Ekonomik Krizin En Ağır Sonucu: İşsizlik

233

“İşsiz kalmak, işçi için travma ve maneviyatın bozulması demektir. İşten çıkartılmış kişilerin içinde boşanma ve intihar vakalarının yükseldiğini gözlüyorum. İşten çıkarma ile ilgili bu yıl Yargıtay’a intikal etmiş dosya sayısı 18.000 e ulaştı. Yılsonuna kadar bu konudaki dosya sayısının 60-70 bin civarına yükselmesini bekliyoruz.” Bu sözler Yargıtay‘ın işçi işveren uyuşmazlıklarına bakan 9. Hukuk Dairesi‘nin Başkanı Dr. Mustafa Kılıçoğlu‘na ait. Bu tespitler işten çıkarmaların sosyal, psikolojik yanları kadar hukuki açıdan çözümünde yaşanan güçlüklerin de ipuçlarını vermekte. (2008 yılında karara bağlanan dosya sayısı 35.552 olduğuna göre, bu yıl dosya sayısının ikiye katlanacağı anlaşılıyor.)

İşsizlik ile ilgili istatistik rakamları kuru birer rakam olarak görmeyip, ete kemiğe bürünmüş olarak okuduğunuz zaman sosyal problemin boyutunu kavramakta daha gerçekçi olursunuz. Bir milyon yeni işsiz demek, dört milyon insanın daha beslenememe, bedeni ve ruhi hastalık, eğitimsizlik, geçimsizlik gibi insanı yaşamaktan bezdiren sıkıntılarla boğuşması, bu insanların da gıda ve kömür yardımına muhtaç hale gelmesi demektir. 

İŞSİZLİĞİN BOYUTU: Ekonomik Kriz bütün dünyada işsizlik oranlarını yükseltti. İşsizlik oranının en yüksek olduğu ve en fazla arttığı ülkelerden biri Türkiye. Nisan 2009 itibariyle resmi işsizlik yüzde 15,5 seviyesine yükseldi. Rakamlar bize en benzeyen ülkelerle kıyasladığımızda, işsizlik yönünden çok kötü durumda olduğumuzu göstermekte. Grafikte görüldüğü gibi bazı ülkeler kriz döneminde işsizlik oranını korurken, Polonya gibi bazıları aldıkları tedbirlerle işsizlik oranlarını düşürmeyi başarmışlar. Türkiye ise bu alanda son derece başarısız. (Kaynak: Prof. Dr. Erinç Yeldan)

HUKUKİ DURUM: Ekonomi politikalarının sonucu ortaya çıkan işten çıkarmaları hukukun önlemesini beklemek doğru değildir. Ancak ekonomik kriz döneminde, “sevk ve yönetimi işverene ait olan işletmenin riskini” sadece işçiye/çalışana ödetmenin adil olmadığı da ortada.

İşverenin kendi iradesi ile aldığı işçiyi hiçbir sebep yokken işten çıkarmak istemeyeceğini kabul ederek ifade edelim ki, “ekonomik krizi bahane ederek çalışanlarını işten çıkaran patronlar” tarzı tek taraflı suçlamalar da bazen haksız olabilmekte.

İşçi, çalışmakta olduğu işletmeye şimdiye kadar katkı sağlamıştır. Ayrıca bir makine veya teçhizat gibi olmayıp bir insandır. Bakımını üstlendiği ailesi ve diğer sosyal çevresi ile birlikte sosyal bir varlıktır. Bunları dikkate almayan işverenin ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarmasına (iş akdini feshetmesine) karşı, işçiyi koruyan bazı kanuni düzenlemeler yapılmış. Bu düzenlemelerle “iş güvencesi” kavramı getirilmiştir.

2003 yılında kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen “iş güvencesi” işverenin keyfi işten çıkarmalarının önüne geçmek için düzenlenmiş bir kurumdur. İşveren işe almakta özgürdür; fakat işten atmakta geçerli bir sebep göstermek zorundadır. Bu durum işverenin karar özgürlüğünün fesih konusunda sınırlanması anlamına gelir.

İş güvencesi kapsamında, fesih için işverenin dayandığı gerekçelerin geçerli sebep olması lazımdır. Geçerli sebep oluşu yargı denetimine tabidir. Hukuken geçerli sayılmayan bir sebeple yapılan fesih geçersizdir. Ekonomik kriz, tek başına iş sözleşmesinin işverence feshi yani işten çıkarma için geçerli sebep olarak görülmemiştir. Üretimin, satışların geçici olmayan şekilde düşmesi, işletmenin bir kısmının veya tamamının kapanması gibi gerçekten istihdam fazlasının oluştuğu ve feshin son çare olduğu şartlar geçerli sebep sayılmakta.

Fakat ne yazık ki, bu düzenleme sadece otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde, en az altı aylık kıdemi olan işçinin, belirsiz süreli iş sözleşmesini işverence geçerli bir sebep olmaksızın feshini önlemek için yapılmış. Bu durumda resmi çalışanların yüzde 60,2 si bu güvence kapsamı dışındadır.

Kayıt dışı çalışma oranının yüzde 45, toplam istihdam içindeki sendikalı işçi oranı ise sadece yüzde 6,1 olduğu dikkate alınırsa “iş güvencesi” kapsamının ne kadar dar olduğu anlaşılacaktır.

Bu güvence kapsamındaki işçi de, esasen tam olarak iş garantisi elde etmiş olmaz. Geçerli bir sebep olmadan çalışanın iş akdini fesheden işveren, mahkemenin kararına rağmen işe iade kararına uymak istemezse, kıdem ve ihbar tazminatı dışında, tazminat (4-8 aylık ücret tutarında) ve çalışılmayan süreye ait (azami 4 aylık) ücret ödemek zorundadır. İşverenin bu konuda üstleneceği külfet bundan ibarettir.

Kısa süreli çalışma ödeneği, işsizlik sigortası uygulamaları da faydalı ancak süre ve miktar yönünden yetersizdir.

EKONOMİK ÇÖZÜM: Ekonomik krizin bir sonucu olan işsizliğin çözümünü ekonomik ve sosyal politikalarda aramak zorundayız. En liberal ülkeler bile krizden çıkış ve yaraların sarılması için devlet müdahalelerine başvurmak zorunda kaldı. Devletin elindeki ekonomik faaliyetlerin verimsiz ve zararlı olduğu tezi yerine, karma ekonominin faziletleri ön plana çıkmış durumda.

Hükümet, hepsi özelleşmeli diyerek yabancılara devrettiği bankalardan elde avuçta kalan iki bankamızı reel sektöre kredi akışını kesmemek ve piyasa faiz oranını dizginlemek için kullanmaya mecbur oldu. Ekonomik varlıklarımızın sınırsız yabancılaşmasının mahzurları anlaşılmaya başlandı. Otomotiv fabrikaları Türkiye’deki üretimlerini azaltırken, kendi ülkelerindeki stok fazlasını ithal edip, ÖTV indirimlerine dayanarak eritmeyi tercih ettiler. Bu suretle vergi indirimi sayesinde satılan araçlardan yararlanan yabancılar, zarar gören Türk işçileri oldu.

İşsiz sayısının azaltılarak iç talebin canlandırılması ve sosyal patlamayı durdurmak için öğretilmiş ezberlerimizi gözden geçirir, kendimize bir çekidüzen verebilirsek “krizi fırsata dönüştürmeyi” başarabiliriz.

Önceki İçerik‘Motherland’ Anadolu
Sonraki İçerikTarihî Romanların Kaderi
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.