19.8 C
Kocaeli
Pazartesi, Ekim 13, 2025
Ana SayfaDin ve AhlâkDüşün Damlaları  (10)

Düşün Damlaları  (10)

     Bâzıları, “Allah, niye kötülere, suç işleyenlere ve zâlimlere fırsat veriyor? Öyleleri niçin hemen cezalandırmıyor?” diye Yüce Allah’ı tenkit ediyor!

     Halbuki, bilerek bilmeyerek her insan hata ve suç işlemekten kendini uzak tutamaz! Hemen cezalandırmak gerekseydi, ortada insan kalmazdı. Oysa Allah; ihmal etmiyor, imhal ediyor. Kulun kendine gelmesi için, ona zaman tanıyor.

     Öğrenciler kötü not almaktan, ödevini yapmamaktan, devamsızlıktan; hemen sınıfta bırakılsalardı; sınıflar boş kalırdı! Oysa öğrencilerin çoğu; sene içinde, silkinerek bu hâllerinden bir süre sonra akılları başlarına gelip, toparlanıp çalışarak, devamlarına dikkat ederek; sınıfta kalmaktan kendilerini kurtarırlar.

     İşte insanlara da bu gözle bakmalı, yanlışlarından vazgeçeceklerini her zaman hesaba katmalıyız.

x  

     Bir şey, “İnandım.” demekle tamam olmuyor. Onu korumakla da mükellef ve yükümlüyüz. İnandığımızın gereklerini yapmıyorsak; inandığımıza güvenmiyoruz demektir.

                                                                              x

     “Kur’ân, yönetimde keyfiliği ve istibdadı değil, hukuku ve meşvereti emrediyor.”

 x  

     “Âlemin merkezi, insanın kendisidir.” (Elmalılı M. H. Yazır)

     Kur’an’da vurgulanan “Şura” ve “Meşveret” kavramları Meşrutiyet / Demokrasi ve Meclis demektir. Bunu bilmeyen “Meşveret” sistemine dayanan “Demokrasi”ye itiraz eder! Kimileri de savaş açar.  Halbuki, Meşrutiyet ve Demokrasi’nin ruhu ve özü Şeriat’tandır. Hayatı da ondandır.

     “Peygamberimiz Bedir, Uhud, Hendek’te ordunun konuşlandırılması, savaş taktikleri gibi en kritik hususlarda bile arkadaşlarına danışmış, kendi görüşlerine aykırı olsa bile meşverete göre hareket etmiştir…hakkında vahiy olmayan her meselede ashabıyla istişare etmiş (onlara danışmış)dır. Sahabe, özellikle Hulefa-i Raşidîn (Dört Büyük Halife) istişareyi pratik hayata geçirip şaheser örnekler vermiştir.”

     Farklı kelimelerle ifade edilse de, gerçek değişmez.    

                                                                              x    

     Okula, okul için değil, okul sonrası için gidiyoruz.

     İşe, iş için değil, emekli olmak için gidiyoruz.

     Arabaya, araba için değil, gideceğimiz yer için biniyoruz.

     Dünya’da da, dünya için değil, sonrası için bulunuyoruz.

     Öyleyse, ona göre yaşamalı, sonrası için gayret sarfetmeliyiz.

     Cansız beden neyse, tefekkürsüz ruh da öyledir.

   x   

     Tefekkür; can kuşunun mânen bedenden ayrılıp, çok uzaklarda cereyan, sereyan etmesi.

     Heyecan ve halecanlar içinde gezip tozarak, nice mesafeleri kat’ edip, durduğu yerden bir anda mânen, ruhen dolaşmaya çıkması, hatta felekten feleğe, âdeta tozu dumana katarak, yeni mekanlara erişip yeni simalara kucak açması, kısaca; kısa zamanda tayeran ederek, ufuktan ufuğa geçerek, ruhu, âlemden âleme gezdirmesidir.

     Şeyhi olmayanın şeyhi Şeytandır.

     Kitap okuyanın şeyhi var demektir.

     Şeyhin, ille de insan olması şart değil.

     Tabii, o kitap da kitap olacak.

     Aklın, akıl olması gerektiği gibi.    

Muhsin Bozkurt
Muhsin Bozkurt
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.

Seçtiklerimiz

spot_img