‘Türkçeyi sadeleştirme çalışmaları, iyi
niyetle başlatılmış olsa da sonucu hüsran olmuş bir devrimdir. Benim yürek
yanığımdır.’
İkinci
Bölüm
Oğuz Çetinoğlu: Türk Dili Tetkik
Cemiyeti, Türkçenin sadeleştirilmesi için nasıl bir program hazırladı?
Dr.Nevdihal Bayar: Bu programın ana hatları özetle şöyledir:
1-Türk dilini millî kültürümüzün
eksiksiz bir ifade vasıtası hâline getirmek, Türkçeyi muasır medeniyetimizin
önümüze koyduğu bütün ihtiyaçları karşılayacak mükemmeliyete ulaştırmak.
2-Türkçe’den yabancı unsurları
çıkarmak, halk ile münevver arasındaki dil farkını ortadan kaldırmak, temel
unsurları öz Türkçe olan bir dil oluşturmak.
Çetinoğlu: Kırılma noktası da
herhalde bu ‘Öz Türkçe’ kavramı
olmalı. İngiliz, Fransız ve Alman dillerinin Öz İngilizcesi, Öz Fransızcası, Öz
Almancası yokken, ‘Öz Türkçe’ diye;
kimilerine göre 4000, kimilerine göre 40.000 yıllık mâzisi olan Türkçeden
farklı bir dil inşası yolu böylece açılmış oluyor.
Peki,
efendim, nasıl bir yöntem uygulanması kabul edildi?
Dr. Bayar: Belirttiğim hizmetleri gerçekleştirebilmek için;
-Geniş bir derleme çalışmasıyla
büyük bir Türk lügati hazırlamak, bunun haricinde bir de Türk lehçelerini içine
alacak bir Türk lügati meydana getirmek, dilimizin yapısını, kaidelerini ortaya
çıkarmak,
-İlim dilimizin terimlerini
tespit etmek,
-Bütün bunları yaparken güzel ve ahenkli
bir Türkçe ’ye bağlı kalmak prensibini gözden uzak tutmamak.
Hazırlanan bu programlar
dilimizin artık metotlu bir şekilde araştırılacağını, çalışmaların da ilmî
metotlara uygun yapılacağını gösterdiği gibi, Cumhuriyet’in Halkçılık ve
Milliyetçilik ilkelerinin en kuvvetli belirtisini Türk Dil Devrimi’nde
bulduğunu da açıkça ifade etmektedir.
Çetinoğlu: Müsaadenizle bir ara
sorum olacak: Devlet hayatında en büyük devrim, Çarlık Rusya’sında yaşandı.
Baştan sona her şey değişti, yeni bir devlet inşa edildi. Fakat Rusçanın tek
kelimesine dokunulmadı. Dünya tarihinde ‘dil
devrimi’ diye bir değişime dair bilgi yok. Oxford Üniversitesi’nden emekli
Türkçe Profesörü Geoffrey Lewis,(1920-2008) Türkiye’de yaşanan faciayı, ‘Trajik Başarı: Türk Dil Reformu’ isimli
eserinde (Paradigma Yayınları, İstanbul 2007)
bütün teferruatı ve ironik bir dille anlatıyor. Siz, mutlaka
biliyorsunuzdur. Söz konusu eserden bir bölümü, okuyucularımızın bilgisine
sunmakta fayda görüyorum:
Türk Dil Kurumu’nun Teknik Terimler Komisyonu danışmanı
olan Nihad Sâmi Banarlı (1907-1974), 1949 yılındaki Altıncı Kurultay’da vuku
bulan fakat tutanaklara geçmeyen bir olayı anlatır: Üyelerden, yeni teknik
terimlerin oluşturulmasına hâkim olan ilke hakkında bir soru gelir. Soruyu takip
eden mahcup sessizliği nihâyet Dilbilim ve Etimoloji Komisyonu’nun başkanı Saim
Ali Dilemre bozar. Dil doktoru değil ama cana yakın bir tıp doktoru olarak,
sessizliğe daha fazla dayanamamıştır: ‘Arkadaşlar,
kem-küm etmeyelim. Bizim prensibimiz-mirensibimiz yoktu; uyduruyorduk…’ (1)
Şimdi…
Efendim, ‘Dil Devrimi’ kavramı
hakkındaki düşüncelerinizi kısaca lütfedebilir misiniz, başka bir röportajın
ana konusu olarak ele almayı mı düşünürsünüz?
Dr. Bayar: Aslında Dil Devrimi ile ilgili söylenecek çok şey var.
Müsaadenizle bu konuyu başka bir röportajda detaylı bir şekilde ele alalım. Ama
kısaca söylemek gerekirse; belki iyi niyetlerle başlanmış ama sonucu hüsran
olmuş bir devrim diyebiliriz.
Çetinoğlu: Teşekkür ederim
Efendim. Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin maksadı-hedefi neydi?
Dr. Bayar: Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, “Türk dilinin kendi öz güzelliğini ortaya
koymak ve onu diğer dünya dilleri arasında hak ettiği gerçek yere ulaştırmak”
olmuştur. Cemiyet bu amacı gerçekleştirebilmek için tüzükte belirtilen kollara
ayrılarak yoğun bir çalışma içine girmiştir. Cemiyet’in aylık dergisi olan
“Türk Dili”, Nisan 1933 tarihinden itibaren yayımlanmaya başlanmıştır.
Kurultayın belirlemiş olduğu programın
uygulanmasına kelime hazinesinden başlanmıştır. Dildeki yabancı kelimelerin
atılabilmesi için, bu kelimelerin hem halk dilinde hâlâ yaşayan hem de eski
kaynaklarda var olan Türkçe karşılıklarının bulunması gerekmiştir. Bunu
yapabilmenin en kısa yolu, aydın kesim ile yönetim birimlerinin birlikte
yürütecekleri tarama ve derleme seferberliği olarak görülmüştür. Böylece Kurum
tarafından 1933 yılı başlarında halk ağzından söz derleme seferberliği
başlatılmıştır. Derleme işinin nasıl yapılacağı da “Söz Derleme Kılavuzu” adlı bir kitapçıkta gösterilmiştir. Her il ve
ilçe merkezinde derleme şubeleri kurulmuş, derleyicilerin topladığı kelimeler
bu kanalla merkeze gönderilmiştir. Dolayısıyla sekiz ay içerisinde 125.000’in
üzerinde fiş toplanmıştır.
Söz derleme seferberliği devam
ederken, Türk Dili Tetkik Cemiyeti bir taraftan da dilimizdeki yabancı kelimelere
karşılıklar bulunması için 12 Mart 1933 tarihinde bir dil anketi
düzenlemiştir. Çalışma üç buçuk ay devam
etmiştir. Bu zaman zarfında 1382 Arapça ve Farsça kelimeye Türkçe karşılıklar
bulunması istenmiştir. Gazetelerde dil köşeleri açılmış, bu köşelerde de her
gün on, on beş kelime verilerek anket çalışmaları yürütülmüştür. Bu sütunlarda
verilen yabancı kelimelerde Kamûs-ı Türkî esas alınmıştır. Halk da verilen
kelimelere ‘öztürkçe’ karşılıklar
bulmaya gayret etmiştir. Bütün bu çalışmalar, sonradan çıkarılacak olan “Osmanlıcadan Türkçe ‘ye Karşılıklar Kılavuzu”
adlı esere temel olmak üzere yaptırılmıştır. Ne var ki bir mesele ortaya
çıkmıştır. O da gelen karşılıkların, bu işin ehli olmayan kimseler tarafından
hazırlanmış olmasından doğan yetersizliktir. Bazen bir Türkçe kelime birkaç
yabancı kelimeye karşılık gösterilmiş, bazen de yabancı kelimelere uygun
karşılıklar bulunamamış, pek çok kelimenin karşılığı boş kalmıştır. Bu
eksikliğin giderilmesi için yazılı eserlerden de yararlanılmasına karar
verilmiştir. Böylece diğer bir iş olarak eski ve yeni Türkiye içi ve dışı
yazılı kaynaklarının taratılmasına başlanmıştır. Türk Dili Tetkik Cemiyeti halk
ağzından derlenen malzeme ile tarama yoluyla elde edilen malzemeyi ayrı ayrı
yayımlamadan önce bir dergi içinde toplamayı uygun bulmuştur. Bu şekilde bir
uygulama ile ihtiyaç duyulan öztürkçe karşılıklar kolaylıkla bulunup, yabancı
kelimelerin yerine konabilecektir. Böylece 1934 yılında Cemiyet tarafından
“Osmanlıca’dan Türkçe ‘ye Söz Karşılıkları Tarama Dergisi” çıkarılmıştır. Buna Türkçe’mden
Osmanlıca ’ya indeks de eklenmiştir.
1933-1934 yılları, dil anketi,
derleme ve tarama yoluyla elde edilen malzemenin yazıda kullanılmaya başlandığı
bir devredir. Gerek gazetelerin dil köşelerinde, gerekse başka yazılarda yeni
kelimelerle denemeler yapılmış, pek çok yazı kaleme alınmıştır. Ancak bu deneme
devresinde dil malzemesini yazıya geçirerek değerlendirmede tutulan yolun
yanlışlığı yüzünden, bir süre sonra büyük bir uygulama sakatlığı doğmuş ve
girişilen özleştirme hareketi çıkmaza sürüklenmeye başlamıştır. Canlı ve tabiî bir varlık olan dilin
gelişmesi, ses, şekil ve cümle yapısı birtakım kurallara bağlıdır ve bir düzen
içindedir. O dili konuşan insanların tarihî ve sosyal şartlarına bağlı olarak
zaman ve mekân içinde farklı gelişme yolları gösterebilir. Pek çok dil gibi
Türkçe de bu gelişme sürecinden geçmiştir. Dolayısıyla her devir ve lehçenin
kendine has bir dil yapısı, özelliği vardır. Bu bakımdan Tarama Dergisi’nin
ortaya koyduğu malzemenin kullanılışında bazı problemler olmuştur. Dergide, tek
bir yabancı kelime için farklı kaynaklardan alınmış birçok karşılıklar
bulunmaktadır. Bir kavramın Anadolu ağızlarındaki karşılığının yanında çeşitli
lehçelerdeki karşılıkları da yer almaktadır. Böyle bir çalışma bu alandaki araştırmacılar
için çok önemli bir kaynak olmakla birlikte, sahayla ilgisi olmayan, pratik
olarak bu eserden yararlanmak isteyenler için kullanışlı olmamıştır. Dergide
yer alan karşılıklar belli bir süzgeçten geçirilmediği için gelişi güzel
kullanılmış, tek bir kavram için birden çok karşılık gösterildiği olmuştur.
Ayrıca yazarların da yeni kelimeleri kullanış yöntemleri farklı farklı
olmuştur. Pek çok yazar yazılarını Osmanlıca kelimeler ile cümle yapısına göre
yazıp, daha sonra içindeki Arapça ve Farsça kelimeleri Türkçeleri ile
değiştirmiştir. Dolayısıyla bu ciddiyetsiz uygulamaların dilin gelişimine bir
katkısı olmamıştır.
Çetinoğlu: Sizce, ‘Katkısı
olmamıştır’ sözü yeterli midir? ‘zararlı
olmuştur’ demek mi daha doğru olur?
Dr. Bayar: Çok haklısınız. Zararı olmuştur, hatta ileriye dönük,
yeni nesillerimize dönük büyük zararları olmuştur, demek daha doğru. Yapılan iş
dilin mantığına aykırıdır. Gramerine aykırıdır… İnanın sadece bu zararlar bile
ayrı bir röportaj konusudur. Benim de yürek yanığımdır.
Çetinoğlu: Teşekkür ederim
Efendim, Devam buyurur musunuz?
Dr. Bayar: Bunun sonucunda İkinci Türk Dili Kurultayında bu
aşırılığı önleyecek tedbirler alınmıştır.
18-25 Ağustos 1934 tarihleri
arasında Kâzım Paşa (Özalp)(2) başkanlığında, İkinci Türk Dil
Kurultayı toplanmış ve Cemiyet’in adı “Türk
Dili Araştırma Kurumu” olarak değiştirilmiştir. Bu kurultayda üzerinde
durulan konulardan biri terimlerdir. Türk dili kurallarına uyularak bütün
terimlerin Türkçe köklerden türetilmesine ve en kısa zamanda okul kitaplarındaki
terimlerin Türkçeleştirilmesine karar verilmiştir.
Üzerinde durulan diğer bir konu
da Tarama Dergisi’nin sebep olduğu karışıklığın giderilmesidir. Bu amaçla
Karşılıklar Kılavuzu’nun hazırlanmasına karar verilmiştir. Bu kılavuzun
hazırlanması için bir çalışma kolu oluşturulmuştur. Burada Falih Rıfkı (Atay),
Ali Muzaffer (Göker)(3), Yusuf Ziya (Özer)(4), Fuad
Köprülü, Hasan Âli (Yücel), İsmail Müştak (Mayakon)(5), İbrahim
Osman (Grantay)(6), Ali Galip (Pekel)(7), Necmettin Sadık
(Sadak)(8), Sâim Ali (Dilemre)(9), Celal Esat (Arseven)(10),
Reşat Nuri (Güntekin) ve Hasan Fehmi (Turgal)(11)’dan oluşan
kurumun uzman kadrosu 1935 baharına kadar çalışmış ve kılavuzun birinci cildi
olan “Osmanlıcadan Türkçe ye Cep Kılavuzunu 25 Mart 1935’te, ikinci cildi olan “Türkçeden
Osmanlıca’ya Cep Kılavuzunu da 19 Temmuz 1935’te yayımlamışlardır.
Yukarıda adı geçen kılavuz
hazırlama komisyonu, yabancı kelimelerin Tarama Dergisi’ndeki Türkçe
karşılıklarını inceleyerek, her yabancı kelimeye tek bir Türkçe karşılık
konulmasına karar vermiştir. Ayrıca kelime türetme devrine girilmiş olduğundan,
Türkçe ek ve köklerden de yeni kelimeler yapılmıştır. Komisyon Tarama
Dergisi’ndeki kelimeleri bir süzgeçten geçirip, bunlardan yaşamaya en elverişli
olanları ayırmıştır. Ayrılan kelimeler gazetelerde yayımlanmış ve halka
sunulmuştur.
Çetinoğlu: Hummalı bir faaliyet
dönemi yaşanmış. Neticesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Bayar: Bu kılavuzların, dil devriminin o döneminde düzenleyici
bir rolü olmuştur. Kılavuz hazırlanırken Osmanlıca kelimelere Türkçe karşılık
bulma işinde Ulus Gazetesi ve Ülkü Dergisi(12) de öncülük etmiş, bu
konuda listeler yayınlamışlardır. Hatta gene aynı gazete ve dergide bulunan
karşılıkların nasıl, nerde doğru olarak kullanılacağına dair dersler
verilmiştir. Ulus gazetesinde Falih Rıfkı (Atay)ın “Kılavuz Dersler”i 160 maddeyi bulmuş, bu dersler 178 sayfalık bir
kitap olarak “Son Düzeltmelere Göre
Kılavuzdaki Yeni Kelimeleri Nasıl Kullanmalıyız” başlığı altında, 1935
yılında yayımlanmıştır. Ülkü Dergisi de
“Osmanlıcadan Türkçe ‘ye Karşılıklar
Kılavuzu” adlı bir eser yayımlamıştır.
Türkçeden Osmanlıca ‘ya Cep
Kılavuzunda 8752 kelime yer almıştır. Bunun 4696’sı yurdumuzda eskiden beri
kullanılan arı Türkçe kelimelerdir. Bunlara ya da köklerine çeşitli ekler ilave
edilerek 1735 kelime türetilmiştir. Türkiye dışından 415 kelime alınmış,
bunlardan 450 yeni kelime meydana getirilmiştir. Bunların içinden askerlik
terimlerini son olarak Atatürk düzenlemiştir.
Çetinoğlu: Sizin de malumunuzdur.
-Takip edebildiğim kadarı ile- Tahsin Banguoğlu, Ali Fuat Başgil, Muharrem
Ergin, Fâruk Kadri Timurtaş, Necmettin Hacıeminoğlu ve D. Mehmet Doğan gibi dil
uzmanları; Yavuz Bülent Bâkiler, Emekli Yrd. Doç. Dr. Şâkir Alparslan Yasa, C.
Yakup Şimşek ve Ahmet Kemal Yahyaoğlu gibi dil hassasiyeti olan kişiler; Türk
Dil Bilgisi kaidelerine aykırı olarak türetilen kelimelerin, Türkçemizin temel
yapısını bozduğunu ısrarla belirtiyorlar ve bu kelimelerin kullanılmamasını
tavsiye ediyorlar.
Sizin
de Türk Dil Bilgisi kaidelerine aykırı olarak türetilen kelimelerle alâkalı
eseriniz var. (Açıklamalı Yeni kelimeler Sözlüğü / Akçağ Yayınları, Ankara
2006) Henüz bu eserinizi edinememiş dil meraklıları için; Türk Dil Bilgisi
kaidelerine aykırı olarak türetildiğini düşündüğünüz ve kullanılmasını doğru bulmadığınız
kelimelere (açıklama vermeksizin ve sebep belirtmeksizin) örnekler lütfeder
misiniz?
Dr. Bayar: Önce şunu belirtmek isterim ki beni yeni kelimeler
üzerine çalışmaya yönlendiren insan, kıymetli büyüğüm, ilk hanım genel sözlük
yazarı merhum İlhan Ayverdi Hanımefendidir. Bu vesileyle kendisini minnet ve
rahmetle yâd ediyorum. Örnek kelimelere gelince: “Altıgen, ayrıcalık, azınlık,
bağıntı, besin, cinsel, çıkarsama, düşey, eğilim, görev, gündem, imge, işlev,
kalıtım, nicel, nitel, onay, ortam, ödev, özgü, saylav, sınav, söylev, tasarım,
türev, tüzük, uzay, yöntem, zorun, zorunlu” vb. Örnekler çoğaltılabilir. Dikkat
ederseniz örnek olarak verdiğim kelimelerin hepsi günlük hayatta kullandığımız
kelimeler ve dile de yerleşmişler. En büyük tehlike de bence burada. Çünkü göz,
yanlışı göre göre alışır ve onu doğru kabul eder. Keza kulak da öyle. Sürekli
yanlış kelimeler duyan bir insan bir müddet sonra doğru ile yanlış kelimeyi
ayıramaz hâle gelir. Bugün gelinen nokta budur. Peki bu kelimeleri kullanmayalım
mı? Bu kelimeler dilimize bu kadar yerleşmişken bunu söylemek abes olur. Ama
bundan sonrası için yeni kelimeler türetirken hem yapı hem anlam bakımından
doğru olduğuna dikkat edilmeli ve bu şekilde dilimize sunulmalıdır. Dil şuuru
bunu gerektirir.
Çetinoğlu: Teşekkür ederim
Efendim. Sebep ve açıklamaları öğrenmek isteyenler, eserinizden
faydalanabilirler.
Önceki
cevabınızda ifade buyurduğunuz karışıklıklar, yanlışlıklar tashih edilebilir
mi?
Dr. Bayar: Cep Kılavuzu, Tarama Dergisi’nin sebep olduğu
karışıklığı büyük ölçüde gidermiş, yazı dilindeki yabancı kelimelerin sayısı
gittikçe azalmıştır. Cep Kılavuzundaki bazı karşılıklar zaman içinde işlenerek
değiştirilmiştir. 1935 Cep Kılavuzu ek ve kök birleşimleri, eski kelimelerin
canlandırılması, örnekseme* gibi ilmî yollarla yeni kelimelerin türetilmesi
açısından dilimizin arılaşmasında önemli bir yere sahiptir. Eserde teklif
edilen kelimelerin çoğu tutunmuştur ve günümüzde de kullanılmaktadır. “Azınlık,
anı, akım, albay, basın, basımevi, besin, çağdaş, çağrı, etki, emekli, eğitim,
eşit, gezi, ilgi, ilgili, ilçe, kesin, komutan, kuzey, oy, oturum, öğretim,
ödev, örgüt, özet, sonuç, subay, sömürge, tepki, taşıt, tanım, uzman, ürün,
yarbay, yönetim, yoksun’ vb. Kılavuzdaki kelimelerin seçiminde ve türetilmesinde
Atatürk’ün de önemli bir rolü olmuştur. ‘Arta’yı
‘artı’ya, ‘ekse’yi ‘eksi’ye çeviren
odur. Arsıulusal, töz, yantıtöz, somtöz kelimeleri gibi türetme denemeleri de
olmuştur.
Çetinoğlu: Cep Kılavuzu’nda türetilen
kelimelerden kabul görmeyenlere de örnekler vermeniz mümkün mü?
Dr. Bayar: Kabul görmeyen veya tutunamayan kelimelerle ilgili de
bir sözlük çalışmam var. İnşallah en kısa zamanda neşretmeyi düşünüyorum.
Örneklere gelince: Abay
“dikkat”, abaylamak “dikkat
etmek”, acık “facia”, adanç
“vaad”, akman “nezih”, alacı “cellat”, antil “mukaddime”, asığcıl
“menfaatperest”, bakman “müfettiş”, baylav “şart”, betimen “kâtip”, çağan
“mevsim”, çeçen “cerbezeli”, dalay “umman”, danışıt “şûra”, deneç “tecrübe”, dursama
“tatil”, ekelge “mezraa” gibi. Aslında o kadar çok ki. Az önce de belirttiğim
gibi bu kelimelerin de bir sözlüğünü hazırlıyorum.
Çetinoğlu: Soyadı Kanunu
yürürlüğü girdikten sonra neler oldu?
Dr. Bayar: 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkması, dildeki
öztürkçecilik hareketini desteklemiş ve gelişmesine yardımcı olmuştur. Başta
Atatürk olmak üzere, dilimiz pek çok öztürkçe soyadıyla zenginleşmiştir. Bu
tarihten sonra Atatürk yaptığı konuşmalarda öztürkçe kelimeler kullanmaya
gayret etmiştir. “Genel, özel, evrensel, üye, arıtmak, alan, ısı, erk” vb.
Bunların bir kısmını da kendisi türetmiştir.
Bu dönemde yeni kelime türetme çalışmaları hızlanmıştır. Dilimize
kazandırılan kelimeler içinde yaşayan ve eski kaynaklarımızdan alınan kelimeler
olduğu gibi, yapı ve anlam bakımından dilimize uymayanlar da olmuştur. Doğru
türetmelerin yanında yanlışları da ortaya çıkmıştır.
Dil devriminin 1934’ten sonraki
dönemi dil bilimi ve buna bağlı olarak etimoloji çalışmalarının arttığı bir
dönem olmuştur. Üzerinde durulan en önemli konu da Güneş-Dil Teorisi’dir.
Atatürk Güneş- Dil Teorisi’ni, dilin türeyişi, felsefesi, psikolojisi ve
sosyolojisi olarak ortaya koymuştur. Bu
teori Türk dilinin eskiliği ve başka dillere de kaynaklık ettiği tezinin,
dilbilim temellerine dayandırılabileceği düşüncesinden doğmuştur.
*örnekseme: Bir sözcük örnek
tutularak başka sözcüklerin yaratılması. ‘Sağlam’
sözcüğü örnek tutularak ‘toplam’
sözcüğünün yaratılması, bir örneksemedir. (Türkçe Sözlük, C: 2, s: 978, Dil Derneği
Yayını, Ankara 2003)
(DEVAM EDECEK)