Dokuz bin yıllık maceramız

245

Altmış küsur yıllık dostluğuyla gurur duyduğum Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun son kitabını yolladı. Başlığı maraqlı: Köklere Doğru. Fakat alt başlığı daha heyecan verici: Türk Dilinin Dokuz Bin Yıllık Macerası. (Ötüken, 2024) Dokuz bin, on bin, hatta kırk-elli bin yıl öncesine gidip gelen çok kalem var da Ahmet Bican Ercilasun dokuz bin deyince, dikkat kesilmek lazım. Çünkü o, kılı kırk yaran bir bilim adamıdır.

Dokuz bin çarpıcı bir sayı. Evvela, dokuz bin yıl önce tarih yok. Daha doğrusu yazı yok, tarihçilere göre yazı olmayınca tarih de yoktur. İkincisi, dokuz bin yıl öncesi son buz devrinin bitişine işaret eder. Neolitik döneme, yani tarımın başlangıcına… Tarımdan önce insan toplulukları “avcı- toplayıcı” idi. Bu hayat tarzı ancak küçük toplulukları besleyebilir. Avcı-toplayıcı çoğunlukla da 100-150 kişilik klandır, “kavim”dir. En fazla kabiledir. Onun kurabileceği medeniyet de boyuna göredir. İşte 9000 yıl önce çekilen buzlarla birlikte bu kısıtlar kırılmış, bitkiler ehlileştirilmiş, tarım ve yerleşik hayat başlamıştır. Dikkatinizi çekerim, Göbekli Tepe de 1500 yıl farkla o geçişin eseridir.

Gölgeler kalkıyor

Tarih yok. O halde? O halde elimizdeki bütün bilimleri kullanacağız. Ercilasun’un elindeki aletlerden biri ve en yetkin olduğu dal linguistik. Sonra arkeoloji. Daha daha, antropoloji. Yetmiyor, genetik. Fonda iklimleri değiştiren jeoloji de var. Birçok bilimin bir problem üzerine yoğunlaşması her birinin kendi alanına kapalı kalmasına kıyasla çok daha verimli oluyor. Sır perdeleri böyle kalkıyor. Alt Akıl kitabımda bunu, “Birden fazla ışık gölgeleri kaldırıyor.” diye anlatmıştım. Yukarıda saydığım dalların tek tek başaramayacaklarını, güçleri birleşince başarabiliyorlar.

Bilim çoğu zaman bir dedektif hikâyesine benzer ve Köklere Doğru, eski bir sırrın aydınlanmasıyla başlıyor. Türkçe ile Sümerce’deki ortak kelimeler nasıl ortak oldu? Öyle ya, Sümerler Mezopotamyalı, Türkler Güney Sibirya, Altay sakini. Bu iki dil nasıl birbirine ödünç kelime alıp veriyor?

Komşuluk ve ortaklık sırrını arkeoloji çözüyor. İki toplumun bugünkü Türkmenistan’da, Aşkabat yakınlarında neolitik yerleşimlerini buluyoruz. Ceytun’da. Bu kültüre Ceytun Kültürü deniyor. Buradaki “kültür”, arkeolojik anlamdaki kültür. Yaşam tarzını, çanak çömlek teknolojisini ve benzer medeniyet özelliklerini anlatıyor. Tek odalı evler. Odanın bir köşesinde Türklerin “aşlug- aşlık” dediği kiler var. Sümer de aynı kelimeyi kullanmış. Büyükbaş hayvan besliyorlar. Tarım toplumları.

Türk Sümer ortaklığında son söz

Türkçe- Sümerce ödünç kelime listeleri birden fazla. Ercilasun bunların üstüne kendi listesini de kuruyor. Kolay değil. Ölü fakat bir dilin 9000 yıl öncesini tahmin edeceksin. Sonra yaşayan bir dilin o zamanlardaki kelimeleri nasıldı diye soracaksın. Sümerler sağken konuştukları dille Türkçenin Büyük Türk Kaanlığı’nın (Göktürklerin) Bengü Taşlarını, Kaşgarlı’nın Dîvânu Lugâti’t-Türk’ünü tekrar okuyup yayımlayan, onlara tam hâkim bir bilim adamı için bile kolay iş değil. Üstelik ortaklıklardan “yansımaları” ayıklayacaksın. Dünyanın her yerine suyun “şırıl şırıl” akması gibi ses taklitlerini… Ercilasun’un dilin evrimi hakkındaki Basamak Teorisi’ni okumalı. Kitabın sonundaki eklerde o da var.

Daha başka? Afrika dışındaki modern insanın 50 ila 70 bin yıl önce Afrika’dan çıkan küçük bir gruptan türediğini biliyoruz. İşte o küçük grubun da bir dili vardı muhakkak. Sonra o dil, dil biliminde karşımıza çıkıyor: Dünya Dili. Hiç olmazsa Afrika dışındaki insanların ortak kök dili. Sonra o dilin zamanımıza daha yakın şekilleri var: Nostratik. Avrasyatik. Birincisi “bizim” anlamındaki “nostra”dan geliyor. İkincisi bütün Avrasya’nın ortak dili…  Sümerce- Türkçe ödünç kelimeleri belirlerken bu kök dillerden gelen ortaklıkları da ayıklamanız gerekiyor. Zor iş. Fakat Ercilasun başarmış. Sonuçta ortaya son söz diyebileceğimiz bir ödünç kelime listesi çıkıyor. Ercilasun’un listesi.

Ceytun’dan Altaylara

Hikâyemize dönersek: Ceytun Kültürü yerleşik. Bitkiler ehlileşmiş. Bir de büyük baş hayvanlar. Fakat sonraki aşama onları bir üst bir ekonomiye taşıyor. At ehlileştiriliyor! Bu dev bir adım. At, bir taraftan büyük koyun-keçi sürülerini yaymaya, bir taraftan da geniş coğrafyalarda siyasî egemenlik kurmaya imkân veriyor. Neolitik evlerden çıkıp portatif kıl çadırlara taşınıyorlar. Artık onlar Ceytun değil Andronova Kültürü’nün insanları. Bu sırada bir başka atlı topluluk da sahneye çıkıyor. Karadeniz’le Urallar arasından kopup gelen Hint- Avrupalılar. Hem bunların baskısı, hem de gittikçe ısınan bir dünya. Türkleri kuzeye ve doğuya, Altay, Sayan dağlarının eteklerine, Güney Sibirya’ya yöneltiyor. Ondan sonrası tarih zaten. Sümerler de yazıyı keşfedecekleri ve dünyanın da Sümerleri keşfedeceği Mezopotamya’ya ulaşıyor.

Bir paragrafta oluvermiş gibi yazdıklarım 4- 5000 yıllık bir macerayı kapsıyor. Birçok bilim adamının on yılları var bu oluverenlerin keşfinde.

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un eserini övmek bile haddim değil ama baktığım yerden ilmik ilmik işlenmiş muhteşem bir keşif görüyorum. “Keşif”, örtüyü kaldırmak demek değil mi!

Önceki İçerikYunanistan İzlenimlerim
Sonraki İçerikKâinat Kitabı – 2
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)