Emekli Din Görevlisi Ahmet Yüter Hoca ile Ramazan Sohbeti

116

Oğuz Çetinoğlu: Bir Ramazan ayına daha eriştik. Cenâb-ı Allah’a
şükürler olsun. Çok üzücüdür; insanlarımızın bir kısmı, Müslüman olduklarının
farkına Ramazan ayında varıyorlar. Ramazan ve İslâmiyet’le alakalı sorular
sıkça soruluyor. Biz de öyle yapalım. Sorulara geçmeden önce Ramazan’la ilgili
olarak neler söylemek istersiniz?

Ahmet Yüter:
Bismillahirrahmanirrahim. İsâbet buyurdunuz. Ramazan dolayısıyla İslâmiyet’i
daha şuurlu yaşamak isteyenlerin de soruları oluyor.

Efendim Ramazan, her şeyden önce bize yüce dinimizi, Allah ü Teâlânın
emir ve yasaklarını daha derinden ve hassasiyetle ilgilenmemize fırsat
oluşturuyor. Bu fırsatın oluşturduğu hassasiyetin, alışkanlıkların herkeste
ömür boyu kalıcı olmasını niyaz ediyorum.

Ramazan ve orucun bize sağladığı en büyük fırsatlardan biri, yanlışlarımızı
düzeltmek, eksikliklerimizi gidermektir. Rasulullah aleyhissalatü vesselam
şöyle buyurdu:

-Ey insanlar! Size büyük bir ay belirmiştir. Bu ay, mübârek bir aydır.
İçinde bin aydan daha hayırlı olan bir gecenin bulunduğu bir aydır. Allah bu
ayda oruç tutmayı farz kıldı ve gecesini de nafile ibâdetlerle
değerlendirmenizi istemiştir.

Kim bu ayda hayırlı bir hasletle / özellikle Allah’a yaklaşırsa (o
hasleti vesile kılarsa), bu ayın dışında farzı yerine getiren kişi gibi olur.
Kim bu ayda bir farzı yerine getirirse, bu ayın dışında yetmiş farzı yerine
getirmiş kimse gibi olur.

Bu ay sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise, cennettir. Bu ay, hayır ve
iyilik ayıdır, müminin rızkının arttığı bir aydır.

Kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahlarının affına,
cehennem ateşinden kurtuluşuna vesile olur ve oruçlunun sevabında hiçbir azalma
olmaksızın aynısı onun için de olur.

Çetinoğlu: Orucun koruyucu özelliklerinin de olduğu biliniyor…

Yüter: Oruç kötülüklere
karşı müminin kalkanıdır. Oruç aynı zamanda ahlâk terbiyecisidir. Nitekim
orucun farz kılındığını bildiren âyetin sonunda ‘Allah’a karşı derin bir saygı ve sorumluluk şuuruyla kötülüklerden
sakınma irâdesi
’ mânâsına gelen takvâ kavramıyla belirtilmiştir. Bu
bakımdan orucu, genişletilmiş olarak ahlâkî vazifeleri de ihtiva eden bir
dindarlık testi ve imtihanı olarak değerlendirmek de mümkündür.

Çetinoğlu: İlâhî yönü de var…

Yüter: Evet! Yüce Allah, ‘İnsanın oruç dışındaki bütün amelleri
kendisi içindir. Oruç ise benim içindir ve onun mükâfatını da ben vereceğim

buyuruyor. 

Çetinoğlu: Oruç benim
içindir
’ mukaddes kelâmını açıklar mısınız?

Yüter: Bütün İslâm
bilginleri, Cenâb-ı Hakk’ın ‘oruç benim içindir
ifâdesini, oruca esas anlamı ‘sahte
dindarlık
’ demek olan riyânın karışmamasıyla, ‘orucun mükâfatını kendisinin vereceğini’ bildirmesini de
mükâfatının bizim kestiremeyeceğimiz kadar bol olacağıyla izah etmişlerdir. Şu
halde ‘oruç benim içindir’ ifadesi,
orucun dindarlıkta samîmiyet testi olduğunu, yâni kulun Allah’a bağlılık
derecesini, Allah’a mı yoksa bedenine, nefsânî arzularına, bedenî taleplerine
ve maddî nesnelere mi kul olduğunu göstermektedir. Çünkü oruç, gösteriş
karışmayan bir ibâdettir.

Çetinoğlu: Gösteriş olup olmadığını ancak Allah biliyor…

Yüter: Evet. Riyâkâr, yemez
içmez görünür. Çevresindekilere oruç tuttuğu intibaını uyandırır. Onun oruç tutup
tutmadığını ancak Allah bilir.

Çetinoğlu: Ramazanda insanların şefkat ve merhamet duyguları da
gelişiyor.

Yüter: Şefkat ve merhametli
davranmak da ibâdettir. Günün belli bir bölümünde midesini aç ve susuz bırakan
insan, bir yönden Allah’ın nimetlerinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu,
onlara sâhip olmadığı veya onları hoyratça kullandığı takdirde bunun kendisi
için ne kadar kötü olacağını, sonuçta o nimetleri veren Allah’a ne kadar çok
şükretmek gerektiğini anlarken, diğer taraftan bu nimetlere muhtaç olan insan
kardeşlerinin açlıklarını ve acılarını nefsinde hissedip onlarla paylaşmanın
asil bir ödev olduğunu farkeder.

Dünyada varlık içinde doğan, varlık içinde yaşayan ve varlık içinde
ölen pek çok insan vardır ve bunlar -eğer oruç tutmuyorlarsa- yokluğun ve
açlığın ne demek olduğunu, aç ve susuz insanların nasıl bir acı ve ıstırap
hissettiklerini, zorluklar içinde yaşadıklarını hayatları boyunca hiç hisse-
demeyecek, bu insanlık gerçeğini tecrübe edemeden bu dünyadan geçeceklerdir. İşte
oruç inanan her insana bu tecrübeyi yaşatan yüksek bir İnsânî ve ahlâkî
fazilettir. Çünkü oruç, insan hayatının her yılının en az bir ayında kendi
iradesiyle açlığa ve susuzluğa katlanarak yaşayan zengin ile belki bütün ömrünü
ihtiyaçlar içinde geçiren fakiri ve onun ailesini aynı duyguda buluşturuyor. Daha
doğrusu varlıklıları fakirlerin, çâresizlerin dünyasına taşıyor. Bu sâyede
varlıklı bir Müslüman, oruç tutarken, fakirlerin yaşadığı zorlukları gönüllü
olarak yaşıyor. Onların hallerini anlama fırsatı buluyor. Ruh dünyâsında şefkat
ve merhamet duyguları güçleniyor. Elbette oruç öncelikle ibâdettir. İnsan, Allah
için, O buyurduğu için kendi irâdesiyle bedeninin bazı taleplerine sınır
koyuyor. İslâmiyet’teki bütün emirler ve yasaklar gibi oruç da, ibâdet olmasının
yanında, çok yüksek bir insanî ve ahlâkî boyut taşımaktadır. İki lokma katıksız
ekmeğin bile ona muhtaç olanlar için ne kadar önemli olduğunu, bütün insanlara
ancak oruç anlatabilir.

Çetinoğlu: Mâli ibâdetler de tercihan Ramazan ayında yapılıyor.
Onlardan da bahseder misiniz?

Yüter: İnsanların ihtiyacı
gıdadan ibâret değildir. Evinin elektriği, suyu, giyim, eğitim, sağlık gibi
masrafları vardır. Bunların karşılanması için maddî desteğe ihtiyaçları vardır.
Bu yardımlar her zaman yapılabilirse de Ramazan ayında ilâve olarak
yapılıyor.   

Mâlî ibâdetlere geçmeden önce, yeri gelmişken ‘ibâdet’ kavramını
açıklayayım.

Çetinoğlu: Lütfedersiniz Hocam.

Yüter: İbâdet, Allah’ın yasaklarından
kaçınmak ve emirlerini yerine getirmektir. Allah’ın rızâsını kazanmak için
yapılan her şey ibâdettir. Söylenen her güzel söz, güler yüzlü ve dürüst olmak,
hoşgörülü olmak, yardımlaşmak birer ibâdettir. Bu ibâdetlerin hepsinin Allah katında
mükâfatı bulunmaktadır.

Mâlî ibâdetler mal ve para ile yapılan ibâdetlerdir. Bunlar;
sadaka,  fıtır sadakası, fidye ve zekât
olarak isimlendirilir. Dînen zengin sayılacak kadar malı olan kişiler zekât
verirler. Bu ibâdetlerin maksadı toplumda din kardeşleri arasındaki sınıf
farkını yok etmek veya en aza indirmektir.

Her biri ayrı ayrı ele alınıp konuşulması gereken önemli ve
kapsamlıdır. Ayrı ayrı sohbetlerde konuşuruz inşallah.

Çetinoğlu. İbâdetin önemini birkaç cümle ile özetlemeniz mümkün
mü?

Yüter: İbâdetin önemi: Hem
dünyâ hem de âhiret hayatında Allah’ın rızâsını kazanmak ve kıyâmet gününün
gazabından kurtulmak için Allah’ın varlığı ve birliğine inanmak gerekmektedir.
Bir günahtan kaçmak ibâdet olduğu gibi, bir sevabı yapmak isteyip yapamamak da
bir ibâdettir. İbâdet, kullarının Allah’a karşı olan bağlılıklarını gösterir.

Çetinoğlu: Bir sohbetinizde 
Oruç tutan kişi, orucun da
kendisini tutmasına izin vermelidir
’ demiştiniz. Bu sözünüzü açıklar
mısınız?

Yüter: Biz oruç tutarken
oruç ta bizim dilimizi, elimizi, gözümüzü, aklımızı ve kalbimizi kulağımızı,
ayağımızı tutmalı. Dilimizi tutmalı; kem söz söylememeliyiz. Elimizi tutmalı:
harama el uzatmamalıyız. Gözümüzü tutmalı: insanların kusurlarını görmemeliyiz.
Aklımızı ve kalbimizi tutmalı: Hiç kimse için kötü düşünmemeli; kin, intikam
kıskançlık gibi kirli duygulara kalbimizde yer vermemeliyiz. Ayağımızı tutmalı:
Allah’ın rızâsını kazanamayacağımız yerlere bizi götürmemeli.

Çetinoğlu: Çok güzel…Ramazan için müminlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Yüter: Bu ayda dört haslet
çoğaltılabilirse iyi olur: Bunlardan iki tânesiyle Allah’ın rızâsı kazanılır,
iki tânesine de herkesin vardır.

İlk iki haslet: Allah’tan başka ilâh olmadığına şâhitlik etmek ve
O’ndan af dilemektir.

Muhtaç olduğumuz iki haslet ise, Allah’tan cenneti istemek ve
cehennemden O’na sığınmak.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim Hocam. Müfit ve muhtasar bir röportaj
oldu.

AHMET YÜTER

1963 yılında Amasya ili Merzifon
ilçesi Yakacık köyünde doğdu. 1983 yılında, Merzifon’a bağlı köylerde imam
hatip olarak göreve başladı. 1989’dan itibâren İstanbul Zeytinburnu Müftülüğü
bünyesindeki camilerde görev yaptı.

Güzel bir gönül ekibi ile cami ekseninde
Kürsüden Akademik Sohbetler
platformunu oluşturarak Türkiye’de çok mühim bir ilke imza attı. Vazifeli
bulunduğu Topkapı Teknik Oto Sanayi Sitesi Çinili Cami Kürsüsünü
akademileştirdi. Böylece, görevli bulunduğu camide aydınlarla halkı
buluşturdu. Tıp, hukuk, ilahiyat, iktisat, fizik, kimya, biyoloji, astronomi,
tarih, edebiyat, sanat, spor, müzik… gibi birçok sahalarda uzman akademisyen ilim
adamı, âlim, araştırmacı ve yazarları konuşturdu. 1994’den günümüze kadar
850’yi aşkın hatibin kürsüden hitap etmesine vesile oldu. Ayrıca yapılan
konuşmaları kayda alıp, çözüp, konuşmacıların tashih ve onayından sonra
kitaplaştırarak belgelendirmiştir.

Görevinden arta kalan
zamanlarını;  piyes, şiir, deneme,
makale yazarak değerlendirmektedir. İlk piyesini Elazığ Harput Diyanet Eğitim
Merkezi’nde kursta iken yazıp yönetip arkadaşlarıyla oynamıştır. İlk şiiri
1981 yılında Can Kardeş Dergisi’nde, ilk yazısı da Yeni Düşünce Gazetesi’nde
yayınlandı. Sonraki yıllarda ürünleri; Sur, Ribat, Hakses, Diyanet, Yörünge,
Cuma, Mektup, Vahdet, Vuslat, Can Kardeş, Bedesten dergileri ile Türkiye,
Yeni Nesil, Ortadoğu, Millî Gazete, Akit, Zeytinburnu Tercüman, Yeni Taşova,
Zeytinburnu Bulvar ve Haklı Görüş gibi gazetelerde yayınlandı.

Ahmet Yüter, Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin Dâvut Paşa Kampüsü içerisindeki camide bir müddet görev
yaptıktan sonra kendi isteğiyle emekli oldu. Gazete ve dergilerde yazı
yazmak, kitap hazırlamak suretiyle hizmetlerine devam ediyor.

Diyanet-Sen’in, Eskader’in ve Türkiye
Yazarlar Birliği’nin üyesidir. Evli ve üç çocuk babasıdır.

Önceki İçerikSen Bozuksun, Dünya Senden Dolayı Bozuk
Sonraki İçerikTürkiye’de Kötü Giden Hiç Bir Şey Yok!
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.