Ermeni Sorunu (III)

52

     O zamanki Türk Tarih Kurumu Başkanı Sn. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Sn. Hüseyin Akyüz’ün sorularına cevap verirken, Ermeni Sorununu en güzel şekilde özetlemiş bulunuyor:

     “1915’te Osmanlı topraklarını işgal eden Rus orduları içinde beş bine yakın Ermeni gönüllüsü de vardı. Osmanlılarla Rusların çatışmaları sırasında Ermeniler Ruslara rehber oldular ve özellikle 17 Nisan’dan hemen sonra Van’ın işgalinde Ermeni öncü kuvvetleri ve rehberleri çok önemli fonksiyon yerine getirdiler. Ruslar tarafından Van valiliğine de bir Ermeni getirildi.

     “Ardından isyanlar çıkarmaya başladılar. 17 Nisan’da Çatak’ta başlayan isyan, daha sonra Bitlis’te ve Elazığ’da devam etmiştir. Adana olaylarında Osmanlı Devleti Ermenileri uyarma ihtiyacı hissetmiştir. Ve Ermeni ileri gelenleri davet edilerek, isyan hareketlerinin devam etmesi durumunda kendileri hakkında sert tedbirlerin uygulanacağı bildirilmiştir.

     “Buna rağmen Ermeni çeteleri, isyan hareketlerine devam etmiştir. Çanakkale gibi bir ölüm kalım mücadelesi verdiğimiz sırada Anadolu’da arkadan vurulmak anlamına gelen isyan hareketleri olmuştur. Bunun üzerine 24 Nisan’da Osmanlı Devleti ileri gelen Ermenilerin tutuklanmasına karar vermiştir.

     “İngiliz arşivlerinde 1800 Ermeni’nin birden tutuklandığı belirtilir. Bunun dışında Prens Sabahattin taraftarı olan bir grup da tutuklanmıştır. Toplam 2400 kişi tutuklanmıştır. Bu 2400 kişinin tutuklandığı tarih 24 Nisan olduğu için Ermeniler tarafından soykırım günü olarak anılmaktadır.

     “Bizim Ermenistan ile alıp veremediğimiz bir şey yok. Onların bizimle problemleri var. Türkiye olarak 520 bin şehit vermiş olmamıza rağmen, tarihi günümüze taşıyıp düşmanlıkları devam ettirmede yarar görmeyen bir tutum içerisinde bulunduk. Problem Ermenistan’ın kendisinden kaynaklanıyor.

     “Ermeni Anayasası’nda Türkiye topraklarını kendi toprakları içerisinde göstermeleri, soykırım gibi kendilerince bile ciddiye alınmayan bir takım argümanlarla ortaya çıkıp, iddiada bulunmaları ve bunu Türkiye’den tazminat talep edecek şekle sokmaları, bunu siyaseten kullanmaları…

     “(Bütün bunlara rağmen) deprem sırasında da Türkiye oraya pek çok yardımda bulundu, hâlâ şu sırada 50 bine yakın Ermenistan vatandaşı Türkiye’de işçi olarak çalışıyor, buradan para kazanıyor, karnını doyuruyor.

     “Türkiye çok katı olsaydı, gerçekten Ermenilere kin beslemiş olsaydı, bu kadar Ermenistan vatandaşının bizim iş adamlarımızın yanında çalışması mümkün olmazdı.

     “(Toparlayacak olursak Türkiye’de) olmamış bir şeyi kabul etmek, hele hele insanlık ayıbı olacak bir şeyi kabul etmek, bizden gelecek çocuklarımız ve torunlarımıza bu ayıbı yüklemek hiç kimsenin haddine değildir.

     “Bilimsel araştırmalar ile üzerimize düşeni yapıyoruz. Ama medya da tanıtım görevini yapmalı. Bir ülkede bütün birimler üzerine düşen görevi yapmalı.” (Nokta, 22 Kasım 2004, s. 6-7)

 

BİTTİ

Önceki İçerikİhmallerimiz, Kaybettiklerimiz ve Sonuçları
Sonraki İçerikDevlette Yeni Bir Hesaplaşmanın Ayak Sesleri
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.