Ey İman Edenler! İman Ediniz! (13)

113

     “Ya eyyühellezine
âmenu, âminu…” / “Ey iman edenler! İman ediniz…” (Nisa: 136)     Çünkü:

     Ah, ah, ah! Va
esefa! / Esef ve yazıklar olsun! Ne üzücüdür ki!

     İslâmiyetin mağz
ve lübbünü / öz ve içini terk ederek, kışrına / kabuğuna, dışına ve zahirine /
dış görünüşüne vakf-ı nazar ettik / bakışımızı sadece o noktaya çevirdik ve
aldandık.

     Ve sû-i fehm /
kötü ve yanlış anlayış ve sû-i edeb / edepte kusur ederek İslâmiyetin hakkını
ve müstehak olduğu / lâyık olduğu ve hak ettiği hürmeti ifâ edemedik / yerine
getiremedik.

     Ta o da bizden
nefret ederek, evham / vehim, zan ve kuruntular ve hayalâtın / hayal ve
hülyaların bulutlarıyla sarılıp tesettür 
eyledi / kendini bizden örtüp gizledi..

     Hem de hakkı var.
Zira, biz İsrailiyyatı / Yahudi ve Hristiyanların inanç, ahlâk, tarih ve
efsaneye dayalı kültüründen İslâma karıştığı bilinen şeyleri İslâmın usulüne /
asıl, kök ve esas kaidelerine karıştırdık!

     Hikâyatı /
hikâyeleri akaidine / İslâmın imanla ilgili esas ve hükümleri arasına dercettik
/ soktuk!

     Mecazatı /
mecazları hakaikına / hakikat, doğru ve gerçeklerine karıştırarak, kıymetini
takdir edemedik / değerlendiremedik.

     O da ceza olarak
bizi; dünyada te’dip ederek / haddimizi bildirip cezalandırarak uslandırmak
için, zillete / hor ve hakir görülecek bir duruma düşürdü. Sefalet / sefillik
içinde bıraktı.

X

     Bizi kurtaracak,
yine onun merhameti ve bize acımasıdır.

     Öyle ise, ey
İhvan-ı Müslimîn / Ey Müslüman Kardeşler!

     Geliniz, ona
tarziye vereceğiz. / Hatalı hareketlerimizden dolayı affını isteyip özür
dileyeceğiz. El birliğiyle dest-i sadakati / bağlılık ve doğruluk elimizi
uzatacağız, biat edeceğiz / ona bağlanıp, ona uyacağız. Onun hablü’l-metînine /
sağlam ipine sımsıkı sarılacağız.

     Çünkü:

     Bilâperva /
korkusuzca, çekinmeden ilân ederiz ki: Bizi geçmiş asır ve yüzyılların menfi ve
yanlış efkârına / fikir, düşünce ve görüşlerine karşı koymak için; mübarezeye /
onlarla mücadele etmemizi ve bunun için, harekete geçmemizi isteyen O’dur. Bu
hususta heyecanlandıran Şecaate getiren / cesur, yiğit ve korkusuz yapan O’dur.
Asırlardan beri kuvvet bulan menfi hayalât / hayaller ve evhama / vehimlere
karşı müdafaa ve savunmada bulunmamızı isteyerek, bizi gayrete getiren O’dur.
Yani ancak itikad / inanç, iman ve yakinimiz / kesin bilgimizdir. Ki o da
şudur:

     Hak neşv ü nema
bulup / yayılıp genişleyecek, büyüyüp gelişecek. Kısaca hayatlanacak. Eğer
çendan / gerçi toprak altında gizlense de, mültezim, taraftar ve destekçileri
muzaffer olacak / zafer kazanacaklardır.

     Eğer çendan / her
ne kadar zaman ve zeminin merhametsizliğinden, az ve zayıf olsalar da.

     Hem de itikadımız
/ inanç ve imanımız şudur ki: İstikbalde / gelecekte hüküm sürecek ve her
kıt’asında hâkim-i mutlak / hiçbir şekilde hâkimiyetine sınır konulmayan tam
hüküm sahibi olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyet / İslâmiyetin aslı, esası ve
gerçeğidir.

     Evet,
saadetsaray-ı istikbalde / istikbalin, geleceğin saadet sarayında  tahtnişin / tahta oturacak hakaik / hakikat,
gerçek ve esaslar ve maarif / bilgi ve ilimler yalnız İslâmiyet olacaktır.
Nitekim onu fethedecek / ona galip gelecek yalnız odur; emare / alâmet, belirti
ve nişanları görünüyor.

     Zira, mazinin /
geçmişin vahşetabad / çok ıssız, korku ve ürperti veren sahra ve çöllerinde
haymenişin / çadır kurmuş taassup ve taklit son bulacak.

     Cehlistan
ülkesinde / cahilliğin hüküm sürdüğü yerde menzilnişin / oturan muzahrefat /
yaldızlı, sahte görünüşlü, aldatıcı şeyler yok edilecek.

     İstibdat edenlere
/ despotluk yapanlara, baskıcı olanlara Şeriat-i Garra / Parlak ve Nurlu Şeriat
yani İslâm dininin galebe-i mutlak / mutlak gâlip gelmesi çok yakındır.

     İslâmın istilâ-i
tammına / tam olarak hâkim olmasına sed çeken mâni ve engeller zirüzeber /
altüst olmuş ve oluyorlar.

Önceki İçerikEğitimimiz “Millî” İse Andımız Okunmalı
Sonraki İçerikZaman Geçirmeden
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.