Domino Fırtınası

77

1980  öncesinde olduğu gibi CIA, artık başka devletlerin hükümetlerini devirip, yerine yandaş bir hükümet  kurma işinden  vaz geçirildi. Çünkü bu iş ABD için hem parasal yönden pahalıya mal oluyor, hem de kayıtdışı kullanılan paralar kongrede hükümeti zor durumda bırakıyordu. Ayrıca müdahale ettikleri devletlerin halklarının husumetini kazanıyorlardı.

Bir konuşmasında William Colby (CIA Direktörü) şunları söylüyordu: “Artık örtülü operasyonlara dönmeye gerek yok. Örtülü operasyonla uygulanmış bir çok program şimdi açık bir şekilde hem de başarılı olarak sonuç alınarak hiç itirazsız başarılıyor.” 

1980 den sonra Reagan tarafından kurulan ve adına  “project democracy(demokrasi ihracı) denilen bir uygulama geliştirildi. Bu yöntemle hem daha az masraflı, hem de daha barışçıl(!) bir yöntem uygun görüldü. Bu projeyle etki altına alacakları devletlerin sivil toplum kuruluşlarıyla irtibata geçilecek, onlarla kültür alış-verişi, eğitim, seminer ve karşılıklı dostluk adı altında  iş birliğine gidilmesi önerildi ve sistem o günden bu güne başarılı bir şekilde gelişerek varlığını devam ettiriyor.

Şimdi herkes “Domino fırtınasından“, Tunus’ta, Yemen’de, Mısır ve Ürdün’deki halk ayaklanmalarından bahsediyor. Sanki birisi ilahi bir düdük çaldı, uyuyan halk kitleleri bu düdükle birlikte aniden uyanışa geçtiler ve bu günkü tablo karşımıza çıktı. Hayır bu hareket hiçte sanıldığı kadar masum ve kendiliğinden meydana çıkmış bir halk hareketi değil,  bizzat yukarıda da belirttiğim gibi adına ‘‘PROJECT  DEMOCRACY”dedikleri sistemin ürünüdür.

Yıllardan bu yana bizim ülkemizde de olduğu gibi hem sağın  ve hem de solun içine girerek her kesimi kendi âli menfaatleri uğruna kullandılar  ve bu günkü kabus dolu kara tablo ortaya çıktı. Şimdi Hüsnü Mübarek’e -başta Obama olmak üzere- Onun yandaşı devlet başkanları, bizim Başbakanımız Erdoğan da dahil olmak kaydıyla telkinde bulunuyorlar “artık çekil.” Hüsnü Mübarek “artık çekil” diyenlere şu cevabı veremiyor: “Niye, neden çekileyim?” Bunu diyebilmesi için kendi iradesiyle zamanında yönetimin başına  gelmeliydi, halbuki zamanında O da gene aynı güçler tarafından o makama oturtuldu, onun içinde sesini çıkartamıyor.

Evet macun tüpten çıktı bir defa. Onu yeniden tüpün içine sokamazsınız. Bu saydığımız ülkelerdeki yönetimler şöyle veya böyle gidecekler,  yalnız onların yerine gelecekler acaba ABD ve AB’nin işine gelir mi? ABD’nin ne düşündüğü bu konuda hala meçhul, elbet vardır gizli bir planı. Yalnız dikkat edilirse AB bu konuda gayet mutedil davranıyor çünkü Filistin’de olduğu gibi ya “Hamasvari  liderler” ülke yönetimlerinin başına gelirse…

Öyle ya, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” ta var…