Eğitimli Gençliğin Hali Pür Melali

74

Eğitimli gençlikten
kastımız lise mezunu, üniversitede okuyan veya üniversite mezunu olmayı
başarmış gençlerimiz.

Öncelikle üniversitede okuyan
gençlerimize bakalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir sene kadar önce, “Almanya’da

y
ükseköğrenimde
okuyan öğrenci sayısının 3 milyon olduğunu”
hatırlatmış,Bizde 8 milyon. Almanya’nın nüfusu bizim nüfusumuzla
hemen hemen aynı. Sayın Şans
ölye bunu öğrenince ‘Ben bunu bilmiyordum’ dedi” diye anlatmıştı.

Nüfusumuz içinde her 10 kişiden
birinin üniversitede okuyor olması
Türkiye için bir şans mı yoksa sıkıntı
kaynağı mı?

Almanya ile gelişmişlik farkımızı göz
önüne alıp, “acaba doğru mu yapıyoruz?” diye düşünmemiz gerekir. Onlar
bizim üniversiteye yönlendirdiğimiz 5 milyon genci orta öğretimden iyi
birer meslek bilgisiyle donatıp hayata hazırlıyor. Üniversitede okusa başarılı
olamayacak gençlerini ara eleman veya meslek erbabı olarak yetiştiriyorlar.

Biz ise orta öğretimden mezun
ettiklerimizi meslek sahibi veya ara eleman vasıflarında yetiştirmekte
zorlanıyoruz. Meslek Liseleri içinde en imtiyazlısı olan İmam Hatiplerde
okuyanlar da, mesleklerini yapmak için değil, üniversiteye girmek niyetiyle
okuyorlar. Ancak Üniversiteye Giriş Sınavlarında en başarısız orta öğretim
kurumları da İmam Hatip Liseleri. Orta Öğretimde Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne
bağlı 5.138 okulumuz varken, Sosyal Bilimler, Anadolu ve Fen Liselerimiz
toplamı 3.071 adet.

Üniversiteye gönderdiklerimiz
gençlerimize de dünya ortalamasının çok altında bir seviyede eğitim
veriyoruz.

**********************************************

Üniversite Mezunları İş Bulamıyor

Kariyer ve Yetenek Yönetimi Derneği’nin araştırmasına göre, Türkiye genelinde üniversite
mezunlarının yüzde 42’si mezuniyetinin ardından iş bulamıyor.
6 ay içinde
iş bulabilenlerin oranı yüzde 29 olurken, 6-12 arasında iş bulanların oranı
yüzde 10 oldu. Henüz öğrenciyken iş bulanların oranı ise yüzde 14. 

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk
tam zamanlı işe başlayan üniversite mezunlarının yüzde 31’i asgari ü
cret alıyor. Yüzde 42’si asgari ücret ile 2
bin 999 lira arasında
alırken, yüzde 16’sı 3 bin ila 3 bin 999 lira arasında ücret ile işe
başlayabiliyor.

Üniversite mezunlarının iş bulma
şansının bu kadar düşük olmasının eğitim kalitesi ile doğrudan bir ilişkisi var
mı?

Cumhuriyet’in haberine göre, Türkiye’nin en başarılısı olarak
g
österilen
üniversitesinden (Hacettepe, İstanbul
Üniversitesi, İTÜ ve ODTÜ’den) mezun olanların da ülke
genelindeki durumun benzer olduğu belirtildi.

Nüfusumuzun yüzde 13,8’i üniversite
mezunu. Türkiye’de lisans mezunu sayısı 10 milyonu aştı. 207
üniversitemizde 8 milyon gencimiz okuyor. Bu yıl 900 bin gencimiz
üniversitelerden mezun olacak.

Her yıl 17 bin Hukuk, 30 bin İlahiyat
mezununa ihtiyacımız var mı?

Görünen o ki, üniversitelerden her
yıl mezun olan gençlerimize iş imkânı yaratamıyoruz. Bunun için gerekli olan
yeni iş alanları veya yeni kapasite artışları sağlayacak yatırımlar
gerçekleşmiyor. Planlamalarımız gerçekçi değil.

Üniversitelerimiz bu haliyle resmî
işsizlik rakamlarında görünmeyen bir gizli işsizler ordusunu barındırıyor.

**********************************************

Eğitim Kalitesi

Bakın bu sene Yüksek Öğretim
Sınavına girenlerin “ortalama” doğru cevap sayıları
ne kadar
düşük:

Türkçe’de 40 soruda 14 doğru cevap; Sosyal
Bilimler
de 20 soruda 7 doğru cevap; Matematikte 40 soruda 6 doğru
cevap; Fen Bilimlerinde 20 soruda 2 doğru cevap.

Ama biz bunları üniversiteye, bu
sınavlardan geçirip, seçerek alıyoruz. Üniversiteye girebilen yüzde 24’ün
dışında kalanların seviyesini siz düşünün. Üniversiteye girememiş olan orta
öğretim mezunlarının da sanayide, hizmetler sektöründe veya resmî kurumlarda
çalışması ve verimli olması lazım. Bu kalite ile mümkün mü?

Bu kadar elendikten sonra
üniversiteye gelenlerin bile okuduğunu anlayamaz, derdini ana dilinde yazılı
veya sözlü olarak ifade edemez, yabancı dil bilmez, okuma ve araştırma
alışkanlığı olmayan gençler olması acı değil mi?

Üniversiteye girenlerin düşük
kalitede olması,
çoğu üniversitemizin liseden farksız eğitim verdikleri,
kurumların aşırı siyasileştiği, üniversitelerimizde “bilimsel
yayınlarda” intihal (başkalarının yayınlarından hırsızlık) vakalarının
çokluğu da bilinen gerçekliklerdir.

Dünyada ilk 500 üniversite arasında
tek bir üniversite sokamadık.
Üniversitelerimizin bilimsel seviyesi bu.

Bu eğitim kalitesi ile dünyanın
ilk on büyük ekonomisi
arasına girmek, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir
hayaldir.

**********************************************

Çare Var.

Japonya ve G. Kore gibi ülkelerin 20-30 yıllık zaman
dilimlerinde büyük bir disiplinle uyguladıkları stratejik planlar ve yaptığı
hamleler öğreticidir.

Gelişmiş ülkelerin tamamının
bulunduğu sıraya gelmesinin sırrı iyi eğitimdir. Uzakdoğulu bu iki
devletin kalkınmada sıçrama yaparak en ön sıralara gelmesi de iyi eğitim
uygulamalarının eseridir.

Eğitim, sonuçları uzun vadede alınan
bir süreçtir. Temelinde çok iyi yetiştirilmiş bir eğitimci kadro
oluşturulması ve bu kadronun günlük siyasi akımlardan uzak kalması önemlidir.
Bu kadro “yeni nesilin kendi eserleri olacağını” bilenlerden oluşmalı ve bu
nesli yetiştirme heyecanı ve ülküsüne sahip
olmalıdır.

Orta ve uzun vadede, nüfusun en az
yüzde 5’ini
lokomotif olabilecek dünya ölçeğinde üstün vasıflı bireyler haline
getirmek, kalan kısmını da yaptığı mesleklerin ustası veya iyi birer
ara eleman
olarak yetiştirmek gerekir.

Biliyorum başta Cumhurbaşkanı Erdoğan
olmak üzere politikacıların çoğu sabırsızdır. Bir an evvel netice almak
isterler. Ama kolay başarı yolu yok.

Orta ve uzun vadede yetişecekleri beklemeden,
mevcut mezunların ve çalışmakta olanların her kademede meslek içi
eğitimlerle sürekli geliştirilmesi
sağlanabilir. Bu alanda yüz yüze eğitim
yanında elektronik ortamda yapılacak eğitimlerden yaralanılabilir. Bu
eğitimlerin ne kadar yararı olduğu muhakkak bilimsel değeri olan ölçüm
yöntemleriyle ölçülmesi
gerekir.

Sürekli iyileştirme yöntemleri kullanarak başarabiliriz. Çünkü “Türk
Milleti zekidir, çalışkandır”, fakat eğitim sistemimiz ve devletimizin yönetim
anlayışında sorunlarımız var.

Bunları aşabiliriz. Yeter ki
politikacılara değil devlet adamı vasfı olanlara itibar edelim.

Önceki İçerikStarlink
Sonraki İçerikİngiltere’den Tespitler (29)
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.