Diliskelesi ile ilgili 400 yıllık belge

100

Diliskelesi’ne Polisan’ın liman yapma girişimi yeniden Dilovası ve Diliskelesi’ni gündeme getirdi.  Diliskelesi gerçekten yok oluyor.  Aslında yok edilmiş.  Diliskelesi ile ilgili belgelere baktığımızda ne kadar büyük bir tarih ve kültür katliamı yapılığı ortaya çıkıyor. Diliskelesi ile ilgili çok önemli araştırmalar yapıp belgesel çektik.

Bugün bu köşeden okuyun ve yorumu siz yapın. Ama şimdi bu köşede yayınladığım belge ise 400 yıllık bir gerçeği ortaya koyuyor.  4.500 yıl önce Evliya Çelebi’nin Dilisekelesi ile ilgili yaptığı tespitler gerçekten çok önemli. Şimdi hiç yorum yapmadan Evliya Çelebi’nin kaleminden 400 yıl önce Diliskelesi ile ilgili yapılan tespit deyim yerindeyse Diliskelesi’nin 400 yıl önceki belgeselini sizlere sunuyorum. Gelin Evliya Çelebi’nin kaleminden 400 yıl önceki Dilovası’nı okuyalım.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN KALEMİNDEN 400 YIL ÖNCEKİ DİLOVASI
Evliya Çelebi 1640′ ların Dilovası hakkında şu bilgileri veriyor:

‘Bu (Darıca)  kalede demir aldık.  Hava uygun olmadığından gemiciler kürek çekmeye başladılar.  Böylece  yirmi mil mesafedeki Diliskelesi’ne geldik ki burada Konya, Halep, Şam, Mısır’a giden hacılar tüccar ziyeretçiler at kayıklarına binip bir mil kadar karşı tarafta bulunan Hersek Diline geçerler.
Çünkü bir boğazdır.  Doğu tarafı seksen mil uzunluğunda bir körfezdir ki  nihayetinde İznikmid şehri vardır. Bu Gegboza Diliskelesinde  iki han, iki ekmekçi dükkanı, bir bozahane, iki bakkal dükkanı birde çeşme vardır ki üzerindeki tarihten Sultan Murad’ın Bostancıbaşısı Mustafa Ağa’nın 1048 (m. 1638) yılında yaptırdığı anlaşılıyor.
Buradan yine gemiye binip üç mil kadar kürek çekerek İçmesuyu  konağına geldik. Bütün arkadaşlarla dışarı çıkarak deniz kıyısında çadırlar kurup eğlenceye daldık.
Evliya Çelebi’nin kaleminden  Diliskelesi  Dilovası  Muhsil  içme suyunun vasıfları:
Her sene Temmuz’da kiraz mevsiminde İstanbul’dan ve diğer yerlerden binlerce insan akın edip çadırlar kurarak bir saz ve söz yiyip içme olur ki kırk gün kırk gece devam eder. Dillerde tabir edilmeyen tüfenk ve fişenk şenlikleri olur . Derde kapılıp fasit ahlat hastalığına tutulanlar burada üç gün üç gece içme suyundan içerler. Allahın emriiyle kimi kusarak, kimi sarı yeşil safra, sevda ahlat çıkarırlar ki insan fena kokusundan ölüm derecesine gelir. Bazıları aşağısından safra, sevda, balgam, ahlat karabalgam, gazbur, okrak, seyrence adlı çeşitli hastalıklar çıkararak sanki yeninden hayata kavuşurlar. Bazısından benzetilmek gibi olmasın tesbih tanesi gibi kese kese şeyler çıkar ki kırk ellişer boğum bağırsak şeklindeki bıçkıları çalılara sererler. Tuhaftır ki bazı keseleri yardıkları vakit içinden binlerce siyah başlı kurtlar ve kelebek gibi haşereler çıkar. Bu su yalçın kayadan kaynayıp çıkar. Berrak latuf bir su isede tuzlucadır.

Evliya Çelebi’nin  kaleminden  Diliskelesi İçme Suyunun şartları:
Bu suyu içecek olan kimse evvela üç gün tuzlu ve etli bir şey yenmeyip perhiz etmeli. Dördüncü gün sabah ve akşam birer  fincan su içmeli.  Amma kendini sıcak tutmalı. Üç gün bu şekilde vücudunu alıştırarak tuzlu su içmiş olur. Sonra üç gün dahi üç  nöbet bu suyu ve derisi yüzülmüş  tuzsuz piliç suyu içer.  Tamam onbeş amel ettikten sonra yukarıdan ve aşağıdan iyice temizlenir. Limon suyu, mayhoş çorba içerek ishalini keser. Çeşitli faydalarını görür. Sonra buradan gemilere binip karşı taraftaki Yalova Ilıcalarına giderek orada hamamlara girer. Sağlam bir vücuda kavuşarak  sıhhat bulur. Bu su işte böyle faydalı bir içme suyudur. (1051 Rebiulevvel Gureşi) “(m.1640-1641)

 Burada sözü edilen şifalı içme suları Tuzladaki değil,  Diliskelesindeki şifalı kaynak sularıdır. Bugün bu şifalı suların bulunduğu yer Solventaş  fabrikasının avlusu içerisinde kalır.

Evliya Çelebi   Diliskelesi içmeleri için  devamla  şunları  söyler :
“Buradan gemiye binip kürek çekerek yarım saatte İne Hacı köyüne vardık. Bu köy deriz kıyısında bir mescidli, altmış evli bir Müslüman köyüdür. Bir değirmeni var. Buradan yine 8 saat kadar kürek çektikten sonra Zeytinburnu köyüne geldik.”

Evliya Çelebi’nini Kaleminden Dilbaba Efsanesi:

“Oradan yine gemiye binip denizin karşı tarafında üç mil uzakta Baş iskeleye geldik. Oradan yine gemiye binip 30 mil uzaklıktaki konak yeri olan Diliskelesi’ne gittim.  Karşı tarafındakiki Gebize dili ile Gegbozadili Üsküdar tarafındadır. Bu ise Hersek tarafında hakikatten denize uzanmış bir dildir.
Evliye Çelebi’nini Kaleminden  Dilin meydana geliş sebebi:
 Rivayete göre Orhangazi asrında dünyayı dolaşan bir seyyah derviş buradaki gemicilere gelip “Oğullar! Beni karşı tarafa geçirin” der. Onlarda geçirmeyip giderler. O dünya seyyahı derviş hemen eteğine toprak doldurup “Biz karşıya Allahın emriyle böyle geçeriz.” Diyerek eteğinden toprağı denize döktükçe deniz kara olur. Bu şekilde geminin arkasından yürür gider. Bu durumu gören gemiciler, “Aman sultanım! Boğazı doldurup ekmeğimize mani olma. İstanbuldan İznikmite gemiler gitmez olur. Lütfen burası gemilerimize lazım” diye yalvarırlar. Oda onukuvun adım kadar denizde yürüyüp de karşı tarafa geçince kerametini meydana vurduğu için derhal temiz ruhlarını Cenabı Hakka teslim ederler. Gekboza Diliskelesi yakınında Dilbaba dede adı  ile gömülüdür.”  
Kaynak: Gebze Tarih Ansiklopedisi . İsmail Sevinç. Gebze Gazetesi  matbası  2005)
Evet sonuç olarak Evliya Çelebi’nin kaleminden 400 yıl önceki Diliskelesi’ni birlikte okuduk. Gerçekten Diliskelesi’nde yapılan tarih ve kültür katliamının boyutu çok yüksek. Diliskelesi ile ilgili hazırladığımız belgeseli sizlerin yüksek bilgilerine sunduk. Diliskelesi ile ilgili araştırma ve belgesel çalışmalarımız devam edecek. Buradan Necmettin Bitlis’e bir çift sözüm var. Sayın Polisan Yönetim kurulu Başkanı Necmetttin Bitlis bey artık Diliskelesi’ne biraz da Dilovası’na Evliya Çelebi’nin gözünden bakın. Sizlerde liman yapmak üzere Deniz doldurma yerine Dilovası’nın tarih ve kültürel geçmişini ortaya çıkararak gelecekte minnet,  şükran ve hayırla anılın.