Ey İman Edenler! İman Ediniz! (4)

96

     İmam-ı Rabbanî:
“Hakaik-i imaniye / iman hakikat ve gerçeklerinden bir mes’elenin

     İnkişaf /
keşfedilip ortaya çıkarılmasını, anlaşılmasını;

     Binlerce ezvak /
zevklere ve mevacid / vecd hallerine,

     İlâhî aşk ve kalbî
zevk veren hallere gark olmağa, keramata / kerametlere tercih ederim.”

     Derken; iman
etmenin, ilmen ne demek olduğunu bilmenin, ehemmiyet ve önemini belirtmiş.

     “Bütün tariklerin
/ Hakk’a götüren yolların, nokta-i müntehası / varmak istedikleri son nokta;

     Hakaik-i imaniye /
iman hakikatlerinin; vuzuh / vazıh ve açık olması

     Ve inkişafı /
keşfedilip açılması, ortaya çıkarılıp, iyice anlaşılmasıdır.”

     Derken de, yine
ilmin, her kapıyı açan bir anahtar olduğunu gözler önüne serer.

     Çünkü iman /
inanç; manevî bir hazîne ise, ilim; o hazîneyi açan, altın bir anahtar.

     Evet, hakikat
budur ve böyledir.

     Neden? Derseniz,
derim ki:

     Eğer Şeyh
Abdülkadir-i Geylanî, Şah-ı Nakşibend ve İmam-ı Rabbanî gibi zâtlar,

     Bu zamanda
olsaydılar, şüphesiz bütün himmet ve ciddî gayretlerini; hakaik-i imaniye /

     İman hakikatleri
ve akaid-i İslâmiye / İslâmî inanç esaslarının

     Takviyesi /
kuvvetlendirilmesi için sarf ederlerdi.

     Çünkü saadet-i
ebediye / ebedî, sonsuz saadet ve mutluluğun medarı / sebebi onlardır.

     Onlarda kusur
edilse, şekavet-i ebediye / ebedî, sonsuz sıkıntılara sebebiyet verir.

     Evet, imansız
Cennet’e gidemez, fakat tasavvufsuz Cennet’e giden pek çoktur.

     Çünkü, insan
ekmeksiz yaşayamaz.

     Fakat meyvesiz
yaşayabilir.

     Tasavvuf meyvedir.

     Hakaik-i İslâmiye
/ İslâm hakikatları ise, gıdadır.

     İmanda inkişafın
yolu / inanılan umde ve temel fikirlerin açılımı,

     Ancak ilimden
geçmekte.

     Kaldı ki, iman
ilimdir. İlimle kalıcı bir mahiyet / esaslılık kazanır.    

     Küfür / Allahı
inkâr, red ise cehildir.

     Bilgisizliğin
sonucudur.

     Evet, hakaik-i İslâmiye
/ İslâm hakikatlerine zıddiyet gösterip,

     Mübareze / sözle
karşı çıkıp, kavga eden küfrün / inançsızlığın mahiyeti / içyüzü bir inkârdır.

     Bir cehil, bir
nefiy / Allahın yokluğunu kabuldür.

     Sureten ispat ve
vücudî / var gibi görülse de;

     Mânâsı adem /
yokluk, nefiy / kabulsüzlüktür.

     İman ise, ilimdir.
Vücudîdir / Allahın var olduğunu kesin bir şekilde biliştir.

     İspat, tasdik ve
hükümdür.

     Her bir menfî /
yanlış sanılan meselesi bile,

     Müspet bir
hakikatin ünvanı ve perdesidir.

     Eğer imana karşı
mübareze eden / karşı çıkan ehl-i küfür / kâfir ve inaçsızlar,

     Gayet / son derece
müşkilât / müşkül ve zorluklar ile

     Menfî itikadlarını
/ inançsızlıklarını kabul-ü adem / yokluğunu kabul

     Ve tasdik-i adem /
yokluğunu tasdik suretinde ispat

     Ve kabul etmeğe
çalışsalar;

     O küfür / o inkâr,
bir cihette / bir bakıma

     Yanlış bir ilim ve
hata bir hüküm sayılabilir.

     Yoksa irtikabı /
işlenmesi çok kolay olan

     Yalnız adem-i
kabul / kabulsüzlük

     Ve inkâr ve adem-i
tasdik / tasdiksizlik ise,

     Cehl-i mutlak /
tam bir cehil / bilgisizlik ve hükümsüzlüktür.

Önceki İçerikTek Adam Yönetiminde Simit Organizasyonu
Sonraki İçerikAndımız Nedir, ne Değildir?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.