Kelime anlamıyla Allah’a yalvarmadır. Allah’tan dilekte bulunma, niyaz, yalvarma manasına da gelir. Çağrı, nida, davet gibi karşılıkları da olan bir kelimedir.
İnsanoğlu yaratıldığı zamandan beri bazı davranışlarla beraber dua ile de güç kazanmaya, hayatı manalandırmaya, kendisi veya çevresi için talepte bulunmayı dua ile de gerçekleştirmeye çalışmıştır.
Aşağıda çeşitli dönemlerde o dönemin insanları tarafından yapılmış dua örneklerini göreceksiniz. Önemli bulduğum için böyle bir konuyu bu örnekleriyle sizlerle paylaşmak istedim.
– İlk dua Avusturalya yerlileri olan Aborjinlere atfedilen şu duadır.
Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver…
– İkinci dua örneği Hitit’lere ait olduğu söylenen şu duadır:
Tanrım beni yavaşlat. Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir…
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele…
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver.
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, belleğimdeki yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,
Güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, Güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
Balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret…
Her gün kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarışı her zaman koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim…
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla, bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Diğer bir dua;
Abbie C.Marrow’un bir çocuğun sabah duasıdır.
“Rabbimiz, gece için sana şükran sunarız, ve keyif veren sabah ışığı için;
Dinlenme ve yiyecek ve sevecen ilgin için, bütün bunlar günü çok hoş kılarlar.
Bütün yaptıklarımızda, işte, ya da oyunda,
Her gün daha sevecen büyüyebilmek için,
Gereken işleri yapmamızda bize yardım et” Amin.
Bir diğer dua;
Mevlana Mesnevisinden aldığım şu duadır.
Ey toprağı altına çeviren, ona altın vasfını veren Rabbim,
Sen başka bir toprağı da insanlığın atası olan Adem şekline çevirdin.
İşte senin için her an lütuf ve ihsandır.
Benim işim ise tıpkı ilk atam olan Adem gibi,
Sürçmek, yanılmak ve unutmak,
O halde sen hata ve unutmamızı,
İlme dönder, cehlimizi sabır ile bilme çevir (Amin)
Yine Mesneviden aldığım şu dua da Hz. Davut peygamberi de hatırlatması bakımından farklı mana ve mesajlar alabileceğimiz bir duadır;
Hz. Yusuf’un güzelliği solar mı hiç?
Bu şiirinde güzelliği benden sonra yüz sene sonra bile dillerde dolaşacak,
Değil mi ki gönül için toprak altında çürüme yoktur ve benim bu sözlerimde gönülden çıkmıştır. Ciğerden değil.
Ey okuyucular! Ben Davut gibiyim.
Bu şiirim ise Zebur’un satırları!
Onları okuyan sizler de Davut’un fikrine katılan temiz kuşlar gibisiniz.
İlahi! Sen, Davut’a dost olan bu kuşların kanatlarını kırma!.. (Amin).
Bence İslam’ı anlama ve anlatma bakımından peygamberimiz Hz. Muhammed’in veda hutbesi de çok önemli mesajlar içeren bir duadır. Özellikle biz Müslümanların hayatı anlamlandırma bakımından bu metinde çok önemli mesajların olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan Veda Hutbesinde önemli bir dua örneği olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Veda Hutbesi
EY İNSANLAR! Sözümü iyi dinleyin! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğim.
EY İNSANLAR! Bu arife gününüz, Bu hac ayınız ve bu Mekke şehriniz nasıl hürmete değer şeylerse canlarınız, namuslarınız da aynı hürmete değerdir, her türlü tecavüzden korunmuştur.
ASHABIM! Yarın rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorguya çekileceksiniz. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse burada bulunup ta işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.
ASHABIM! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermeniz gereklidir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaklanmıştır. Cahiliyetten kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığın faiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.
ASHABIM! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu (amcazadem) Rabiya’nın davasıdır.
EY İNSANLAR! Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurma gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerle ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bundan sakınınız!
EY İNSANLAR! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak adlınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal ediniz. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onlarında sizler üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların, aile yuvasını hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırsa, müeyyide kullanarak engel olabilirsiniz. Kadınlarında sizler üzerinde ki hakları, dine ve geleneğe uygun olarak, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
EY MÜMİNLER! Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzdan hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah’ın kitabı Kur’an dır. Müminler! Sözümü iyi dinleyin ve iyi belleyin! Müslüman Müslüman ın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz etmek başkasına helal değildir, meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.
ASHABIM! Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizde üzerinde hakkı vardır.
EY İNSANLAR! Allah Teâlâ her hak sahibine hakkını (Kur’an da) vermiştir varise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin nikâhında doğmuşsa ona aittir. Zina edenin çocuğa sahip olma hakkı yoktur. Babasınınkinden başka bir soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına bağlılık öne süren nankör, Allâh’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların ilencine uğrasın! Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, nede adalet ve şahadetlerini kabul eder.
EY İNSANLAR! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; Allah yanında en kıymetli olanınız, en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana takva dışında bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır. Allah yanında en makbul olanınız en muttaki olanınızdır.
EY İNSANLAR! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz!
“Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun, diye şahadet ederiz.” (Bunun üzerine Resul-i Ekrem şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak, sonrada cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu:)
Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab!
Dua kapısını unutmayan, duası kabul olan ve yaşadığı süre içinde şu gök kubbede hoş bir seda bırakabilen hayat sürmeniz dileğiyle…