Türkiye’nin gerek muhtevası gerekse fizikî yapısı itibariyle en kaliteli edebiyat yayını olan Dil ve Edebiyat Dergisi; zaman zaman, kültür hayatımız için hazine değerinde kitapları, dergi ile birlikte okuyucularına sunuyor. Bu kitapların birincisi, dergiyi yayınlayan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin 2010 yılında liseli öğrenciler arasında tertip ettiği hikâye yarışmasında dereceye giren öğrencilerin kalem ürünleri olarak kültür hayatımıza kazandırılmıştı. İkinci kitap, yine lise öğrencileri için tertip edilen ‘Deneme’ türündeki yazılardan oluşuyordu.
Dil ve Edebiyat Dergisi, 75. Sayısı ile birlikte okuyucularına, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin 7 numaralı yayını olarak, 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 692 sayfa hacimli 2014 Yılı Şiir Yıllığı‘nı hediye etti.
Yıllığın birinci bölümünde; Derginin Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak’ın: Yeni Türkiye’de Kültürel Kimliklerin Ortak Değerleri İnşası – Anadolu’nun ‘Yerli Düşünce’ Kaynaklarına Dönüşü başlıklı makalesi; Zafer Acar’ın: Kargışları Alkış Olarak Görmek – Tatlı Limon; başlıklı sunuş yazısı; Üzeyir İlbak, Zafer Acar, Zafer Özdemir, Abdullah İlhan ve Aykut Nasip Kelebek’in: Doğan Hızlan ile Eleştiri Üzerine Sohbeti ve Zafer Acar’ın: 2014’de Dergiler: Muhtarsız Edebiyat Köyü başlıklı makalesi yer alıyor.
Yıllığın ana bölümünü; hâliyle, şiirler oluşturuyor. Bu bölümde: Dil ve Edebiyat Dergisi’nin Şiir Sayfaları Editörü Zafer Acar’ın; Ay Vakti, Bir Nokta, Değirmen, Dergâh, Edebiyat Ortamı, Ekin Sanat, Hece, Hürriyet Gösteri, Kitap-lık, Kubbealtı, Kurşun Kalem, Külliye, Mesele, Milliyat Sanat, Mühür, Notos, Papirüs, Patika, Sâbit Fikir, Sincan İstasyonu, Şiir Saati, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Varlık, Yasak Meyve ve Yordam gibi yayınların da aralarında bulunduğu 75 adet dergiyi ve 3 adet internet sitesini taramak suretiyle seçtiği şiirler yer alıyor.
Fikir, Aksiyon Adamı ve Kudüs Şairi Mehmet Âkif İnan’a Rahmet ve Dua ile sunulan kitabın şiir bölümünde: Türkiye’den 126 şairinin şiirleri, medeniyet havzamızdan Türkçemize kazandırılmış 10 adet şiir, ayrıca Kürtçe, Lazca ve Süryanice şiirler, yabancı dillerden çeviri şiirler bulunuyor.
399. sayfadan 465. Sayfaya kadar devam eden ‘Soruşturma‘ bölümünde;
1-Günümüzün hâlihazırda yazılmakta olan şiiri üzerinde sizce hangi şair, kuşak veya akımın etkisi bulunmaktadır?
2-Şiirinizin öznesi (şiir-kişisi) siz misiniz?
3-Yer altı edebiyatın, özünü kaybeden insanla yeryüzüne çıkma ve merkezîleşme şansı var mı yoksa kirli-yenilik hep yenik mi kalacak?
4-Ülkemizde ödül mekanizması doğru işliyor mu?
5-Hükümetin ‘Yeni Türkiye’ politikası hakkında ne düşünüyorsunuz? Kültür, sanat ve bilhassa edebiyat alanında neler yapması gerektiği konusunda görüş beyan edebilir misiniz?
Şeklinde düzenlenen sorulara, Abdullah İlhan, Ali Emre, Ali Görkem Userin, Ali K. Metin, Aykut Nasip Kelebek, Celal Fedai, Furkan Çalışkan, Hayrettin Taylan, Hayriye Ünal, M. S. Karademir, Mustafa Özçelik, Nurettin Durman, Özcan Ünlü, Selim Sina Berk, Seyfettin Ünlü, Suavi Kemal Yazgı ve Şeref Akbaba’nın verdiği cevaplar kitabın 5. Bölümünü oluşturuyor.
‘Poetik Alıntılar ve Duruşlar‘ başlıklı bölümde: Ezra Pound, Üzeyir İlbak, Haydar Ergülen, Mürsel Sönmez, Enver Ercan, Hüseyin Akın, Ali Emre, İbrahim Tenekeci, Bünyamin K. ve Aykut Nasip Kelebek’in: edebiyat, kültür, inanç, yazarlık, şairlikve şiir üzerine efradını câmi, ağyarını mâni ölçüsünde fikir beyanları dikkat çekiyor.
‘Yeni Şiir Kitapları‘ başlıklı bölümde; Mehmet Âkif İnan, Hüseyin Peker, Salih Bolat, Hüseyin Alemdar, İsmail Kılıçarslan, Hakan Kalkan, Şafak Çelik, Murat Sözer, Ali Emre, Can Bahadır Yüce, Dilek Kartal, Mehmet Sümer, Cihat Duman, Zeynep Kayabaş, Eşref Yener, Gülten Akın, Cahit Koytak, Turan Koç, Enver Ercan, Mürsel Sönmez, Ali Ural, Ali K. Metin, Âdem Turan Özcan Ünlü, Ahmet Murat, Hakan Arslanbenzer ve Hayriye Ünal imzalı şiir kitaplarının tanıtım ve değerlendirme yazıları yer alıyor.
2014 Şiir Yıllığı‘na, hızlıca göz gezdirildiğinde;
Vermem sana can, çek elini ey melekü’l mevt
Cananıma nezreylediğim cana dokunma
*
Sır atlarla geçildi kıldan ince o sıratlar
*
Avazeyi bu âleme Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
*
Cihan-ârâ cihan içredir ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
*
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
*
Aldığımız nefesi bile geri veriyoruz
Demek ki hiçbir şey bizim değil.
*
O gül endam bir al şâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün
*
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
*
Kabilinden ‘mısra-ı berceste‘ler veya ‘berceste beyit‘ler bulmak mümkün olmuyor.
Mevlana Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
İse de… Söylenen yeniler, eskilerle mukayese edildiğinde neticeden memnun kalabilmek için hayli iyimser olmak gerekiyor.
Mamafih, kötümser olmaya da gerek yok. Test usulü ile kısırlaştırılan ifâde kaabiliyetine rağmen, beliğ nesirlerin, ümit veren seçkin nazım örneklerinin bulunduğunu görmekle okuyucu, tatminkâr ölçüde ferahlık duyabiliyor. Özellikle edebiyat üzerine yazılar, edebiyatın ciddî ve lüzumlu bir alan olduğunu ispat ediyor.
Olmazsa olmazlar bakımından bir sıkıntımızın olmadığı anlaşılıyor.
Zâten, olmazsa olmazlarımız olmasaydı, hiçbir şey olmazdı.
Türk Dil ve Edebiyat Derneği, Dil ve Edebiyat Dergisi, güzel hizmetler gerçekleştiriyor.
DİL VE EDEBİYAT DERGİSİ YAYINLARI:
Yönetim Merkezi: Dil ve Edebiyat Derneği. Feshane Caddesi Nu: 3 Eyüp 34050 İstanbul. Telefon: 0.212-581 69 12 Belgegeçer: 0.212-581 12 54 www.ded.org.tr e-posta: bilgi@ded.org.tr
DİL VE EDEBİYAT DERNEĞİ: İstanbul’da 22 Mayıs 2008 tarihinde kuruldu. Ocak 2009’da Dil ve Edebiyat Dergisi’ni yayınladı. Dernek Başkanı Ekrem Erdem, Dil ve Edebiyat Dergisi’nin ilk sayısında, dernek ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor: Dil, milleti meydana getiren unsurların başında gelir. Dil, millet fertleri arasındaki anlaşmayı sağlayan, millî birliğin esasını ve özünü teşkil eden bir araçtır. Toplumlar millet olmayı bir dile sâhip olmakla elde eder ve millî varlıklarını da kendi dilleriyle koruyabilirler. Dilini geliştirip zenginleştiremeyen, yabancı dillerin istilalarından koruyamayan milletler, ne millî bir kültür oluşturabilir, ne de oluşmuş kültürlerini koruyabilirler. Yozlaşma ve yabancılaşma dille sınırlı kalmayarak, zamanla bütün değerlerin yok olmasına ve millî birliğin telafisi imkânsız zararlar görmesine sebep olur. Dili yozlaşan, yabancı dillere karşı; gerek toplum hayatında, gerekse bilim ve eğitimde geri planda kalan bir milletin geleceği ciddî şekilde tehlikeye düşer. Bugün dilimiz iyi konuşulup yazılamamaktadır. Türkçemiz her gün biraz daha bozulmakta ve cümle bozukluklarına hemen herkesin konuşmasında rastlanılmaktadır. Dilimize karşı kayıtsızlık ve özenti, maalesef iş adamlarımızı ve esnafımızı da etkilediğinden üretilen mal ve ürünlerin isimlerinde, ticarî unvan ve adlarda yabancılaşma süratle artmaktadır. Şehirlerimizin cadde ve meydanlarında dolaşıldığı zaman, mağaza ve işletmelerin isimlerinde nasıl bir dil kirliliği yaşadığımız rahatlıkla görülebilmektedir. Güzel bir Türkçenin yeni nesillere aktarılarak varlığını devam ettirebilmesi için, şahıslar ve toplumla ilgili duyarlılık kaçınılmazdır. Bu konuda birey ve toplum olarak hepimiz dil bilincine sahip olmak ve bilinçli çabalar göstermek mecburiyetindeyiz. Dilimizin bozulmasını önlemek ve yabancılaşmasının önüne geçmek için Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili bilincin oluşturulmasına, öncelikle aileden başlanmalıdır. Çünkü çocuklarımız Türkçeyi önce ailelerinden öğrenmektedir. Okul öncesi eğitimden başlayarak yüksek öğretime kadar dil eğitimiyle ilgili gerekli tedbirler alınmalı ve bir takım düzenlemeler yapılmalıdır. Bu çerçevede dil eğitimi ciddî olarak gözden geçirilmeli ve öğrencilerimize iyi bir dil bilinci verilmelidir. En doğru eğitim, ülkenin kendi diliyle yapılan eğitimdir. Dil bilimcilere göre insan en iyi biçimde kendi dilinde düşünebildiği gibi, verimliliğini ve yaratıcılığını da kendi dilinde gösterir. Türk dilinin bozulma ve yabancılaşmasının önemli sebeplerinden birisi olan yabancı dille eğitime son verilmelidir. Ayrıca, Üniversitelerimizde Türkçenin eğitim dili olması ve bütün tezlerin Türkçe yapılmasının sağlanması, Türkçenin bilim dili olarak gelişmesinin önündeki engelleri kaldıracaktır. Yeryüzünde bazı eski sömürgeler dışında, yabancı dille eğitim yapan bağımsız bir ülke yoktur. Dernek, dil bilincinin toplumda yerleşmesi ve gelişmesini sağlayacak faaliyetlerde bulunmak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek maksadıyla kurulmuştur. |
KUŞBAKIŞI
HAYATA EDEBİYATLA BAKMAK:
M. Fatih Andı bu kitabında şu başlıklar altındaki deneme yazılarını bir araya getirmiş:
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı çoğaltmaktır, büyütmektir, zenginleştirmektir.
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı bir sanatın estetik açılımları ile güzelleştirme inceliğidir.
Hayata edebiyatla bakmak, hayata bir çift göz yerine, bir çok çift göz ile bakabilme çoğalışıdır.
Hayata edebiyatla bakmak, bugünü olduğu kadar, derin geçmişi ve sınırsız geleceği de yaşayabilme imkânıdır.
Hayata edebiyatla bakmak, hayatın sınırlarının dışındaki hayatı da tanıyabilme başarısıdır.
13,5 X 19,5 santim ölçülerinde, 184 sayfalık kitabın ilaveli 6. Baskısı, Eylül 2013’de yayınlandı.
HAT YAYINLARI: Selamiali Efendi Caddesi Nu: 3 Huzur Çarşısı Nu:15 Üsküdar, İstanbul
Hayata edebiyatla bakmak, hayatı özümseye özümseye, tadında yaşayabilmektir.
Telefon: 0.216-334 48 30 e-posta: info@hatyayinevi.com / hatkitap@gmail.com www.hatyayinevi.com
ÜLKÜCÜNÜN ÇİLESİ
Türk Ocakları Ankara Şubesi’nin 1960 – 1985 yılları arasında müdâvimi olan gençlerin Galip Ağabeyi, kalemi kuvvetli bir yazardı. Makalelerinin bir kısmı hayatta iken, bir kısmı da vefatından sonra toplanarak kitap hâlinde yayınlandı.
Rahmetli; ülkücü ile ülkücülüğü şöyle tarif ediyor.
Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakikî bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştanbaşa hassasiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükâfat istemez, bir garip kişidir… Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkârdır. Gerçek âşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegâne süsüdür. Ülkücünün en çok dinlediği, nasihattir. ‘Yapma!’ derler, ‘Hayatını heba etme!’ derler, ‘Gününü gün et!’ derler. O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.
İlk baskısı 1975, 7. Baskısı Temmuz 2014 yılında yayınlanan 12 X 19,5 santim ölçülerindeki eser, 251 sayfadır.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:
İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr
TÜRK SİYASÎ TARİHİ:
Prof. Dr. Kemal H. Karpat, Türkiye’de hâl-i hazırda var olan siyasî sistemi, Osmanlı Cihan Devleti’nin son döneminden başlayarak kendine has üslubuyla yaptığı dikkat çekici analizlerle anlatıyor.
Türkiye’de modern siyasî sistemin başlangıcı olarak 1839 Tanzimat Fermanı’nı kabul eden Kemal Karpat, bu yıldan itibâren Osmanlı toplumunda nelerin değiştiğini, dönemin önde gelen edebiyatçıların ve düşünürlerinin eserlerinden, gazete yazılarından yola çıkarak yorumluyor, bu yorumlarını da belgelerle zenginleştiriyor.
Daha sonrasında Meşrutiyet’in ilânı ve Jön Türk Devrimiyle Osmanlı Devleti’nin siyasî rejimi olan monarşı döneminin bitişi ve akabinde Cumhuriyet’in ilânı, CHP’nin tek parti olarak devletin başına gelmesi, en nihayetinde çok partili sisteme geçiş, ordunun her dönemde, nasıl siyasî rejimin en önemli unsuru haline geldiği ve aralarda yaşanan darbeler…
Kemal Karpat, Türk Siyasî Tarihi isimli kitabında her dönemi anlatan/açıklayan en önemli sâiklerin temellerinin, nasıl bir önceki dönemde atıldığını ve tarihin ancak edebiyat, sosyoloji, psikoloji ve felsefe gibi ilim dallarıyla kullanıldığında temel problemlere nasıl cevap verdiğini birbirinden farklı birçok örnekle sentezleyerek okuyucusuna naklediyor.
368 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı.
TİMAŞ YAYINLARI:
Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00
e-posta: timas@timas.com.tr / www.timas.com.tr
DERKENAR:
KADÜK (*) BİR KELİME: ‘SÖZCÜK‘
‘Kelime‘ kelimesi ‘Türkçe değil‘ diye dilimizden atılıp, yerine önce ‘tilcik‘ kelimesi konuldu. Tutmayınca ‘sözcük‘ kelimesi kullanılır oldu. Yanlış yapıldı, yanlış yapılmaya devam ediliyor. Türkçenin kaideleri çiğneniyor. Dil bayrağımız olan Türkçe ve kaideleri; paspas değildir, sakız değildir. Çiğnenmemeli.
‘Kelime‘ kelimesinin karşılığını lügatler; ‘Bir veya birkaç heceden meydana gelen ve bir mânâ ifade eden söz‘ olarak veriyorlar. ‘Sözcük‘, yapısı itibariyle, ‘kelimeden daha küçük‘ yapıda olan bir ifade vasıtasıdır. ‘Kelime‘den daha küçük olan ifade vasıtası ‘hece‘dir. Bu durumda sözcük kelimesinin karşılığı ya ‘kelimecik‘tir veya ‘hece‘dir. Nasıl olur da ‘kelime‘ yerine kullanılır? ‘Kelimecik‘ diye bir kelimeye ihtiyaç olmadığına, ‘Hece‘ kelimesinin yerine de kullanılmadığına göre ‘sözcük‘ kelimesi ‘kadük‘tür.
(*)Kadük: Hükümsüz, geçersiz, terk edilmesi gereken.
KISA KISA…
1-MACARİSTAN’DA GÜL BABA: Erdoğan Aslıyüce / Yesevi Yayıncılık.
2-DİLLERİN ŞİFRESİ: Dr. Yusuf Gedikli / Boğaziçi Yayınları
3-ALİ NİHAD TARLAN’DAN DİVAN ŞİİRİ DERSLERİ: Güler Güven / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları.
4-TÜRK SANATINDA TEZHİP: Prof. İlhan Özkeçeci, Şule Bilge Özkeçeci / Yazıgen Yayınları.
5-OSMANLI TÜRKLERİ: Justin McCarthy / Tarih ve Kuram Yayınları.