Bilmeceye dönmüş olan sözde çözüm süreci dolayısıyla haberlere ambargo konuyor. Korucular hedef tahtası haline geldi. İktidarın iyice emrine girmiş olan üç dört gazete artık TÜİK‘in işsizlik rakamlarını bile değiştirebiliyor.
DSİ’de çalışan baraj işçisi Kürşat Metin PKK tehditlerine aldırmayıp işinde çalışmaya devam ettiği için evinde şehit edildi. Korucularımız her türlü saldırıya açık. Üzücü olaylar herhalde bazı siyasiler üzülmesin diye basında yer almıyor!
Ekonomik durumun nasıl olduğunu anlamak için bırakın esnafla konuşmayı; İstanbul Gedikpaşa‘da ve Laleli‘de dolaşmak bile yeter. Rusya terlik ve ayakkabıda gümrük vergisini artırarak ithalatı önlemeye çalışıyor. Buna karşılık bizim herhangi bir yaptırımımız yok. Sadece ricacı oluyoruz.
2015 yılı Ermenistan’ın ve militan Ermenilerin saldırı yılı olacağa benziyor. Sayın Cumhurbaşkanı “Ermenilere uzattığımız el hep boş kaldı” açıklamasını yapıyor. Önemli olan elinizi boş bırakacaklara elinizi uzatmamaktır. Sözde bir adım önde olabilmek için itibar kaybettirecek, akıl dışı ve ilkesiz politikaya ihtiyaç yoktur. Dış baskılarla Ermenilere taziyede bulunduk. Taziyenin devamı özürdür. Bizden özür bekleyenler; Anadolu’da dağınık yaşayan Ermenileri katleden Bizans’ın bugünkü varisleri kimlerse onlara başvurmalıdırlar.
Şimdi de Ermenistan Türkiye ile ilişkilerin tesisi ve geliştirilmesi protokolünü geri çekti. Vakur, ciddi, ağırbaşlı, itibarlı ve Türkiye Cumhuriyetine yönelecek değişik saldırıları caydıracak kararlı duruşa ihtiyaç vardır. Bu duruş bugün aranıyor. Kendilerinin Türk olup olmadıklarında anlaşılmaz tereddüdü olanların Ermeniliğini asla tartıştırmayanların haksız iddiaları karşısında başarılı olmaları mümkün değildir. Ülkeyi yönetenler yeni Türkiye‘ye varmada yeni anayasa treninden Türk Kimliği’ni pencereden atmakla uğraşıyorlar. Tarih boyu Türk’e yöneltilen soykırımları kim ele alıp haklarımızı ve milli menfaatlerimizi savunabilecek? Kendilerini Türk hissetmeyen bazı siyasetçiler mi?
Osmanlı Türk devlet adamlarımızdan Talat, Cemal ve Sait Halim Paşalar Ermeni militanlarınca şehit edilmişti. Yakın tarihe gelirsek; Ermeni terör örgütü Asala‘nın Esenboğa Havaalanı dâhil birçok yere sabotaj yaptığını, yurt dışındaki bazı dışişleri mensuplarımızı şehit ettiğini unutmamalıyız. Ne gariptir ki; bu şehitlerimizin hayatları ev sahibi ülkelerin garantisi altındaydı. Talat Paşa‘yı Berlin’de şehit eden yaşlı militanın Alman adaleti tarafından serbest bırakılması bir hukuk skandalı idi. Bizim terör örgütlerine bulaşmamış Ermeni vatandaşlarımızla bir sorunumuz olmadı. Ermeniler dün Osmanlı, bugün T.C. Vatandaşı olarak bizlerle birlikte yaşamışlar; komşu ve meslektaş olmuşlar, orduda ve bürokraside ve özellikle dış işlerinde üst kademelerde yer almışlardı. Ticaret dâhil her türlü mesleği yapmışlar ve yapmaktadırlar. Ancak dış yönlendirmelerle Ermeni terör örgütleri dün Osmanlı’ya, yakın geçmişte ise T.C.’ne karşı kanlı eylemler gerçekleştirmişlerdir. Karmaşa ve harp yıllarında bir çok Türk ve Ermeni ölmüşlerdir. Bazı Ermeniler, Ermeni oldukları için değil; terörist oldukları için hayatlarını kaybetmişlerdir. Karşılıklı ölümleri soykırımı olarak ele almak gerçekleri saptırmaktır. Bu yönde alınmış herhangi bir mahkeme kararı da yoktur. Mütareke yıllarında İstanbul işgal altındayken Osmanlı arşivleri bazı Batılı ülkelerin elindeydi. Soykırımını doğrulayacak belge bulunamamış; Malta’ya sürülen Türk aydınları bilahare serbest bırakılmışlardır.
Osmanlı hükümeti bazı Ermenilerce isyan ve katliamların devam etmesi karşısında 24 Nisan 1915‘de Ermeni komitelerini kapatmış; 235 yönetici devlet aleyhine faaliyette bulunmaktan tutuklanmıştır. Başbakanımızın haksız bulduğu tehcir yani yer değiştirme olayı, bazı Ermenileri Osmanlı sınırları dışına çıkarmak şeklinde olmamıştır; bu ülke içinde yer değiştirmedir ve doğru bir karardır. Tehcir isyanların sonucudur; isyanlar tehcirin değil… Ermeni sorunu Ermenilerin sorunu olmaktan çok Ermenileri dün Osmanlı’ya, bugün T.C.’ne karşı kullananların sorunu olmuştur. Aynen kullanılan bazı Kürtçüler gibi…