaman ülkemiz feraha çıksa, ne zaman mutlu
çehreler sokaklarımızı doldursa; sanki kıskanç bir el bu güzelliklerin sihrini
bozdu, ülkemizin gülen çehresini soldurdu!
Yıllar yılları kovalıyor; zaman mı yaşama,
yaşam mı zamana meydan okuyor?
Bilinmez!
Ama
bilinen o ki!
Yaşadığımız gerçekler; yukarıda tariflediğim güzelliklerin yaşanmasına,
kısa bir süreliğine olsa bile fırsat vermiyor…
Ülkemizin sadece şu son çeyrek asrında
yaşadıklarımıza bir bakın:
. Başta PKK belasıyla yaşanan terör, bu terörün
ülkemize verdiği maddi manevi onca zarar,
. Çok
uzak değil bundan altı yıl önce FETÖ alçaklarının ihanetiyle devletimizi ele
geçirmeye kalkan o meczubun sırtımıza sapladığı zehirli hançer,
. Dış ilişkilerimizde Suriye belasıyla
yaşadıklarımız, milyonlarca göçmenin ülkemize getirdiği yük,
. Her taşın altından çıkan, ayağımıza her
olayda çelme takan sözde dostumuz Amerika’nın yaptıkları…
. Korona salgınının ülkemize yaşattığı nice
olumsuzluklar, on binlerce kayıp, yaşam biçimimizin alt üst olması…
. Bunlarda yetmezmiş gibi yine ABD’nin
tetiklediği döviz krizi ile ekonomimizi sarmalayan kara bulutlar!
.
Şimdi de yaşanan Rusya-Ukrayna savaşının ülkemize vereceği ekonomik
zararlar!
Hiç rahatı yok bu ülkenin.
Ülkemizde
rahatça yaşamamıza fırsat vermiyorlar. Ama her ne yaparlarsa yapsınlar, neyi
dayatırsa dayatsınlar, ne vatan topraklarımızı ele geçirebiliyorlar, ne de vatana
olan sevdamızı, sadakatimizi aşabiliyorlar.
Her ne yaşanırsa yaşansın; aydınlık yarınların
umudundan hiç vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz
de.
Ekonomik
sıkıntılar, milyonlarca işsiz insan, umudunu kaybetmiş milyonlarca gencimiz, onca
dış/iç borç, ödenemeyen türlü faturalar, iflaslar, türlü türlü kuyruklar, dövizin
tırmanışı, TL’nin değer kaybı, kepenk kapatan binlerce iş insanının, acı haberleriyle dolu ülkemizin gündemi.
Ama ülkemizde yaşam, her olumsuzluğa rağmen
devam ediyor.
Onca
ekonomik olumsuzluklara rağmen sokaklarımız her sabah işine giden milyonlarca
insanımızla dolu. Milyonlarca öğrencimiz okullarına gidebiliyor.
İşsizimiz
yok mu evet var. Geçim sıkıntısı her yerde yaşanıyor. Sıkıntılı çehreler,
gülmeyen yüzler, selamlaşmayan insanlarımız da var sokaklarımızda.
Ama şükürler olsun ki, en azından savaş denen
canavarın o acımasız yüzünü 1923 ten sonra bir daha görmedik, Allah bir kez
daha göstermesin canım ülkeme.
Unutulmasın ki;
Evet, bir gün ama bir gün mutlaka
aşağıdaki güzelliklerle dolu yaşamımızı anlatan bir yazı yazılacak bu ülkede:
Mutlulukla
gülen, birbirlerini selamlayan insanlarımızın sokaklarımızda dolaştığı,
Evinde
tenceresinde aşı olan annelerin, işinin verdiği güçle her türlü zorluğu aşan babaların,
karnı tok sevinç çığlıklarıyla oynaşan çocukların yaşadığı,
İstediği
üniversiteye gidebilen, istediği işi bulabilen gençlerin gülen yüzleriyle dolu,
İçinde
yalnızca sevginin, hoşgörünün, kardeşliğin olduğu,
Doğal
güzelliklerimize dokunulmayan,
İş
insanlarımızın gücüyle giderek büyüyen,
Çiftçisiyle,
işçisiyle emeklisiyle hak ettiği kazancı alan,
Nice başarı
öykülerinin anlatıldığı,
Aydınlık
çağdaş yarınlara ulaşmış,
Modern
Türkiye’nin bir gün mutlaka böyle bir yazısı olacak.