Dr. Öğretim Üyesi GÖKTAN AY ile Akademisyenlerin Problemleri ve Çözümlerini Konuştuk.

92

Oğuz Çetinoğlu: 08 Aralık 2018 tarihinde, İstanbul Yükseköğretim Platformu olarak Beyoğlu Akademi’de ‘Akademisyenlerin Güncel Meseleleri ve Çözümleri‘ konulu bir çalışma toplantısı düzenlediniz. Uygun görürseniz sizinle bu çalışma hakkında konuşmak isterim.

Doktor Öğretim Üyesi Göktan Ay: Evet. Toplantımıza ev sahipliği yaptığı için Beyoğlu Belediyesi’ne ve alâkanız için size teşekkür ederim. Toplantıya benimle birlikte, çeşitli üniversitelerden sekiz akademisyen konuşmacı olarak katıldı. Mesele enine boyuna konuşuldu, dinleyicilerin sorularıyla ve katkıda bulunanların konuşmalarıyla yeni açılımlar sağlandı.

Çetinoğlu: Toplantıyı düzenlemekteki maksadınız ne idi?

Dr. Ay: Üniversitelerimizde görev yapan akademisyenler, çeşitli alanlarda yazılar yazarak, ilgili dernek ve sendikalara raporlar yayımlayarak; problemleri ve çözümleri dile getirmektedirler. Ancak, görüldüğü kadarıyla çok fazla olumlu bir netice alınamamıştır. Bizler, vatanına-milletine bağlı, kurumlarımızın ve özellikle üniversitelerimizi, toplumunun en önde kurumları olarak görmekte, sağlam bir yapıya kavuşmalarına önem vermekte ve ‘gençlerimizin çok değerli bilgilerle donanımlı olarak mezun olması’ için; liyakate, etiklik ve üretime önem vermekteyiz.

‘Akademisyenlerin güncel sorunlarını’ birinci elden anlatmak, ‘çözüm yolları bulmak’ maksadıyla; ‘siyasetten uzak’, tamamen ‘akademik meslek bakışı’ ile çalıştayı düzenledik. Hedefimiz; Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyelerine, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza, Sayın YÖK (Yükseköğretim Kurulu) Başkanımıza, Sayın Rektörlerimize, birinci elden görüşlerimizi aktardık, yazılı olarak gönderdik. Çok kolay olan ve değişimi sağlanacak sorunların, çözümleri ile birlikte değerlendirilmesini ve uygulanmasını bekliyoruz…

Çetinoğlu: İstanbul Yükseköğretim Platformu, hangi tarihte, kimler tarafından kuruldu?

Dr. Ay: Çeşitli üniversitelerden; alan meselelerine bigâne kalmayan, üreten, çalışan, yazan akademisyenlerden bu yılbaşında oluşturuldu.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim. Çalışma toplantınızda konuşmacı olarak kimler vardı?

Dr. Ay: Prof. Dr. Şafak Ural, Dr. Öğr. Üy. Muhammed Bamyacı, Dr. Can Ceylan, Doç. Dr. Süleyman Doğan,Doç. Dr. Michael Kuyucu, Dr. Öğr. Üy. Vahdet Özkoçak, Doç. Dr. Özmen Öztürk,Dr. Öğr. Üy. Göktan Ay.

Çetinoğlu: Çalışma toplantınızda ele alınan meseleleri, konu başlıkları itibariyle lütfeder misiniz?

Dr. Ay: Aidiyet kavramı, üniversitede kurumsallaşma, liyakatin önde tutulması, etik dışı davranışlar, akademisyenlerin eş ve sağlık durumu tayinleri, 50/d maddesi, Dr. Öğretim üyeliği meselesi, doçentlik sözlü sınavı,  akademik askerlik, akademik dil sınavı, akademik teşvik uygulamaları, tüm akademik personelin (devlet-vakıf ün.) yeşil pasaport hakkını alması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki üniversitelerimizin problemleri, Geliştirme ödeneğinin devamlı hâle getirilmesi ve bazı kadrolara yarım geliştirme ödeneği verilmesi durumunun kaldırılması, Araştırma desteklerinin çeşitlendirilmesi ve ödenek miktarlarının arttırılması, Norm Kadro Yönetmeliği ile ilgili meseleler konuşuldu ve çözüm teklifleri ileri sürüldü. .

Çetinoğlu: Hayli yüklü bir program… Bu başlıkların açılımını ve konuşmacıların sunduğu çözüm önerilerini konuşabilir miyiz?

Dr. Ay: Elbette…

Çetinoğlu: Teşekkür ederim. ‘Aidiyet’ ve ‘kurumsallaşmadan neyi kastediyorsunuz?

Dr. Ay: Bir kişi kendini kurumuna ait hissetmezse, çalıştığı kuruma bağlı olamıyor. Yâni, adeta bir işçi gibi gidip-geliyor. Kurumunun gelişmesi için değil, sadece kendisi için çalışıyor. Akademiye sahip çıkmak, ancak Araştırma Görevlilerinden başlayarak ‘aidiyet’ duygusunun verilmesi ile mümkün.

Çetinoğlu: Nasıl bir çözüm teklif edildi?

Dr. Ay: ‘Üniversite’ kavramının tarihî geçmişine bakıldığında; üniversite ve akademisyenlikte ‘aidiyet‘ kavramı çok önem kazanmaktadır. Üniversitede; kurum yapısının sağlamlaştırılmasına önem verilmesi, ‘liyakatin en önde’ tutulması, ‘etik dışı davranışlara fırsat verilmemesi‘ ifade edilmiştir.

Çetinoğlu: Etik dışı davranışlar‘ dediniz. ‘Etik‘ kelimesini, sekülarist felsefe taraftarları ‘ahlâk‘ kelimesinin yerine ikame etmeye çalışıyorlar. Yeri gelmişken öğreneyim: ‘Etik‘ kelimesini ‘ahlâk‘a tercih etmenizin sebebini lütfeder misiniz?

Dr. Ay: Hayır, ‘ahlak’lı olmakla, ‘etik olmak’, at başı gitmektedir. ‘Etik veya ahlâk felsefesi’, felsefenin; doğru ve yanlış kavramlarını inceleyen, savunan ve sistemleştiren bir dalıdır. Etiklik akademisyen için çok önemlidir; derse muntazaman girmek, iyi/temiz giyinmek, öğrenciye doğru hitap etmek, arkadaşlarına saygılı olmak, intihal yapmamak, tacizle anılmamak, özü-sözü bir olmak…

Çetinoğlu: Felsefecilerin yorumu farklı… Peki, Efendim, Liyakat‘in tespiti hususunda bir kıstas belirlenebildi mi? Belirlendi ise özetlemeniz mümkün mü?

Dr. Ay: Liyakat, bir işe; ‘lâyık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik’ demektir. Yani, akademisyenin ilk unvanı / kişisi olan Araştırma Görevlisinden itibaren; akademisyenliğe yatkın olmayan, üretemeyeceği belli olan, araştırmayı sevmeyen, öğretmeyi-sabrı dikkate almayan, kişilik bozuklukları olan kişilerin akademisyen olmasının, yükselmesinin, unvan almasının engellenmesidir. Liyakat; her makam ve görev için vazgeçilmezdir. Ve kurumları sağlam bir yapıya kavuşturmanın da ilk şartıdır.

Çetinoğlu: 50/d maddesi nedir, nasıl bir çözüm teklifi getirildi?

Dr. Ay: Tahsisli / süreli Araştırma Görevlisi alımıdır. (01 Eylül 2016 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname) 2547 sayılı kanunun 50/d maddesi gereğince lisansüstü eğitim yaptırmak maksadıyla, alınan / atanan Araştırma Görevlisi, lisansüstü öğrenimlerini verilen süre içinde tamamlamamaları hâlinde, kadrolarının iptali ve üniversite ile ilişiklerinin kesilmesidir. Tepkilere sebep olan bu konu birçok mağduriyetler yarattı. Doktorası bittikten sonra ilişiği kesilenler veya üniversiteleri tarafından yeniden 33/a statüsüne atanamayanların kadroları bir günde ellerinden alınmış oldu. Nihayet geri adım atıldı. 18 Mayıs 2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7143 sayılı ‘Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 15 inci maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen geçici 78 nci maddede; ‘Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında 33 üncü maddenin (a) fıkrası uyarınca araştırma görevlisi kadrosuna atanmış olup statüleri 50. maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen statüye dönüştürülmüş sayılan ve ek 30. madde uyarınca 33. maddenin (a) fıkrasına göre yeniden tayini yapılmayanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte;

a-Başarısızlık ile Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında süresi içinde lisansüstü eğitimlerini tamamlayamama veya terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaları sebebiyle araştırma görevlisi kadrosuyla ilişiği kesilenler hâriç olmak üzere, Devlet yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanı kadrolarında bulunmayan ancak doktora veya sanatta yeterlik eğitimini tamamlayanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde,

b-Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında lisansüstü eğitimine devam eden araştırma görevlilerinin maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde, kadrosunun bulunduğu yükseköğretim kurumuna müracaat etmeleri halinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları kaydıyla ilgili üniversite tarafından 33. maddenin (a) fıkrası kapsamında yeniden atamaları yapılır. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında eğitimlerini tamamlayan araştırma görevlileri ihtiyaç hâlinde başka üniversitelerde de görevlendirilir. Görevlendirmeden itibaren üç ay içerisinde görevine başlamayanlar istifa etmiş sayılır.’ hükmü eklenmiştir.

Çetinoğlu: Akademik askerlik‘ ifadesi ne mâniaya geliyor? Dr. Ay: Malûm askerlik süresi yeniden düzenleniyor. Yakında hayata geçirilmesi muhtemel, akademisyenlerin görevlerini devam ettirmek suretiyle, ‘vatanî hizmetlerini yapmış sayılmalarını sağlayan askerlik’ için çalışmalar devam ediyor.

Çetinoğlu: Doçentlikte yabancı dil puanı 55 oldu mu? Çünkü kanun çıkarken parti sözcüleri bu meseleyi vaat olarak çok kullandılar.

Dr. Ay: Maalesef, o da olmadı. Milletvekilleri oyuna geldiler, getirildiler. O kadar söyledik, maddeleri ‘isteğe bırakmayın‘ diye. 55’in önüne ‘en az‘ ibâresini koyarak, ‘üstü/yukarıyı‘  tespit etmeyerek, yönetimlere yorum yapma hakkı bıraktılar. Ve madde şöyle kanunlaştı;

YÖK tarafından belirlenen merkezî bir yabancı dil imtihanından en az elli beş puan veya milletlerarası geçerliliği YÖK tarafından kabul edilen bir yabancı dil imtihanından buna denk bir puan almış olmak; doçentlik ilim alanının belli bir yabancı dille ilgili olması hâlinde ise bu sınavı başka bir yabancı dilde vermek.’

Şu anda, 65-85 arası puan isteniyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın istediği ile ilgisi olmayan, bir kanun çıkarıldı, ‘imzalamaz‘ dedik, maalesef imzaladı. Resmî Gazete’de yayımlandığı 22.02.2018’den sonra da Sayın Cumhurbaşkanımız, dış/iç meseleler ile ilgili konuştu, ama bu kanunla ve Yrd Doç.lerle, Doç. sözlü imtihanıyla, denkliklerle ilgili tek bir söz söylemedi. Seçim üzerindeyiz, yine bu konularda susulmaya devam ediyor… Demek ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanımıza; “Y. Doç.ler aleyhine, çok inandırıcı argümanlar sunulmuş, inandırılmış‘ diyoruz.

Çetinoğlu: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi, Türkiye’mizin maalesef kanayan bir yarası. Üniversitelerimiz açısından ne gibi beklentileriniz var?

Dr. Ay: Çözüm, ‘butik/tematik üniversite’, ama olmuyor. Neden bilmiyoruz! ‘Her üniversitede her şey olmalı‘ anlayışından kurtulmak lâzım. Arkadaş; iki dalda ol, ama ‘en iyi ol‘ demek lâzım. Ben, akademisyenlikte; ‘iyiliği yayma, kötülükten sakınma, üretme, liyakat, etiklik, kurumu güçlendirme faaliyetlerimi sürdürme ve yazma/tebliğ etme konusunda ısrarlıyım!

Çetinoğlu: Geliştirme ödeneği konusunda kısaca bilgi mümkün mü?

Dr. Ay: 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 14. maddesinde, ‘Diğer yükseköğretim kurumlarına göre sosyo-ekonomik açıdan daha az gelişmiş yerlerde öğretim yapan ve/veya yeterli sayıda öğretim elemanı sağlanamayan yükseköğretim kurumları ile bunların bölümlerinde görevli öğretim elemanlarına; almakta oldukları aylık gösterge ve ek gösterge toplamının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca belirlenen aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın beş katına kadar geliştirme ödeneği ödenebilir.’ Denilmektedir, doğru bir yoldur, ama ‘İstanbul’da yaşamak acaba geliştirme ödeneğini hak ettirmiyor mu?’ diye de sorulabilir!

Çetinoğlu: Norm kadro yönetmeliği‘ hakkında açıklama ve meselenin çözümü için tekliflerinizi lütfeder misiniz?

Dr. Ay: Türkiye’deki üniversiteler YÖK’e bağlı olmalarına ve her türlü denetimleri YÖK tarafından yapılmasına rağmen, devlet ve vakıf üniversitelerinde görev yapan öğretim elemanlarının özlük haklarında adaletsizlik vardır. YÖK’ün; akademisyenlere ağır işçi muamelesi yaptığı ifade edilmektedir. Çözüm olarak vakıf üniversitelerine; personel ve İnsan Kaynakları Politikalarında bir milletlerarası standart getirilerek, akademisyenlerin çalıştırılma statülerinin iyileştirilmesine yardımcı olunmalıdır. ‘Yeşil pasaport ve yurt dışı araştırmaları için ücretli ve ücretsiz izin uygulamaları’ gibi farklılıkların düzeltilmesi, devlet ve vakıf üniversiteleri arasındaki akademik kadro ve maaş-ders ücreti farklılıkların giderilmesi yönünde adım atılmalıdır.

Çetinoğlu: 7100 sayılı kanun hakkında şikâyetler dile getirildiğini okudum. Şikâyetler ve çözüm teklifleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Dr. Ay: 7100 sayılı kanunla Yrd. Doç. Dr. unvanı kaldırılırken unvan düşüklüğü oldu. Çözüm olarak 8 yıl Yrd. Doç. Dr. olarak vazife görenlerin Doçentliğe; Yrd. Doç. Dr. olarak 15 yıl vazife görenlerin ise Profesörlüğe terfi ettirilmelerini teklif ediyoruz.  Ayrıca, sanat kurumlarında; sanat %70-75+yabancı dil% 30-25=55 puan uygulamasına geçilmelidir. Unvanlı arkadaşlarımız vardır, ama; genel görüşe göre (istisnalar hariç); ‘yabancı dil gelmiş, sanat gitmiştir.’

Çetinoğlu: Öyle görülüyor ki Akademisyenlerin çözüm bekleyen pek çok problemi var. Çözümü hususunda ne düşünüyorsunuz?

Dr. Ay: Akademisyenlerin problemlerinin çözümünde, rektörler çok etkili değildir. YÖK, kadro yetkisini üniversitelere devretmiştir. YÖK; akademisyenlerin meselesini çözmede en bağımsız kurum gibi görünmektedir. Ancak, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi içinde, siyasi iradenin daha güçlü görünmesi sebebiyle; akademisyenlerin problemini siyasi iradenin çözeceği düşünülmektedir.

Çetinoğlu: Çalışma toplantısında ele alınan diğer konularla çözüm tekliflerini kısaca özetlemeniz mümkün mü?

Dr. Ay: YÖK, Üniversiteler Arası Kurul ve benzeri kurumlarda Dr. Öğr. Üyeleri temsil edilmemekte, ama onlar hakkında kararlar alınmaktadır. Bu yanlıştır. Söylemlerde ‘milliyetçilik‘ vurgusu yapılmakta, ama ‘yabancı dil barajı’ sebebiyle Dr. Öğr. Üyeleri ve Doçentler mağdur edilmektedir. Bu durumun Dr. Öğr. Üyeleri ve Doçentlerin de görüşleri alınarak giderilmesi ve sistemin yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır.

Akademik ilerlemede problemler giderileceğine, sürekli değiştirilip ağırlaştırılmaktadır. Oysa 2017 öncesi Dr. akademisyenler için geçiş süresi öngörülebilirdi. Özetle; üretim için akademisyenlerin özlük hakları dâhil, akademik yükselmeleri de otomatik olmalı ve akademisyen ilim ve sanata yönelmelidir. Milletlerarası sıralamada ilk 500 üniversite içine girmenin, ancak bu şekilde mümkün olabileceği vurgulanmıştır.

Akademik teşvik yönetmeliği 2018 yılı ortasında değiştirilmiş, Ocak 2019’dan sonra uygulanacağına, 2018’e uygulanmış ve yapılan birçok çalışma puan dışı bırakılmıştır. Çağdaş eğitim materyalleri ile desteklenmiş, ders kitapları puanlamaya dâhil edilmemiştir. Bu konuda da sürekli kural değiştirilmesi, akademisyenleri şaşkına çevirmiştir. Kazanılmış haklar göz önünde bulundurularak yeni bir düzenleme gerekmektedir.

Türkiye’nin; temel hak ve özgürlüklerin netliğe kavuşturulup, samimiyetle ele alınması doğrudan demokrasinin ve sosyal adalet anlayışının yerleştiği, Sivil Toplum Kuruluşlarının ve sendikaların ürettiği fikir ve politikaların dikkate alındığı, ücretlerde hak ve adaletin sağlandığı, fikir ve ifade serbestliğinin var olduğu, ilim/sanat insanına ve ilim/sanat çalışmalarına gerektiği değeri veren ve verdiği değere paralel bir şekilde politikalarını bu çalışmalar doğrultusunda belirleyen bir ülke olması en büyük isteğimizdir.

Biz akademisyenler, ülkemizin 2023 ideallerine ulaşması için; ‘ilimde ve sanatta üretime’ önem verilmesini, ‘ahlâk/etik kaidelerine’ sıkı sıkıya bağlı kalınmasını, ‘liyakatten asla vazgeçilmemesini’, akademisyenlerin ötekileştirilmemesini, ‘çalışan ve üreten akademisyenin’ desteklenmesini, şahısların değil, kurumun güçlenmesine önem verilmesini istiyor ve bekliyoruz.

 

Yrd. Doç. Dr. GÖKTAN AY

4 Mart 1957 tarihinde Artvin’in Ardanuç ilçesinde doğdu.

İlk, orta, lise tahsilini babasının öğretmen olarak bulunduğu Tokat’ta tamamladı. 1974’de Kültür Bakanlığı Halk Dansları Eğitim Merkezi’nde göreve başladı. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Müzik Bölümüne devam etti. 1975 yılında İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurulması ile Temel Bilimler Bölümü’nün imtihanını kazanarak İstanbul’a geldi. Konservatuarın ilk öğrenci ve mezunlarından oldu. Girdiği imtihanı kazanarak ‘asistan’ olarak göreve başladı. 1982 yılında Konservatuarın YÖK yasası ile İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) bağlanması ile okutman, 1985 yılında sanatkâr öğretim elemanı, 1987 yılında Yrd. Doç. unvanlarını, devam etmekte olduğu yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayarak 1988 yılında ‘Doktor’ unvanını aldı.

Konservatuarda Türk Halk Oyunları (THO) Bölüm Başkan Yardımcılığı, Ana Sanat Dalı Başkanlığı, Çalgı Eğitim Bölümü Başkan Yardımcılığı, Konservatuar Yönetim Kurulu Üyeliği, Konservatuar Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Musikisi Vakfı, Folklor Kurumu, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Mezunları Derneği, Unesco Cid (Uluslararası Dans Konseyi) Danışma Kurulu Üyeliği, Başbakanlık Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü (GSGM) Türk Halk Müziği Danışma Kurulu, Başbakanlık GSGM THO Federasyonu Gözlemciliği, İTÜ TMDK Mezunları Derneği üyesidir.

Radyo ve televizyonlarda programlar yapmakta, 1980 yılından bu yana, dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlanmaktadır. Son 5 yıldır internethaber.com da eğitim/kültür/sanat üzerine güncel yazılar yazmaktadır.

Folklora Giriş, Folklor (Halkbilim), Sempozyum kitapları (12 adet)  yayımlandı.

25 yıldır, her Mayıs ayı boyunca,  ‘İstanbul Türk Müziği Günleri’ adlı özgün ve tek Türk Müziği Festivali’ Genel Sanat Yönetmenliği’ni, ‘Millî ve Milletlerarası Sempozyumları’nın editörlüğünü yapmaktadır.

 

 

 

Önceki İçerikCanan Uykuda
Sonraki İçerikOğuzların Dili Eski Anadolu Türkçesine Giriş
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.