Ermenistan, İsrail, ABD ve Kürt Konusu !

76

 

“Kürt konusu için İçişleri Bakanımız… konuya tam bir açıklık getirmek için,.. başta Ahmet Türk ve Emine Ayna olmak üzere, Demokratik Toplum Partisi’nin diğer ileri gelenlerini yanına alarak doğru Ermenistan’a gitmeli. Kürt isteklerini birer birer açıkladıktan sonra onlara sormalı:

-‘Sizin bu konuda geleceğe ait düşünceleriniz nedir?’

“Ermenistan Başbakanı, Cumhurbaşkanı diyeceklerdir ki:

-‘Bu konuda, bizim gizlimiz – saklımız yoktur. Biz, bütün dünya milletleri önünde, görüşlerimizi çok kesin cümlelerle ortaya koyuyoruz. Öyle yuvarlak cümlelerle değil açık açık ortaya koyuyoruz:

‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu, işgal edilmiş Ermeni toprağıdır. Büyük Ermenistan, Türkiye işgalindeki 15 şehrin kurtarılmasından, Ermenistan’a katılmasından sonra kurulacaktır!’

-‘Bahsettiğiniz bu 15 şehri isim isim sayar mısınız?’

-‘Elbette: Ağrı – Kars – Van – Hakkari – Siirt – Mardin – Urfa – Muş – Bitlis – Diyarbakır – Erzurum – Elazığ – Malatya – Sivas – Batman…

‘Bu şehirler, bizim topraklarımız üzerindedir. Kürtler, boşuna heveslenmesinler. O şehirleri kimselere bırakmayız!

-‘Nüfusumuz  4 milyon, doğru. Ama bizim arkamızda koskoca bir Rusya var. Biz elli bin kişilik Rus ordusuyla birlikte, sekiz milyonluk Azerbaycan topraklarının  % 20’sini vurup almadık mı? Biz, Kürtlerle karşı karşıya kaldığımız zaman görürsünüz neticeyi!..’     “Heyetimiz Ermenistan’dan ayrılıp, doğru İsrail’e gitmeli ve yetkililere sormalı:

-‘Siz bu Kürt meselesi için ne düşünüyorsunuz?’

-‘Bu konuda ne düşündüğümüzü, İsrail devletinin resmi bayrağıyla bütün dünya milletlerine ilan ettik. İşte, beyaz zeminli bayrağımızda iki mavi şerit var. Üstteki mavi şerit Fırat Nehri’ni, alttaki ise, Nil Nehri’ni temsil ediyor. Kürtler de, Ermeniler de boşuna heveslenmesinler. Çünkü Fırat’tan Nil Nehri’ne kadar olan topraklar, Tevrat’la bize vaat edilmiştir. Bizim Arz-ı Mev’ut davamız dolayısiyle, Fırat’tan Nil’e kadar uzayan topraklar bizim müstakbel (gelecekteki) ülkemizdir. Oraları kimselere vermeyiz. Yahudi ırkından başka, oralarda kimseyi yaşatmayız!’

“Heyetimiz İsrail’den ayrılıp, doğru ABD’ye uçmalı.

“Adamlar bize mutlaka şöyle cevap vereceklerdir:

-‘Yahu! Siz ne garip adamlarsınız? Bizim Büyük Ortadoğu Projemizi bilmiyor musunuz? (BOP).

‘Haydi sağır kulaklarınıza bir daha bağıralım: Bizim gelecekteki Büyük Orta Doğu projemizde, ne Kürdistan, ne Ermenistan vardır. Biz orada sadece büyük İsrail devletini düşünüyoruz, İsrail’i, İsrail’i! Anladınız mı?’ ”  (Yavuz Bülent Bakiler, Türkiye, 30 Ağustos 2009)

(Paris’te, Şerif Paşa ile Ermeni heyet-i murahhasası (yetkili komisyonu) reisi Boğos Nubar Paşa arasında, Kürdistan ve Ermenistan hakkında bir itilaf (uyuşma, antlaşma) akdedildiği (imzalandığı)nın; gazetelerde yazılması üzerine:)”Boğos Nubar (Paşa) ile Şerif Paşa arasında akdedilen mukaveleye en müskit (susturucu) ve beliğ cevap, Vilayat-ı Şarkiye’de (Doğu Vilayet ve şehirlerinde) Kürt aşairi rüesası (aşiret  reisleri) tarafından çekilen telgraflardır. Kürtler camia-i İslamiye’den (İslam toplumundan) ayrılmaya asla tahammül edemezler. Bunun aksini iddia edenler, mutlaka makasıd-ı mahsusa (özel maksatlar) tahtında (altında) hareket eden ve Kürtlük namına söz söylemeye salahiyettar (yetkili) olmayan beş-on kişiden ibarettir.

“Kürtler, İslamiyet nam ve şerefini i’la (yükseltmek) için beş yüz bin kişi feda etmişler ve makam-ı hilafete (hilafet makamına) olan sadakatlerini isar ettikleri (akıttıkları) kan ile bir kat daha teyit eylemiş (doğrulamış)lardır. Mahut muhtıra (malum bildirge)nin esbab-ı tanzimi (düzenleme sebepleri)ne gelince:

“Ermeniler Vilayat-ı Şarkiye’de ekall-i kalil (küçük bir azınlık) derecesinde bulundukları için, asla bir ekseriyet (çoğunluk) teminine  -ve ne kemiyeten (sayıca), ne de keyfiyeten (nitelik ve özellik bakımından) Şarki Anadolu’da iddia-i temellüke (mülk sahibi olma iddiasına)-   muvaffak olamayacaklarını son zamanlarda anladılar. Maksatlarına, Kürtler namına hareket ettiğini iddia eden Şerif Paşa’yı alet etmeyi müsait (uygun) ve muvafık buldular. Bu suretle, Kürt ve Ermeni davası ortada kalmayacak ve Şarki Anadolu’daki iftirak amali (ayrılık emelleri) mevki-i fiile çıkmış (gerçekleşmek üzere harekete geçilmiş) olacaktı. İşte bu gaye ile o mahut (bilinen) beyanname (bildiri ve tebliğ) müştereken (ortaklaşa) imzalandı ve konferansa takdim olundu (sunuldu).

“Ermenilerin maksadı, Kürtleri aldatmaktan başka bir şey olamaz. Çünkü, ileride, Kürtlerin kemiyeten (sayıca) hal-i ekseriyette (çoğunlukta) bulunduklarını inkar edemeseler bile, keyfiyeten, yani ilmen, irfanen kendilerinden dun (aşağı) oldukları bahanesiyle, Kürtleri bir millet-i tabia (tabi olan millet) haline getirecekleri muhakkaktır. Buna ise, aklı başında olan hiçbir Kürt taraftar değildir. Zaten, Kürtler bu beyannameye yalnız sözle değil, bilfiil (fiilen, harekete geçerek) muhalif olduklarını ispat ediyorlar.

“Kürtlük davası pek manasız bir iddiadır. Çünkü, her şeyden evvel Müslümandırlar, hem de salabet-i diniyeyi (dinlerinde sağlam durmayı) taassup derecesine isal eden (vardıran) hakiki Müslümanlardan. Binaenaleyh Ermenilerle aynı ırktan bulunup bulunmadıkları meselesi onları bir dakika bile işgal (ve meşgul) etmez.

“(Nitekim Hadis der:) ‘El-İslamiyyetü cebbeti’l-asabiyyete’l-cahiliyyete.’ / ‘İslam, uhuvvet-i İslamiyeye (İslam kardeşliğine) münafi (zıt ve aykırı) olan kavmiyet davasını meneder (yasaklar).’

“Esasen, bu tarihe ait bir şeydir. Kürtlerin asıl ve nesepleri ne olursa olsun, İslam’dan iftiraka (ayrılmaya) vicdan-ı millileri (milli vicdanları) asla müsait (uygun) değildir. Bununla beraber, Kürtlerin, Arap kavm-i necibi (asil soyu) ile ırken alakadar bulunduğu hakaik-ı tarihiye (tarihsel hakikatler)dendir.

“İslamiyet, herhangi bir ırkın diğer bir unsur-i İslam (İslam kavmi) aleyhine olarak menfi (olumsuz bir) surette intibah (uyanıklık) hasıl etmesini kabul edemez. Binaenaleyh, Kürtleri Müslümanlıktan ayırmak isteyenler, esasat-ı İslamiyeye (İslam esaslarına) muhalif (aykırı) hareket ediyorlar. Fakat bunlar da kimlerdir? Bir – iki kulüpte toplanan beş – on kişiden ibaret. Hakiki Kürtler, kimseyi kendilerine vekil-i müdafi (kendilerini savunacak vekil) olarak kabul etmiyorlar. Onların vekili ve Kürtlük namına söz söyleyecek, ancak Meclis-i Mebusan-ı Osmaniyedeki (Osmanlı mebuslar meclisindeki) mebuslar (milletvekilleri) olabilir.     “Kürdistan’a verilecek muhtariyet (ve özerklik)ten bahsediliyor. Kürtler ecnebi (yabancı) himayesinde bir muhtariyeti kabul etmektense ölümü tercih ederler. Eğer, Kürtlerin serbestiyet-i inkişafını (serbestçe kalkınma ve gelişmesini) düşünmek lazım gelirse bunu Boğos Nubar’la Şerif Paşa değil, Devlet-i Aliye (Yüce Osmanlı Devleti) düşünür.

“Hülasa (özetle): Kürtler bu hususta kimsenin tavassut (aracı olmasına) ve müdahalesine (kendilerine karışmasına) muhtaç değildirler.”

(Bediüzzaman, Sebilürreşad, 17 Mart 1920)

Önceki İçerikProf. Dr. Yalçıntaş ve Delikanlı Arkadaşları
Sonraki İçerikAçılımlar ve “Kararsız Toplum”
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.