Erzurum’a Gidiyoruz

140

Kars’ı gezip gördükten sonra doğunun kapısı olan Erzurum’a
trenle gideceğiz. Özellikle Sivas Kars arasındaki demir yolu hattının farklı
görsel zenginlikler yaşattığı bilinir. Biz de Doğu Ekspresi’yle

                Kars’tan
Erzurum’a giderek bunu göreceğiz. Bu hat 1899 da Ruslar tarafından yapılmıştır.
Yine Ruslar tarafından yapılan Kars garına geliyoruz. Kars Müzesi’ndeki Kazım
Karabekir Paşa’nın beyaz vagonu gibi burada da kara trenin kapkara buharlı
lokomotifi görsel bir zenginlik sağlamaktadır. Kars Erzurum tren hattı Ruslar
tarafından yapıldığı için ray genişliğinin farklı olması sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti’mizin
önemli bir yatırımı olan ve 1939 da açılan Sivas-Erzurum hattının yapılmasından
sonra sisteme uyarlandığı bilgisini öğreniyoruz. Bu tren hattımız birçok
tünelleri, köprüleri, çoğu çıplak ağaçsız sıra dağları, Önce Kars’ın sonra
Erzurum’un uçsuz bucaksız düzlükleri ve seyrek yerleşim yerleriyle ilginçtir.
Buraları görünce eski valilerimizden ve siyasi hizmetlerinden bildiğimiz Vecdi
Gönül Bey’in “Anadolu’daki bazı bölgelerimizdeki kırsalda yaşayan vatandaşlarımıza
devlet ne destek verse azdır.” tespitine hak veriyorsunuz.

                Almanlar
tarafından yapılan ve 1939 da hizmete giren Erzurum Garından şehre giriyoruz. Bu
şehrimiz Selçuklu döneminin önemli bir ticaret ve eğitim merkezidir. O dönemin
çifte minareli medresesi şehrin sembolüdür. Turkuaz renkli seramikleriyle süslü
minareleri, ana kapı yanlarındaki kartallı-hayat ağaçlı, muhteşem taş
süslemeleriyle dikkat çekicidir. Açık avlulu, iki katlı binanın giriş katı dershane
odaları, üst katı ise hocaların ve yatılı öğrencilerin kalma yerleridir.
Zamanında dini, tıbbi, adli eğitimlerin verildiği önemli bir eğitim merkezidir.
Sonra hemen bitişiğindeki üç kümbetleri görüyoruz. Bunlardan birisi Emir
Saltuk’un türbesidir. Eski Türk takvimindeki on iki hayvan figürünün nakşedildiği
desenleriyle ilgi çekicidir. Diğer iki kümbetin kimlere ait olduğu bilinmiyor.
Selçuklu döneminin mimari özelliklerinin görüldüğü Ulu Camii, Erzurum Kalesi,
halen saat kulesi olarak kullanılan tepsi minare 12.yüzyıldan kalma eserlerdir.
Hemen yakınındaki kapalı tavanlı Yakutiye Medresesi bugün müze olarak hizmet
vermektedir. Sonra Taşhan’a geçiyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem
Paşa tarafından 1561’de kervansaray olarak yapılmış olan bir binadır. Halen
bölgenin önemli bir ticaret unsuru olan Oltu taşı işlemeciliğinin yapılıp
pazarlandığı güzel bir mekândır. Şehir merkezindeki eski Erzurum evleri, zengin
ve ilginç kütüphanesiyle Hemşin Pastanesi, geçmişten bugüne ışık tutan
bilgilerin görüldüğü modern Erzurum Müzesi gezilip görülecek mekânlardandır.
Erzurum tarihinin önemli bir adresi de Aziziye Tabyaları’dır. Doksan üç Harbi
olarak bilinen 1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı çarpışmalarının olduğu
ve Nene Hatun’un kahramanlığıyla destanlaşan bu mekânı görüyor ve
geçmişlerimizi rahmetle anıyoruz. Daha sonra bölgenin manevi önderi olarak bilinen
ve ilk İslam ordularıyla gelmiş olduğu sanılan Abdurrahman Gazi Türbesi’ni
ziyaret ediyoruz. Bu şehir milli mücadelemizin önemli kararlarının alındığı
Erzurum kongresinin yapıldığı yer olmasıyla da önemlidir. Kongrenin yapıldığı
bina o günlerin bilgilerinin görülüp okunduğu bir mekân olarak düzenlenmiştir. Kongreye
katılanların resimleri ve özgeçmişleri, alınan kararların panolar halinde düzenlenmesi
ziyaretçilere o günleri hatırlatıp bilgilendiriyor. Kazım Karabekir Paşa’nın
işgal altındaki İstanbul Hükümeti tarafından görevden alınıp İstanbul’a geri
gönderilmesi emrine rağmen M. Kemal ‘e ” Emrinizdeyim paşam “deyip
milli mücadeleye verdiği önemli desteği hatırlatan yazılar o günlerin ne büyük
zorluklar ve yokluklar yaşattığını hatırlatıyor.

                 Erzurum’un doğal zenginliklerinden olan kış
sporları merkezleri için önemli bir adres olan Palandöken’i kış mevsiminde ve
dünyanın 48 metre yüksekliğiyle üçüncü yüksek şelalesi olan, görenler için
büyük bir görsel zenginlik sunan Tortum Şelalesi ‘ nin Erzurum’un gezilip
görülecek yerlerinden olduğunu unutmamalıyız.

                Erzurum için marka olmuş olan çağ
kebabını ve kadayıf dolmasını anmamak olmaz. Bu yöresel markaların sunulduğu
mekânlardan birini ziyaret edip, hediyelik tatlılarımızı da alarak İzmit’e dönüş
için Erzurum Havaalanı’na geçiyoruz. Rahat bir yolculuk ile Sabiha Gökçen’e,
oradan da bu gezimizin organizatörü Ercan turun hazır ettiği otobüsümüzle
şehrimize geliyoruz. Uyumlu bir grupla tarih ve coğrafya zengini bir bölgemizi
daha görmenin mutluluğu ile bu gezimizi de tamamlamış oluyoruz.     

Okuyup gezmenin hayatımıza
katacağı zenginliği unutmayarak bunlara imkân ve fırsat bulmanız dilek ve
temennilerimle.