G-20 ve Türkiye (1)

97

Türkiye’de küresel finans sistemine entegrasyonu ve toplumlardaki algı farklılıkları nelerdir?. Eğer küresel ifadeler kullanmaya başlandıysa dünyada bizim bakmamız gereken aslında bu küresel organizasyonun biz neresindeyiz?. İçinde miyiz?  Dışarısında mıyız? . Bu küresel yaklaşımların Türkiye’ye etkileri neler? Bu küresellik de nerden çıktı gibi düşünebiliriz.

Dünyadaki önemli değişimler genellikle dış faktörler ve büyük içsel kargaşalarla olurdu. Hafızalarımızı yokladığımızda Büyük depremler, volkanik patlamalar, kuraklıklar, çeşitli buzul dönemleri, ciddi büyük savaşlar iç ve dış kargaşalar toplumları etkilemiş ve bu olağanüstü olaylarla karşılaşan ülkeler bulundukları kötü durumdan bir şekilde kendileri veya bazı yardımlaşmalarla birlikte kurtulmuşlardır. Bu felaketlerin ülkelere ekonomik, siyasal ve sosyal olarak hem olumlu hem olumsuz yönde etkileri olmuştur.

İlk finansal kriz 1622 yılında Avrupa’da bugün Almanya’nın bulunduğu bölgede çıkıyor. Yakın tarihimizde bizim hatırladığımız krizler ise sırası ile 1994 Meksika, 1997 Asya, 1998 Rusya, 1999 Brezilya, 1994 ve 2000-2001 Türkiye, 2001 Arjantin krizleri. Bu krizlerin aslında ortak noktaları sabit kur uygulamaları Asya ülkeleri hariç cari acık, mali acık, kamu açığı gibi makro ekonomik temellere dayalı problemlerin olması. Nobel ödüllü Poul Kurugman bu krizlerle ilgili iyi bir kuram oluşturmuştu ancak 1997 Asya krizi Makro ekonomik dengelerde problem olmamasına karşın bir kriz olması dünyayı endişelendirdi. Bu krizin etkileri tüm dünyayı etkiledi. Türkiye’de bu krizden ciddi olarak etkilenen ülkelerden biriydi. Bu krizi mevcut bilinen önlemlerle etkisini azaltamadılar. Baktılar ki bölgesel krizler tüm dünyayı etkiliyor. Krizin farklı bölgelerde de tekrarlama ihtimaline de dayanarak G-8′ lerin dışında da ülkeleri içine alan yeni bir grup kurulması ve Maliye Bakanlarının katıldığı çalışmalarının yapılmaya başladığı G-20 gurubu kuruldu. Yıl 1999. Türkiye’de halen bu grubun üyesi.

Eğer Dünyada oyun kurucu olmak istiyorsanız, geçmişten gelen siyasi ekonomik ve sosyal bir gücünüz varsa, böyle bir gurubu içinde olmak bir şanstır. Dünyanın ekonomik ve siyasal yönünü bu gurup belirliyor. Dolayısı ile suyun başında olmak her zaman iyidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir hedefi var. 2023 yılında Dünyadaki ilk 10 devlet arasına girmek. Bu hedefe ancak küresel bir oyuncu olabilirseniz girebilirsiniz. G-20 ülkeleri arasında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (global olarak) (GSYİH) sıralamasında 17. Sıradayız. Mevcut performansla devam edildiğinde ve diğer ülke performanslarını göz önüne alındığında Türkiye 2015 yılında ilk 10 ile 15 arasına girer. Dolayısı ile 2023 hedefini kolay yakalar diye düşünüyorum. Değişen Dünya düzenini iyi algılamamız lazım. Bu değişimi algılayamayan veya alternatif düzenler oluşturmayan ülkeler geri kalmaya mahkumdur. Hamasetle hiçbir şey olmaz ve olmadığı görülmüştür. Sloganlarla ve içi doldurulamamış sözlerle bir yere varılmaz. Ülkemizde ciddi kıpırdanmalar var tüm olumsuz olaylara rağmen. Bizim bu yeşeren filizleri görüp bu filizleri koruyup yeni filizlerin oluşmasına yardımcı olmamız gerekir.

Türkiye üzerindeki olumsuz psikolojik baskıyı üzerinden atmalıdır. Ülkemizde ve dünyada değişen şartlara uyabilen herkes tarafından kabul edilen hem bireysel ticaret insanları hem de kurumsal ticaret firmaları vardır. Bilim adamlarımız artık hem kendi ülkemizde hem de diğer ülkelerde seslerini duyuruyorlar. Ülkemizde Lisans ve lisans üstü mezun sayısı artmakta buna paralel nitelikli insan gücümüzde de ciddi yükselmeler olduğunu görüyoruz.

Bir sürü negatif taraflarımız olmasına rağmen pozitif taraflarımızın olduğunu göz ardı etmeden pozitif taraflarımızı çoğaltarak negatiflikleri azaltabiliriz. Bu hiçbir zaman polyanacılık değildir. Kendi değerlerimize sahip çıkalım bu değerlerin kıymetini bilelim devamlı kendimizi olumsuz eleştirmeyi bırakalım eleştireceksek bile pozitif eleştirelim. Bakalım o zaman ülkemiz hangi konuma geliyor. Hep beraber görelim…