Taksim Gezi Parkında başlayıp kısa zamanda yurt sathına yayılan eylem veya “direniş hareketinin” başladığı günlerde Kosova’da idim. Bu sebeple geçen hafta Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en önemli ve ilginç toplum hareketi hakkında yazamadım.
Kosova gezimizden edindiğim bilgi ve izlenimlerimi paylaşmaya devam edeceğim. Ancak öncelikle bu alışılmadık tarzda yürüyen ve inanılmaz bir hızla yayılan “direniş hareketinin” sonrasına dair düşüncelerimi arz etmeye çalışacağım.
- Ø Yapılan “direniş” birkaç ağaç kesilmesine değil, doğrudan Başbakan Erdoğan’ın şahsına, yönetim tarzına ve uyguladığı politikalara tepki patlamasıdır.
- Ø “Direniş” partilerüstü bir hüviyette olduğu için iktidar partisini de muhalefet partilerini de etkileyecektir. Çünkü muhalefetin Meclis içi ve Meclis dışı faaliyetlerinin etkisiz olduğu anlaşılmış, bu tarz bir “direniş” ile iktidarı ve onun destekçisi olan medyayı sarsmanın mümkün olduğu görülmüştür.
- Ø “Milyonlar devreye girince ‘gaz bombaları’nın caydırıcı gücü sona erdi.” Sokağa çıkmış bu “90 kuşağı” apolitik gençler eylemlerin ve sokağın verdiği hazzı tatmış, özgüvenleri yükselmiş olduğundan, bundan sonra her önemli politik uygulamada sokaklarda ve sosyal medyada tepkisini gösterecektir. Sosyal medya TV ve gazetelerin verdiği haberlerin test edildiği bir alan olacağından medya tek yönlü yönlendirmelerine hoyratça devam edemeyecektir.
- Ø Başbakan, hükümet ve yandaşları milli kutsallarımıza, milli bayramlarımıza ve Atatürk’e saygısızlık yapmaktan çekinecektir.
- Ø AKP ilk PKK arasında sürdürülen müzakere sonucu yapılmış olan bir mütareke varsa bunun fiilen uygulanması artık çok zor.
- Ø Yeni Anayasa ve AKP’nin Başkanlık teklifi en azından seçimler geçene kadar rafa kalkacak. Başbakan Erdoğan’ın “partili cumhurbaşkanı” olması da mümkün olamayacak. Belki TBMM Anayasa uzlaşma Komisyonunda dört partinin mutabık kaldığı konularda anayasa değişiklikleri olabilecek. Burada en önemli husus 66. Maddedeki vatandaşlık tarifindeki “Türk” ibaresinin kaldırılması ve “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ibaresinin getirilmesi konusudur.
- Ø MHP lideri Devlet Bahçeli kitlesini sokaklara dökmeme ve yasadışı sol örgütlerle bir arada olmama konusunda aşırı temkinli. Ancak “direniş” hareketine katılan “apolitik” gençlerle ve onlara destek veren tencere tava eylemcileri ile arasına mesafe koymaması ve sempati köprüleri kurabilmesi halinde iktidar alternatifi olabilme şansı artar. 66. Madde değişikliğini engelleme konusunda da daha başarılı olabilir.
- Ø MHP bir milyondan fazla kitleleri meydanlara toplayabilme başarısını, ülke sathında bir tepkiye dönüştüremedi. Bunda medyanın bu büyük mitingleri 10-20 saniyelik haberlerle geçiştirmesinin rolü büyük oldu. MHP medya üzerinde nasıl etkili olunacağına dair “direniş” hareketinden dersler çıkarabilir.
*****
Buraya kadar saydıklarım olayın olumlu tarafları. Bu sonuçlardan memnunum.
Ancak hareketin nereye gidebileceğini tahmin etmek kolay değil. Endişelerim var çünkü ciddi riskler söz konusu.
- Ø Başbakan olayların uluslararası bir plan eseri olduğunu söylüyor. AKP yandaşlarından bazılarına göre “direniş” Soros fonları yani ABD desteklidir. “Bu organizasyonun geçmişte Kadife ve Turuncu Devrim olarak adlandırılan ya da daha yakın zamanda Arap Baharı olarak isimlendirilen organizasyonlarla aynı alt yapıya dayandığı” iddiaları dile getirilmektedir.
Batılı güç odaklarının 2 yıldır yaptıkları yayınlara göre, Ukrayna, Gürcistan, Mısır, Tunus, Yemen gibi ülkelerdeki ABD’ye yakın devlet adamlarına benzetilen Tayyip Erdoğan’ın ‘kullanım süresi’ dolmuştur.”
Bir ihtimal de (bana göre en güçlü ihtimal bu), bardağın dolmuş, halkın kendiliğinden ayağa kalkmış olduğunu, bu sebeple Erdoğan’ın gücünü süratle kaybedeceğini gören dış güçler halkın yanında yer alarak gelişmeleri yönlendirmek istiyor olabilir.
“Deliğe süpürme zamanı geldiği için, son ABD gezisinde Başbakan’a jübile yapıldığı” iddiaları doğru ise veya Başbakan’ın ifadesiyle “faiz lobisi” bu işin içindeyse Başbakan Erdoğan’ın ve Türkiye’nin işi çok zor demektir.
- § Durumu böyle gören, güçlüden yana olanlar gemiyi terk etmeye başlamıştır. Liberal laik entelektüel kesim ve büyük sermayenin AKP’ye desteği sona erecektir.
- § Bu iddialar doğruysa bir ekonomik istikrarsızlık ve akabinde siyasi istikrarsızlık riski içindeyiz demektir.
- Ø Yine bu iddialar doğru ise belli merkezlerde Erdoğan sonrasının planlanmış olması gerekir. Oysa bizim için en büyük belirsizlik bu konudadır.
*****
Banu Avar’ın uyarısı ile sözü bitirelim: “Böyle süreçler turuncu harekât için uygun süreçlerdir. Halk sıtma ile ölüm arasına hapsedilir. Baskı ve şiddetten yılmış insanlar, önceden kurulmuş düzeneklere kolayca yönlendirilebilir.
HUKUKUN HAKKIN MÜDAFAASI ŞARTTIR! Ama yanlış yönlendirilmelere karşı dikkatli olmak da şarttır. Gezi Parkı’nda iktidarın emniyet güçleri tarafından inanılmaz bir vahşet uygulanan halk, haklı tepkisini ortaya koyarken, bazı odakların sahneye koyduğu oyunda figüran olmamaya dikkat etmelidir.
HAK İÇİN DİRENİŞİN sonuna kadar yanındayız. Hayatımızı bunun mücadelesi içinde geçirdik. Ama disiplinsiz ve bilinçsiz yığın hareketi, belirsiz odaklar tarafından yönlendirilebilir ve felaketle de sonuçlanabilir. Bugüne kadar Türkiye’de yaşanan felaketlerde gıkı çıkmayan, Türk milletine olan düşmanca tavırları aşikâr Uluslararası Af Örgütü ve benzer kurumların Gezi Parkı olaylarında kararlar yayınlaması, AB ve ABD siyasilerinin açıklamaları hayra alamet değildir. Uyarmak görevimizdir!”