Enver Paşa,
(1881-1922) Türk târihinin, lehinde ve aleyhinde en uç noktalarda konuşmalar,
değerlendirmeler yapılan çok mühim isimlerinden biridir. Adını, Kurmay Yüzbaşı
olarak ilk tâyin yeri olan Makedonya’da duyurdu. Burada Balkan komitacı ve eşkıyalarının
zararlı faaliyetlerini önlemekle vazifelendirilmişti. Çok başarılı idi. Enver
Bey, bulunduğu yerde kalmayı düşünmeyen hareketli bir insandı. Asker olmasına
rağmen İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. Berâberindeki pekçok subayın da
cemiyete girmesini sağladı. Zaman içerisinde cemiyetin önde gelen liderlerinden
biri durumuna erişti. Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın tahttan indirilmesi
maksadıyla çıkartılan karışıklıklarda aktif rol oynadı.
O târihte,
İngiltere Kralı ile Rus Çarı, bir toplantıda görüşerek, Osmanlı Devleti’nin
parçalanmasını sağlayacak çalışmalara başlanmasını kararlaştırmışlardı. Sarayın,
bu bilgileri ciddiye almayışını sebep göstererek İttihatçılar Makedonya’da bir
miting düzenledi. Bu hareketin öncüsü Enver Bey idi. Makedonya’da Meşrutiyet’i
ilân ettiler. Aynı gün Sultan İkinci Abdülhâmid Han da İstanbul’da Meşruutiyet’i
ilân etti. Bunun üzerine Enver Bey İstanbul’a geldi. Bir kahraman gibi
karşılandı. Saray kendisini önce Makedonya Müfettişliği’ne 1909 yılında ise
Berlin’e Askerî Ateşe olarak tâyin etti.
Burada koyu bir Alman dostu oldu. 31 Mart olayı sebebiyle tekrar İstanbul’a
geldi. Trablusgarp’a gönüllü olarak gitti. Albaylığa yükseltildi. Artık
yükselişini önlemek mümkün değildi. Pâdişah Sultan Mehmed Reşad’ın yeğeni Naciye
Hanım’la evlendi.
Enver Bey,
saraydan habersiz paşa yapıldı. Yine sarayın tasvibi alınmadan Harbiye
Nâzırlığına getirildi.
Ali Oğuzhan Cengiz, 13,5 X 21 santim
ölçülerindeki 183 sayfalık eserinde, Enver Paşa’nın 41 yıllık ömrüne
sığdırdığı; romanlara, dizi filmlere konu olacak kadar çok sayıda hâdisenin
yaşandığı hayatı, hiçbir bölümünü atlamadan, eskilerin tâbiriyle müfit ve
muhtasar / faydalı ve özetlenmiş bilgilerle, efrâdını câmi, ağyarını mâni
ölçülerle sunuyor. Klâsik târih
metinlerinde yer almayan ilgi çeçi hâdiseleri eserine almak suretiyle, merakla
tâkip edilecek hızlı tempolu bir üslûp kullanıyor.
Sayfa
sayısının az olmasına rağmen Enver Paşa hakkında bilgi edinmek için başka bir
kaynağa ihtiyaç hissettirmeyecek kadar geniş kapsamlı olan Oğuzhan Cengiz’in eseri,
her biri 4 ilâ 16 sayfadan oluşan 19 bölüm hâlinde düzenlenmiş. Eserin sonunda
73 parçadan oluşan ‘Kaynakça’ ve ‘dizin’ bulunuyor. ‘Enver Paşa Şecerenâmesi’ olarak da isimlendirilebilecek olan kitap,
Enver Paşa’nın amcası Halil Kut Paşa ile ana-baba bir kardeşi Nuri Killigil
paşalar hakkında da bilgi ihtiva ediyor. Her iki paşa da Osmanlı döneminin,
Nuri Killigil Paşa ise kurduğu mühimmat fabrikası ve mâruz kaldığı suikast
sebebiyle Cumhuriyet döneminin de önemli ve çok konuşulan, değerli
insanlarıdır. Esâsen Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabekir paşalar
başta olmak üzere Osmanlı döneminin son paşaları, aynı zamanda Cumhuriyet
döneminin de ilk 10 yılında önder devlet adamlarıydı.
‘Enver Paşa’ isimli eserden heyecanları
doruğa çıkaran kısa bir bölüm:
Enver Paşa, Birinci
Dünya Savaşı’nın kaybedileceğinin anlaşılması üzerine, İttihat ve Terakki’nin
diğer önde gelenleri gibi yurt dışına gitti. Almanya’da bulunduğu dönemde,
Bolşeviklerin öne çıkan isimlerinden Karl Radek aracılığıyla Lenin hükümetiyle
temas kurdu.
Enver Paşa,
Almanya’dan hareketle Moskova’ya gitmeyi denemişse de bazı aksaklıklar yüzünden
ilk denemesinde başarısız oldu.
Mayıs 1919’da
Bahattin Şâkir Bey ile birlikte uçakla yeniden Moskova’ya geçmek üzere
Berlin’den hareket etti. Uçağın yolcu listesine Ali Bey takma adıyla kaydoldu.
Ancak bu isimle ilgili güvenlik görevlilerinde bazı şüpheler oluşunca uçak
verilen bir emirle âcil iniş yaptı.
Enver Paşa, Kovno
Hapishanesi’ne gönderildi. Bir süre burada tutuklu kaldıktan sonra Berlin’e
dönmek şartıyla serbest bırakıldı.
Berlin’de on beş
gün kaldıktan sonra kiraladığı bir uçakla Riga üzerinden Moskova’ya gitmek için
yeniden harekete geçti ancak bu defa Riga’da tutuklandı. Pasaportunda vize
olmadığı gerekçesiyle Volmar Hapishanesi’ne kondu. Kendisinin Osmanlı
Devleti’nin eski Başkumandan Vekili olduğunu ispat etmesinden sonra serbest
bırakıldı. 15 Ağustos 1920’de Moskova’ya vardı.
Enver Paşa ve
maiyeti, Kremlin’in üst tarafında, eski sarayların birinde kendilerine ayrılan
bir odaya yerleştirildi. Moskova’da Lenin, Radek, Çiçerin, Zinonyev gibi
tanınmış komünist liderlerle görüşme fırsatı buldu. Görüşmeler sırasında Enver
Paşa, kendisini Türkiye’nin temsilcisi olarak gösterdi.
Enver Paşa’nın Turancı
ve İslâmcı kimliğini iyi bilen Bolşevikler, O’nun İslâm dünyâsında ve şark
milletleri nezdindeki şöhretinden istifâde etmeyi düşünüyorlardı. Rusların,
Enver Paşa’yla iş birliğine girmelerinin temel sebepleri şunlardır:
1-Doğu milletlerine
Enver Paşa ve arkadaşları vasıtasıyla bağımsızlık vaat ederek Orta Asya ve
Hindistan’da İngiliz sömürgeciliği ile mücâdele etmek.
2-Enver Paşa ve
arkadaşlarının Türk ordusunu takviye maksadıyla Anadolu’ya götürecekleri
Azerbaycan piyadeleri ile Kafkas süvarilerinin arkasında Üçüncü Enternasyonale
bağlı ve kendilerinin vücuda getirdikleri Türkiye Komünist Partisi’nin
teşkilatını Anadolu’ya sokmak.
3-Doğu milletlerini
Sovyetlerle iş birliği yapmaya teşvik etmek.
Enver Paşa’nın
Lenin nezdinde görüşmelerde bulunmak üzere Moskova’ya gelmesi, Ruslara
maksatlarına ulaşma noktasında bir fırsat tanıyordu. Yapılacak iş birliği
Bolşevikleri, hem İslâm hem Türk dünyasında etkin hâle getirebilirdi. Onlar
açısından bu Bolşevik ihtilâlinin geniş bir coğrafyaya yayılması anlamına geliyordu.
Enver Paşa’nın
görüşmelerdeki amacı, Türkistan’a geçmeden önce orada ilan edeceği Turan
imparatorluğu için gereken silah ve mühimmatı Ruslardan sağlamaktı.
Enver Paşa,
heyetiyle birlikte Lenin tarafından Kremlin Sarayı’na dâvet edildi. Enver Paşa,
bir süre misâfir salonunda bekletildikten sonra Lenin’in kabul odasına alındı.
Görüşmelerin
yapıldığı oda, büyük ve sessizdi. Heyettekilerin dikkatini oturdukları
sandalyeler çekiyordu. Çünkü sandalyelerin her biri, birer elektrikli bataryaya
bağlıydı. Ayrıca görüşmeleri kaydetmek üzere ses sistemi kurulmuştu.
Görüşmeler, Enver
Paşa’nın yaptığı uzun bir konuşmayla başladı. Enver Paşa, Moskova’ya geliş
sebeplerinden, ihtilâle olan ilgisinden ve bağlılığından bahsetti. Kendisine
müsaade edildiği takdirde Afganistan’da Bolşevik ihtilâlini yürütebileceğini
belirtti. Ayrıca İngilizlerin Afganistan ve Hindistan taraflarındaki faaliyetlerini
engellemek maksadıyla ölümü pahasına elinden gelen her şeyi yapacağına dair söz
verdi.
Enver Paşa’nın
konuşması bittikten sonra Lenin söz aldı. Lenin, Orta Asya’daki kabileleri bir
araya getirmek için burada onların kendi gelenek ve göreneklerine göre bir idâre
tesis edilmesinin uygun olacağından bahsetti. Görüşme neticesinde Enver Paşa,
isteklerinin büyük kısmı için destek sözü aldı.
Sonrası
hazindir. Sebebi ise Rusların güvenilmezliği ile birlikte Enver Paşa’nın
hayalhânesini zenginleştiren ihtirasları…
Şurası
muhakkaktır. Oğuzhan Cengiz’in de
sık sık vurguladığı gibi, Enver Paşa, Türkçüdür. Türk milliyetçisidir. Mutlak bir
vatanseverdir. Kavi inançlı bir Müslümandır. Şâirdir, ressamdır, mükemmel bir
hatiptir, ikna gücü yüksektir, üstün vasıflara sâhip akıllı, cesur ve zeki bir
insandır. Ancak çok az insanda bulunan bu üstün vasıflar, O’nun ihtirasının
gölgesinde kalmıştır. En büyük ihtirası da İslâmiyet’i ve Türklüğü yüceltmekti.
Oğuzhan Cengiz’in değerlendirmesi de
eserinde…
BİLGEOĞUZ
YAYINLARI:
Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B
Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp
hattı: 0.553-129 86 86 E-posta: bilgekitap@gmail.com WEB: www.bilgeoguz.com
OĞUZHAN CENGİZ 19 Mayıs 1959 tarihinde İstanbul’da Bilgeoğuz Yayınları’nın sâhibi olan Oğuzhan Eserleri:
|
KUŞBAKIŞI
DÜNYÂDA DEDE KORKUT ARAŞTIRMALARI
Millî Kültürümüzün
kadim eseri olan Dede Korkut Hikâyeleri, ‘Kıpçak
Bozkırları’ olarak anılan târihî Türk Yurdu Orta Asya’dan Kafkasları aşarak
Anadolu’ya, oradan Balkanları geçerek Orta Avrupa’ya, Romanya ve Macaristan’a, Kırım’a
kadar uzanan geniş bir alanda nesilden nesile aktarılagelmiş Türklerin en önemli kültür mirâsı ve klasikleşmiş
edebî şaheseridir.
Önsöz ile başlayan
kitapta 12 hikâye vardır. 2020 yılında bir hikâye daha bulunmuştur. Hikâyelerde
yer yer masal ve destan unsurları görülür. Anlatımda nazım ve nesir karışıktır.
Kitabın çok zengin, temiz ve zengin bir Türkçesi vardır. 15. yüzyılın sonu ile
16. yüzyılın başlarında adı ve kimliği bilinmeyen bir şahıs tarafından sözlü
edebiyattan yazılı edebiyata intikal ettirilmiştir. Kitabın tam adı: ‘Kitâb-ı Dede Korkuda alâ Lisan-ı Tâife-i
Oğuzhan / Oğuzların Dili İle Dede Korkut Kitabı’dır.
Prof. Dr. Fikret Türkmen ve Dr. Gürol Pehlivan tarafından hazırlanan 14
X 21,5 santim ölçülerindeki sert kapaklı cilt içerisinde 464 sayfalık eserde
yer alan makalelerin başlıkları, yazarları ve tercüme edenlerin isimleri
aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir.
MAKALE BAŞLIĞI |
YAZARI |
TERCÜME EDEN |
Türk |
Wilhelm |
Gülcihan |
Kitâb-ı |
Ettore |
Mikail |
Dede |
Ettore |
Mahmut |
Kitab-ı |
Ettore |
Mikail |
Kitâb-ı |
Ettore |
|