Düşünce Kırıntıları “Bayrak ve Millet Üstüne

102

 

-Bu bayrak hangi milletin bayrağı?

-İngiliz milletinin bayrağı. Yani ingiliz bayrağı.

İngiltere bayrağı değil.

-Bu bayrak hangi milletin bayrağı?

-Alman milletinin bayrağı. Yani Alman bayrağı.

Almanya  bayrağı değil.

-Bu bayrak hangi milletin bayrağı?

-Fransız milletinin bayrağı. Yani Fransız bayrağı.

Fransa  bayrağı değil.

-Pekiii, şu Ay-Yıldızlı bayrak hangi milletin bayrağı?

-Tabii ki,Türk milletinin bayrağı değil!  Yani Türk bayrağı değil!

-Ne demek Türk bayrağı değil?

-Çünkü ne hazin bir durumdur ki, neredeyse böyle deme noktasındayız!

-Öyleyse kimin bayrağı?

-Türkiye  bayrağı! Yani Türk milletinin bayrağı değil!

-Ne demek istiyorsun?

-Demek istediğim şu: Artık sıra Türk bayrağına geldi. Milletin ismi, millete çok görülürken; bayrağının ismi de çok görülmeye başlandı. Artık Türk bayrağına, Türk bayrağı denilmeyecek!

-Ya ne denilecek?

-Mesela “Devlet bayrağı!”

X

Anayasa’dan  “Türk milleti” kavramı çıkarılmak istenirken; Hilal Kaplan, Diyarbakır’da Türk bayrağı açılmaması tartışmalarını eleştirdi. Kaplan, “Herkesin cebinde zaten Türk bayrağı var. Artık bu Türk bayrağı’nın isminin değişmesi de gündeme gelmeli. Mesela Sayın Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi  ‘Devlet bayrağı’  olabilir” dedi….Ali Haydar Öner (ise), “Bir ülkenin, (bir) ulusun adı neyse bayrağının adı da odur….” dedi. (Aydınlık, 30 Mart 2013, s. 8)

X

İsimsiz devlet, isimsiz millet, isimsiz bayrak!
Olur ancak devlet-i avanak, millet-i avanak!

XX

“Türkiye”  Türklerin yaşadığı ve bu ad altında Türkiye’de yaşayan ve fakat Türk Milleti’ni teşkil eden her unsurun yer aldığı bir ülke.

Evet, Türkiye; Türk milleti çatısı altında bulunan unsurların yaşadığı bir ülke. Fakat bayrağına Türk bayrağı denilmesi yadırganmakta!

Böylece Bayrak; sahipsiz, niteliksiz ve adsız bir milletin bayrağı durumuna düşmekte!

X

Sahipsiz bayrak olur mu?
Olursa, yerinde durur mu?

XX

3631

Günümüz İngiliz milleti, ANGLO’ların önderliği, liderliği ile Sakson, Kelt, İskoç, Galli ve İrlandalı denen diğer unsurları; tarih süreci içinde mayalaması sonucunda oluşmuş ve ortaya çıkmış; adını da kurucu unsur olan ANGLO’lardan almış bir millettir.

“Bugün ‘Rus’ olarak bildiğimiz milletin çoğunluğu SLAV kökenlidir. Ama Rus milleti, adını Viking kökenli küçük bir etnik gruptan almıştır.

“Fransız milleti adını, bir etnik topluluk olan Franklardan alır. Ama günümüz Fransız milleti Frankların yanı sıra Bretonlardan, Normanlardan, Alsaslılardan, Korsikalılardan, Basklardan vd oluşuyor.

“Türk milleti (de), bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan farklı etnik kökenlerden gelme çok farklı milliyetin (kavmin), etnik topluluğun, bağımsız bir devlet içinde kaderlerini birleştirerek var olma eyleminin sonunda ortaya çıkmıştır. Onun için, böyle bir ortak eylemin sonunda ortaya çıkan  “millet”  formu, onu oluşturan milliyet formlarının hiçbiriyle ‘eşdeğer’ olamaz. Bunlar farklı tarihsel kategorilerdir.(Çünkü terkip ve sentez; kendisini meydana getirenlerden keyfiyet ve içerikçe üstündür. Tıpkı binanın; kendisini oluşturan inşaat malzemelerinden mahiyetçe üstün oluşu gibi.)

“Tıpkı Fransız milletinin, kendisini oluşturan Frank, Norman, Breton, Alsaslı Alman, Korsikalı İtalyan gibi çok sayıda etnik topluluk veya milliyetle ‘eşdeğer’ olmadığı gibi.”

(Mehmet Bedri Gültekin, Teori,  Mart 2013 s. 20, 21, 22)

X

İnşaat malzemelerinin mevcudiyeti,  bina yapılacağını gösterir. Fakat hepsinden önce, yapmak iradesinin varlığına işaret eder. Ki  bu irade, bu azim, bu teşebbüs olmasaydı; inşaat malzemeleri oraya getirilmeyecekti. Ortada malzemeler olsa da, yapıcı veya yaptırıcı irade olmayınca bina ortaya çıkmayacaktı. Kurucu irade lokomotif ise, diğerleri vagon hükmündedir. Vagonlar lokomotifin yerini almaya kalkmamalı; bunu bir haysiyet meselesi yapmamalı.

X

“Emekli büyükelçi Sayın Şükrü Elekdağ bu gerçeği: ‘Türkiye’yi, bir Türk milletinin olmadığı noktaya getirirseniz, Türkiye Yugoslavya’ya döner, parçalanır.’ (Milliyet, 10 Şubat 2013) diyerek ifade etmektedir.” (a.g.m. s. 17)

Zira, taşların aralarındaki harçları dökülen duvar; er-geç yıkılmaya ve dağılmaya mahkûmdur.

Anlayana sivrisinek saz…

 

3632

 

 

Önceki İçerikAltunköprü Şehitleri duygumuzda yaşamaktadır
Sonraki İçerikHülya Abla, Kadir Ağbi, Orhan Baba…
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.