Oğuz Çetinoğlu: Eski yıllara ait dergilerde kalple ilgili yazılar çıkardı. Bunlardan birinin başlığı: ‘Kalp… Ah bir tamir edilebilse…!’ şeklinde verilmişti.
Günümüzde yapılan kalp ameliyatlarını, ‘kalbin tamir edilmesi…’ şeklinde yorumlamak mümkün mü?
Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu: Evet. Son yüzyıl içersinde, bilim dalları arasında kalp, kardiyoloji ve kalp ile ilgili gelişmeler çok büyük yer işgal etmiştir. En hızlı gelişmeler de yine kardiyoloji alanında olmuştur. Yirminci asrın başında çok ünlü bir cerrahın bir sözü vardı: ‘Kalbe el sürmeye cesaret edecek cerrahlar meslektaşları yanındaki itibarlarını tamamen kaybederler.’ diyordu. Fakat bugün biz kalbe el sürmenin ötesinde kalbi yerinden çıkarıp, başka bir insanın kalbiyle değiştirebiliyoruz. Dolayısıyla gerçekten 1950’li yıllardan itibaren kardiyoloji ve kalp cerrahisinde çok önemli gelişmeler olmuştur.
Önce çocuklardaki kalp rahatsızlıklarının düzeltilmesinde, cerrahî olarak düzeltilmesine yönelik gelişmeler başlatılmıştır. Halk arasında ‘mor çocuk, mor bebek’ diye bilinen hastalığın düzeltilmesi için bir yardımcı ameliyat şekli geliştirilmiştir. Kalbin içersindeki bozuklukları düzeltme ile ilgili çalışmalar daha sonra başlamış olsa bile, mor çocuğun o morluğunu azaltan kirli-temiz kan karışımını azaltan veya akciğerlerde oksijenlenmeyi arttıran işlemler yapılmıştır, yardımcı ameliyatlar yoluyla…
Böylelikle o mosmor olan çocuk birdenbire pespembe hâle gelmiştir. Bu büyük bir şaşkınlık, kısa zamanda gelişmeleri başlatan bir motivasyon olmuştur. ‘Demek ki düzeltebiliyoruz.’ denilmiştir. Bu gelişme 1945 yılında yaşandı.
Ondan sonra kalbin içerisindeki bozuklukları düzeltme çalışmaları başlamıştır. Fakat kalp biliyorsunuz hem hareketli bir organ hem bütün vücuda kan pompalayan kanla dolu bir organ. Bu organın içersindeki bozuklukları düzeltmek, kalp deliklerini tamir etmek, kapaklardaki darlıkları ve yetersizlikleri gidermek veya değiştirmek vs. gibi işlemler kalbin durdurulmasını ve kansız bir ortamın sağlanmasını gerektiriyordu. Buna yönelik çabalar başlamıştır. Ve açık kalp ameliyatları dediğimiz ameliyat tekniği 1950’li yılların ortasında geliştirilmiştir.
Açık kalp ameliyatı için kalbin ve akciğerlerin fonksiyonlarının durdurulması lazım. Akciğer-kalp makinesi dediğimiz, kalp ameliyatı yaparken kalbin ve akciğerlerin fonksiyonlarını yürütecek olan bir makineye ihtiyaç olduğu görülmüştür. Açık kalp ameliyatları ancak bu makinenin geliştirilmesinden sonra ilerlemiştir. Fakat ilgi çekicidir, öncesinde bu fikir yani biz kalbi ameliyat ederken, kalbi açarken ‘nasıl yapalım da kalbin ve akciğerlerin fonksiyonlarını bir şekilde devam ettirelim’ düşüncesi çok farklı bir uygulamaya yol açmıştır. Buna tıp dilinde ‘Kros Sirkülâsyon’ deniyor. Çocuğunu ameliyat edeceğiniz anne veya baba akciğer-kalp makinesi gibi kullanılmıştır.
Bir masada çocuk bir masada annesi veya babası. Çocuğun kanı damarından anne veya babaya verilmiştir, oradan anne veya babanın akciğerlerine gitmiştir. Kalbinin pompalamasıyla tekrar çocuğa verilerek anne-baba adeta bir akciğer-kalp makinesi gibi kullanılmıştır. Bu esnada çocuğun kalbinin durdurulması mümkün olmuştur.
Çetinoğlu: Çok basit bir benzetmeyle, bir otomobilin akümülatöründen bir başka otomobilin akümülatörüne şarj gibi mi?
Sarıoğlu: Gibi… fakat karmaşık teknik bir takım teferruatı var. Bu işlem; büyük bir cesaret vermiştir. Bu cesaretle gelişmeler hızlanmıştır. Ondan sonra 1950’li yılların ortasına doğru akciğer-kalp makineleri geliştirilmiştir. Ve ilk defa, çocuklarda kalbin kulakçıkları arasındaki bir delik kapatılmıştır.
Ancak maalesef ilk teşebbüsler büyük bir sükûttu hayal meydana getirmiştir. İlk teşebbüsü yapan Amerikalı doktor Gibon; başarısız olmuş, arka arkaya birkaç hastasını kaybetmiştir. Fakat yılmayan insanlar başarıya mutlaka odaklanmış, kararlı ve sabırlı çalışmalarla bu tecrübeleri tekrarlamışlar gayretlerini devam ettirmişlerdir. Böylece ve nihayet bugün o ilk yıllarda büyük ümitsizlik ve sükûtu hayale uğratan vakalar bugün artık en basit ve en güvenilir en emniyetli ameliyatlar haline gelmiştir.
Hiçbir hastayı kaybetmek o tür ameliyatlarda artık ve hemen – hemen söz konusu değildir.
Çetinoğlu: Çocuk kalbi operasyonu sırasında anne veya babadan yararlanılması aşamasından sonra geliştirilen bir cihazdan söz ettiniz. O cihazdan yararlanma tarihini de alabilir miyim?
Sarıoğlu: 1950’li yılların ortaları… 1955-1956 yılları .
Çetinoğlu: Kalp ameliyatı ile ne tür arızalar giderilebiliyor?
Sarıoğlu: Kalpte birçok arızalar, birçok hastalıklar söz konusu. Çocuklarda ve önemli olanları doğumla ilgili kalp hastalıkları. Çocuklarda görülenlerin çok büyük bir kısmı böyle. Doğuştan itibaren, anne karnındaki kalbin gelişimi sırasında; karıncıklar arasındaki bölmede, kulakçıklar arasındaki bölmede; eksiklikler, yetersizlikler sonucu delikler ortaya çıkıyor. Kalp kapaklarında bozukluklar meydana gelebiliyor. Kalpten çıkan ana atardamarların ters çıkışları olabiliyor, darlıkları olabiliyor. Yüzlerce çeşit kalp rahatsızlıkları olabiliyor. Bunlar doğuştan kalp hastalıkları. Bir de ileriki yaşlarda karşılaştığımız ve bugün için en sık görülen hadiseler, koroner kalp hastalıklarıdır. Yani kalbi besleyen damarların ‘ateroskleroz’ dediğimiz kireçlenme ve yağlanmalarla daralmasıyla ortaya çıkan problemler söz konusu. Ayrıca kalp kapaklarına ait rahatsızlıklar var. Bunlar doğuştan olduğu gibi daha sonra da birtakım enfeksiyonlar sonucunda olabiliyor. Halk arasında; ‘Kalp romatizması’ deniliyor. Kalp romatizması denilen rahatsızlığa bağlı kalp kapakçıklarında bozukluklar olabiliyor. Ayrıca kalbin kendi kaslarına ait kas hastalıkları veya kalpteki elektrikî iletim sisteminin bozuklukları gibi daha birçok kalp hastalıkları söz konusu.
Çetinoğlu: Çocuklardaki çoğu rahatsızlıklar doğumdan önce meydana geliyor. Herhalde okuyucularımızın aklına şöyle bir soru gelebilecektir: ‘Sağlıklı kalbi olan bir çocuk dünyaya getirebilmek için veya bu tür arızalardan sakınabilmek için annelerin yapması gereken hareketler veya beslenme konusunda tavsiyeleriniz olabilir mi?’
Sarıoğlu: Tabii. Bugün için bütün dünyada her 100 doğumdan 1’inde doğuştan kalp hastalarıyla karşılaşıyoruz. Bu çok önemli bir rakam demektir. Türkiye’de doğum hızını dikkate aldığımız zaman ülkemizde her yıl 13-14.000 çocuk kalp hastalığı ile doğuyor.
Çetinoğlu: Dünyadaki oran daha mı yüksek?
Sarıoğlu: Oran aynı aşağı yukarı. Belki biraz fazla olabilir. Fakat genelde bütün dünyada oran aşağı-yukarı aynıdır. Doğumların % 1’inde böyle hâdiselerle karşılaşıyoruz. Doğuştan kalp hastalıklarına yol açan bildiğimiz birtakım sebepler var. Bunları sırasıyla söyleyecek olursak, şunları söyleyebiliriz: Bir kere hamilelik sırasında geçirilmiş bazı viral enfeksiyon hastalıkları. Kızamıkçık mesela, annenin sigara ve alkol kullanımı, akraba evlilikleri. Annenin hamileliği sırasında özellikle ilk 3 ay içersinde radyasyona maruz kalması, yanlışlıkla bilinmeden film çekilmesi, bebeklerde kalple ilgili problemlere yol açabiliyor. Bir diğer sebep; annenin şeker hastası -diyabetik- olması. Annenin, 40 yaşın üzerinde olması da yol açabilir. Ancak bunların hiçbiri olmaksızın da bebeklerde doğuştan kalp hastalığı olabiliyor. Her 100 doğumdan 1’inde böyle bir hadiseyle karşılaşıyoruz.
Şimdi ‘Anneler ne yapmalı? ne tedbir almalı’ şeklindeki sorunuzu cevaplamak gerekirse; Biraz önce söylediğim sebeplerden; şeker hastalığından, radyasyondan, enfeksiyonlardan korunacaklar… Sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin kullanılmaması çok çok önemli şeyler. Bunun ötesinde biz hamileliğin 16. haftasından itibaren çocuğun kalbini görüntüleyebiliyoruz. Eko ultrasonografi dediğimiz bir sistemle. Gayet basit. Dışarıdan herhangi bir girişim gerektirmeden kalbin hareketli fotoğraflarını çekebiliyoruz. Eğer çok ağır birtakım kalp bozuklukları düzeltilmesi çok zor veya çok riskli birtakım bozukluklar söz konusuysa aileyle birlikte, kadın-doğum uzmanlarıyla birlikte ve çocuk uzmanları, çocuk kardiyologlarıyla birlikte karar veriyoruz, hamileliğin sonlandırılması söz konusu olabiliyor.
Çetinoğlu: Anne karnında böyle bir arıza olduğunu belirlediniz. Tedavisi söz konusu mu?
Sarıoğlu: Evet, o konuda da çok önemli gelişmeler var. Bazı hastalıkların bebek doğar doğmaz hemen tedâvisine başlanmasıyla veya ameliyatla düzeltilmesi mümkün. Başlamış olan bozukluk, hamilelik sırasında kalpte çok önemli hasarlar meydana getirecekse, onun düzeltilmesine yönelik anne karnında ameliyatlar yapmak, müdahaleler yapmak da yavaş yavaş mümkün hale geliyor.
Çetinoğlu: Çok ilgi çekici. Türkiye’de anne karnındaki bebeğin ameliyatı yapıldı mı?
Sarıoğlu: Hayır, şu anda yok. Dünyada da henüz deney safhasında.
Çetinoğlu: Gelişmeler çok hızlı. Çok heyecan verici.
Sarıoğlu: Çok hızlı. Bu mümkün olabilecek. Başlangıç tecrübeleri var. Fakat rutin uygulama henüz başlamış değil. Bazı başka ameliyatlar anne karnında yapılabiliyor. Mesela birtakım fıtıklar… ‘herni’ diyoruz biz ona. Onları halledebiliyoruz. Göğüsle karnı birbirinden ayıran bir diyafragma var mesela. Burada birtakım delikler, herniler varsa anne karnını açıp -annenin rahmini- çocuğun o bölgesini tamir edip tekrar hamileliğin sürdürülmesine imkân verilebiliyor.
Çetinoğlu: Ameliyatın kesin çözüm olmadığı durumlar da olabiliyor mu?
Sarıoğlu: Evet olabiliyor. Yetişkinlerde de eğer ameliyatlarla ve diğer tedâvi metotlarıyla düzeltilmesi mümkün olmayan bir bozukluk varsa, işte o zaman ‘kalp nakli’ dediğimiz çare bugün
için gündemde. Bu metodun başarı oranı oldukça yüksek ve nakilden sonra 5 yıllık yaşama % 70’lerden fazla.
Çetinoğlu: Kalp rahatsızlıklarında ilaçla tedâvi yöntemi hakkında bilgi lütfeder misiniz?
Sarıoğlu: Özellikle yetişkinlerde kalple ilgili rahatsızlıklarda ilaçların önemli bir yeri vardır. Tansiyon yüksekliklerinin kontrol edilmesi, kalp yetmezliği dediğimiz kalbin pompalama gücünün desteklenmesi, kan yağları ve kolesterolün düşürülmesi, şeker hastalığının kontrol altında tutulması, kanın akışkanlığının artırılması ve pıhtılaşmanın önlenmesi gibi konularda ilaç tedavilerinin önemli yeri ve yararı vardır. Ayrıca ameliyatsız tedaviler konusunda da biliyorsunuz kateter yoluyla bir anjiyo yapar gibi tıkalı kalp damarının açılması, daralmış bölgenin genişletilmesi gibi işlemler yapıyoruz. Bu işlemlerle düzeltilemeyecek bozukluklar varsa o zaman ameliyatlarla, by-pass ameliyatları ile çareler buluyoruz. Bugün için by-pass ameliyatlarının başarı oranı çok çok yüksektir. Ve % 98’lerdan fazladır. Ve by-pass ameliyatlarından sonra eğer daha önce hasta bir enfarktüs geçirip kalp kasığı fonksiyonlarında bir kayba uğramamışsa, bütün hayatî fonksiyonları ameliyatlardan sonra normal olarak devam edebilir.
Çetinoğlu: Sağlıklı bir insanın, kalp ameliyatı riskine mâruz kalmaması için neler yapmasını tavsiye edersiniz?
Sarıoğlu: Yetişkinlerde karşılaştığımız az önce söylediğim koroner kalp hastalıklarının büyük bir oranda önlenmesi mümkündür. Büyük bir oran derken % 80 kadar ihtimalle mümkündür. Çok ciddî bir rakam. Bunun için, bu hastalığa yol açan faktörlerin ortadan kaldırılması lazım.
Bu hastalığa yol açan faktörleri bugün için başlıca 4 grup altında toplayabiliriz. Buna sağlığın ‘şeytan dörtgeni’ de diyebiliriz. 1- Yanlış beslenme ve buna bağlı olarak kan yağındaki yükseklik, şişmanlık, fazla kilo. 2- Sigara ve diğer zararlı alışkanlıklar. 3- Hareketsiz hayat, yani spor yapmama ve spordan uzak hareketsiz bir yaşama tarzı. 4’üncüsü de stres.
Bütün bu davranış kalıpları bu alışkanlıklar yani sigara ve zararlı alışkanlıklardan korunma, doğru beslenme kültürü, dinamik ve hareketli yaşamak ve düzenli spor yapma alışkanlığı ve stresle baş edebilme yetenekleri çocukluk yaşlarda öğretilmesi gereken, kazanılması gereken davranış kalıpları ve yaşama tarzıyla çok yakından ilgilidir. Dolayısıyla erişkin yaşlarda sağlıklı bir kalbe sahip olmak istiyorsak çabalarımızı çocukluk yaşlarına yoğunlaştırmalıyız. Aksi takdirde 50 yaşına gelmiş bir insana şunu yeme bunu yeme diyorsunuz. Bir kere damak zevki, beslenme kültürü oluşmuş. ‘Sigarayı bırak!’ diyorsunuz, daha zor bir sürü mücadeleler gerektiriyor. Spor yapma alışkanlığı başlı başına bir kazanılmış davranış kalıbıdır. ‘Spor yap’ diyorsunuz. Bir kere kaybedilmiş zaman var. O arada ortaya çıkmış hastalığı geriye döndürmek çok defa mümkün değil. İkincisi bunun o yaşlarda başlatılması çok daha zor.
Stres de öyle. Stres konusu da çok karmaşık bir kavram. ‘Stresten uzak dur!’ Diyoruz ha bire. Nasıl uzak durulacak? Hayatın kendisi streslerle dolu ama ‘stresi yönetebilme’ meselesi öğrenilebilen bir şeydir. Öğrenilebilen bir şey olması gerekir. Eğitimimizin bu konuları dikkate alması lazım.
Çetinoğlu: Eğitim deyince okullardaki eğitimi mi kast ediyorsunuz?
Sarıoğlu: Okul ve aile… ikisi birlikte. Medya, televizyon her türlü eğitim vasıtası da dâhil. Her türlü eğitim vasıtalarını kullanarak biz başta okullarda olmak üzere çocuklarımızı doğru yaşamaya, sağlıklı yaşamaya hazırlamalıyız.
Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı, Acıbadem Bakırköy Hastanesi, Kalp Merkezi İstanbul Kalp Cerrahisi Vakfı Başkanı Doğum: 1951, Gaziantep Eğitim: Tıp Eğitimi : Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1974 Kalp damar cerrahisi uzmanlığı : Hacettepe Üniversitesi, 1979 Akademik görev ve pozisyonlar: * Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanlığı, 2003 * İstanbul Memorial Hastanesi Kurucu Genel Direktör, Proje ve Yönetim Liderliği, 1996-2002 * İstanbul Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı ve Çocuk Kalp Sağlığı Merkezi Başkanı, 2000-2002 * İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı, 1997 – 2000 * İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kalp Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi, 1987 – 1997 * Hacettepe Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Baş Asistan, Uzman ve Doçent,1979 – 1985 * Cardiovascular Fellow, Klokkenberg, Holland, Ağustos 1984 * University of Alabama in Birmingham (UAB, USA) special cardiovascular fellow, 1985 – 1986 Kariyer, Akademik Çalışmalar * Kalp Damar Cerrahisi konusunda yerli ve yabancı dilde 120’den fazla yayın * Kalp cerrahisinin en komplike ameliyatlarından olan yeni doğan bebeklerde ” arterial switch ” ameliyatı, Konno- Rastan ve kalpte pulmoner ototransplantasyon (Ross- Konno) ameliyatlarını Türkiyede ilk defa uygulama ve başarılı bir şekilde rutin hale getirme. * Aort koarktasyonu ve mitral atrezili tek ventrikülde kendisi tarafından geliştirilen ameliyatlar. (Aorto – subklavian Plasti ve Sağ atrial Flap ile atrial neoseptasyon) * Özellikle yeni doğan bebekler ve küçük çocuklardaki kalp ameliyatlarının ülkemizde de dünya standartlarındaki başarıya ulaştırılması konusunda büyük çaba ve rol. * Erişkin ve çocuk yaş grubunda her türlü 7500 den fazla kalp ameliyatı uygulamaları * 1985 – 2000 yılları arasında 20’den fazla kalp cerrahisi uzmanının yetiştirilmesi Üyelikler ve Kurumsal Faaliyetler * Full Bright ABD Eğitim Bursu, 1985 * Türk Kardiyoloği Derneği Üyeliği * Türk Pediatrik Kardiyoloji Derneği Üyeliği * Türk Kalp Damar Cerrahisi Derneği Üyeliği * Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi Editörlüğü, 1992 – 1997 * Kalp Damar Cerrahisi 2. Ulusal Kongresi genel sekreterliği, 1992 * İstanbul Kalp Cerrahisi Vakfı kurucusu ve başkanlığı, 1995 * Europian Cardio – Thoracic Surgery Society Üyeliği * New York Academy of Science Üyeliği * Amerikan Assocation for the Advancement of Science Üyeliği Hobi Tarih ve Felsefe, Yüzme, doğa yürüyüşleri, Klasik Türk Müziği ve Şiir