Etnik Mozaik Yalanının Amacı

59

Dünyada halen Birleşmiş Milletlere kayıtlı 208 devlet bulunmaktadır. Oysaki, yirminci yüzyıla geçerken dünyada sadece 20 devlet vardı.

Büyük imparatorlukların, sömürgelerin tasfiye edilmesi, sosyalist sistemin ortadan kalkmasıyla ulus/ milli devletlerin sayısı çoğaldı. Yeni siyasi yapılanmalarla devlet sayısı 1972 yılında 132’ye ve günümüzde 208’e ulaştı.

Bu devletlerden çok az bir kısmı etnik açıdan homojendir. Diğerlerinde hakim olan etnik bir grup nüfusun yüzde 50-90 arasında nüfusa sahiptir. Devletlerin yaklaşık yüzde 30’unda ise en büyük etnik grup toplam nüfusun yarısından az nüfusa sahiptir.

Prof. Dr. Anıl Çeçen “küresel emperyalizmin ‘iki yüz devletin yeterli görmediğini, geçen yüzyılda olduğu gibi devlet sayısının en az on misli daha artırılması gerektiğini’ düşündüğünü ve 2 bin devletli bir dünya yaratmayı hedeflediğini” yıllar önce yazmıştı.

Tabii ki dünyadaki devlet sayısının artması mevcut ulus/milli devletlerin bölünmesiyle mümkün olabilecektir. Mesela komşumuz olan Irak ve Suriye’de etnik gruplara göre bölünme işlemleri bitmek üzere. Bunlar emperyalizmin ana planın birer parçası sayılmalı.

Hedefte İran ve Türkiye’nin bölünmesi olduğunu görmemek için kör olmak lazım.

****

Millet ve ırk farklı kavramlardır. Anayasamızdaki (Madde 66) “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” tanımı ırkçı değildir, bilimseldir, birleştiricidir.

“Millî Mücadeleyi veren Türkiye halkına Türk denir” veya içtenlikle “Türk’üm diyen Türk’tür” de diyebiliriz. Yani kendini hangi kimliğe ait hissediyorsan o millettensin.

Dünyada büyük ve güçlü devletler farklı etnik kimlikteki vatandaşlarını bir arada tutmayı başaran ve Amerikan, Fransız, Alman, İngiliz, Japon gibi üst kimliklerde birleşen ülkelerdir. Bizde de “Milli Mücadeleyi yapan onu Cumhuriyetle taçlandıran kurucu unsur ülkenin ve milletin adı olmuştur.”

Prof. Dr. İskender Öksüz’ün ifade ettiği gibi, “Dünyanın en güçlü milleti, Amerikan milleti, çok sayıda ve kalabalık etnisitelerden oluşur. Fakat onların okullardan atmadıkları ve katiyen atmayacakları bağlılık andı, ‘…Tanrı’nın altında tek millet’ diye biter. Tekrarlayayım: Amerikanlar kendilerine Amerikalı değil, Amerikan der.”

Demek ki “Farklılıkları kutsallaştırmadan anlamlı bütünleşmeleri sağlayabilen” devletler güçlü ve demokratik olabiliyor.

Prof. Dr. Mustafa Erkal’ın “Milletleşme olmadan demokratikleşme olamaz ve demokrasi de sürdürülemez. Demokrasi milletleşme üzerinde yükselir” sözü bu gerçeğin ifadesidir. Mustafa Erkal Hoca’nın yıllardır yapmakta olduğu “Etnik Tuzak” uyarısı sebepsiz değildir.

*******************************

Türkiye Mozaik Değil, Homojen Bir Ülkedir

Türkiye dünyanın en gelişmiş ülkelerinin çoğundan daha homojen bir etnik dağılıma sahiptir.

Demografik yapımızı belirleyen iki süreç oldu:

  • 1683 İkinci Viyana bozgunundan, Sakarya’ya kadar süregelen geri çekilme, Balkan Bozgunu, Millî Mücadele ve sonrasında mübadele. Kendisini Türk hissedenler geldi, azınlıklar gitti. Tıpkı SSCB dağıldığında kendisini Rus hissedenler Rusya’da, Kazak, Özbek, Azerbaycan Türk’ü hissedenlerin bağımsızlığını kazanan ülkelerine döndükleri gibi.
  • “Türk toplumunun kentleşmesi nedeniyle, 1960’lardan bu yana köylerden şehirlere önemli bir nüfus hareketi yaşandı. Bu göç aynı zamanda Türk ve Kürt halkı arasında entegrasyona da yol açtı.”

“Türkiye’de konuşulan diller hakkında en kapsamlı anket 1965 Nüfus Sayımında yapılmıştır. 1965’te Türk halkının %84,54’ü ana dilinin Türkçe olduğunu belirtti. Ana dili Kürtçe olanlar (Kuzey Lehçesi ve Zaza) %12,98 ve Ana dili Arapça olanlar %1,38 idi.

Son yıllarda ise, Türk vatandaşlarının %99’u Türkçe konuşmaktadır.(%93’ü ana dili olarak Türkçe, %6’sı ise ana dili Kürtçe olup ikinci dili olarak Türkçe konuşmaktadır.)

Yani “yeni nesil Kürt halkı” ana dili olarak Türkçe konuşuyor ve bir kısmı da ikinci dil olarak Türkçe konuşuyor.

Türk nüfusunun yalnızca %1’i hiçbir düzeyde Türkçe konuşmuyor. Türkiye’de konuşulan azınlık dilleri Kürtçe (%6) ve Arapça (%1,2)’dır. (Bilgiler AB istatistiklerinden ve BBC’den derlenmiştir.)

Sadece dil birliği bakımından değil, hayatı yaşama tarzı, kültürü, ahlakı, milli duyguları ve inançları bakımından da T.C. vatandaşları en homojen topluluklardan biridir. Düğünü, cenazesi, mutfak kültürü, ahlak anlayışları ve milli refleksleri vd alanlarda etnisite farkı olanlar arasında bile pek fark yoktur.

Prof. Dr. İskender Öksüz’ün vardığı sonuç doğrudur: “Türk milletinin dünyadaki ve Avrupa’daki diğer milletlere nazaran bir etnik mozaik olduğu, onlardan çok daha fazla “etnisite”, “ırk”, “kavim” vb barındırdığı yalandır. Propagandadır. Barındırsa da bir şey değişmeyecekti ama bu iddia asılsızdır.”

*******************************

Yeni Anayasa’da Türk Milleti Kavramı

Türk milliyetçiliğini “ırkçılık” olarak tanımlayıp “etnik merkezli ırkçılık” yapanlar bir de bunu “demokratikleşme” diye yutturmaya çalışıyor.

“Siyasal İslamcıların” ikiye bir ısıtarak gündeme taşıdığı “Yeni Anayasa” heveslerinin amaçlarından biri Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının ve Türk kimliğimizin teminatı olan Anayasa’nın ilk dört maddesi ile 66. Madde gibi maddeleri ortadan kaldırmaktır.

Bu aşamaya gelmek için “Türklerdeki millet hissini, millete mensubiyet duygusunu zayıflatmak ve hatta yok etmek” için yapılanları hatırlayınız. “AKP sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk” anlayışında olanlar “Andımızı” okullardan kaldırdılar. Her türlü etnik yapıdan olanların etnik kimliğini öne çıkarırken “Türk’üm” diyenlere “ırkçılık yapma” diye saldırdılar. “Türk” yerine “Türkiyeli” dediler.

Baktılar ki demografik açıdan homojen bir ulus / milli devlet olan Türk devletinde egemenliği bölmek yine de kolay değil. Kültürü ve yaşama tarzı bizden farklı olan 12 milyon civarında sığınmacı ve kaçağı ülkeye aldılar. Yaklaşık 2 milyonuna vatandaşlık verdiler. İleride etnisite bazlı bölünme talepleri için zemin oluşturdular.   

Siyasal İslamcıların bu yaptıkları dünya görüşlerinin gereğidir. Fakat bunlara kayıtsız şartsız destek veren bazı “milliyetçi” partilerin (MHP, BBP) mensuplarının neden bu günahlara ortak olduğunu vicdanlarına sormaları gerekir.

Önceki İçerikMalazgirt Savaşı
Sonraki İçerikNe Yapmalı? “Direnç Cephesi”
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.