Mayıs ayında yapılan seçimler öncesi en önemli müjdelerden biri Karadeniz’de bulunan doğalgaz idi.
Haziran 2022’de, CB Erdoğan 2023 ilk çeyreğinde ilk fazda üretilecek günlük 10 milyon (aylık 300 milyon) metreküp doğal gazın millî iletim sistemimize aktarılacağını söylemişti.
Erdoğan 20 Nisan 2023’te yani 14 Mayıs cumhurbaşkanı seçimlerinden hemen önce “Karadeniz doğal gazını devreye aldık” dedi. Devreye alındığına dair görkemli bir açılış programı yapıldı.
Cumhurbaşkanı “1 yıl boyunca evlerimizdeki mutfak ve sıcak su tüketimi için gereken doğal gaz ücretsiz olacaktır. Ayrıca önümüzdeki 1 ay boyunca konutlarımızda ısınma dâhil tüm doğal gaz tüketiminden de ücret almayacağız” sözünü verdi.
Nitekim bu söz gereği aylık 25 m3’e kadar olan mutfak ve su tüketiminde kullanılan gaz ücretsiz verilmekte. Aylık 120-150 TL’lik gazın ücretsiz verilmesi seçim kampanyasında çok abartılı bir şekilde kullanıldı.
****
EPDK’nın doğal gaza ilişkin verilerini açıkladığı aylık raporlara bakıldığında Karadeniz gazının halen üretilip sisteme verilmediği görülüyor. Türkiye’nin son yıllarda aylık 40 milyon m3’e yakın olan doğalgaz üretimi Haziran ayında da aynı miktarda gerçekleşmiş.
Yani devletimizin “Karadeniz Gazı” diyerek ücretsiz verdiği gaz meğerse ithal Rus gazı imiş. “Dostum Putin’in” jesti ile bu gazın da faturası ertelenmiş ve halen Rusya’ya ödenmemiş.
****
Fakat sevgili devletimizin güzide kurumu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), doğalgazın bir ay ücretsiz verilmesi nedeniyle Mayıs ayında TÜFE hesabında “sıfır fiyat” yöntemini uyguladı. Bu uygulamayla yüzde 2,4 civarında beklenen aylık enflasyon yüzde 0 (sıfır) olarak açıklandı. Yıllık enflasyon da yüzde 40’ın altına bu okus-pokusla düşürülüp, memur, emekli ve işçi maaşları zamları buna göre yapıldı. Daha doğrusu gerçek enflasyonun altında zam verilerek milyonlarca vatandaşımızın alım güçleri azaltıldı.
Yani devlet çay kaşığıyla verdiği gaz parasını, vatandaşın cebinden kepçeyle aldı.
Bir gazdan birkaç yalan çıkaran yöneticilerimizin zekasına şapka çıkarıyorum. Doğru olmayan bilgilerle vatandaşın hem oyunu alıp seçim kazanmak ve hem de parasını alabilmek hünerini alkışlıyorum.
**************************
TÜİK Enflasyonu Artık Gerçekçi mi?
Son yıllarda TÜİK’in verdiği enflasyon rakamlarının gerçekçi olmadığı, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)nin bilerek düşük gösterildiği konusunda tarafsız ekonomistler hemfikirdi.
Buna inanmamızın üç sebebi vardı:
Birincisi, hayatın gerçekleri yani çarşı pazarın fiyat artışları ile TÜİK’in verdiği rakamlar uyuşmuyordu.
İkincisi, ENAG’ın ve İTO’nun verdiği rakamlar ile TÜİK’in rakamları arasında uçurum vardı.
Üçüncüsü, TÜİK’in verdiği Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) ile Tüketici Fiyatları (TÜFE) arasında uçurum vardı. Bu rakamlara inanırsak üreticilerimizin son 2-3 yıldır sürekli maliyetlerinin altında yani zararına sattıklarına da inanmamız gerekiyordu. Oysaki bu kadar uzun süre zararına satış yapan işletmelerin ayakta durması mümkün değildir.
****
TÜİK’e göre Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) 2023 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 9,09 arttı.
İlk defa TÜİK’in açıkladığı aylık TÜFE artışı ENAG’ın rakamını geçti. ENAG’a göre enflasyon Ağustos’ta aylık yüzde 8,59 arttı.
Bu durum “TÜİK rasyonel politikalara dönüyor” yani artık doğru rakamlar vermeye başladı kanaati uyandırdı.
Fakat yıllık enflasyon halen çok farklı: TÜİK’e göre yüzde 58,9 ENAG’a göre yüzde 128.
ÜFE’de durum şöyle: TÜİK’e göre, Aylık Üretici enflasyonu Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 5,89.
Yani maliyetleri yüzde 6 civarında artan üreticiler, kâğıt üstünde ilk defa, ürünlerinin fiyatlarını maliyetin üstünde artırarak kâr edebilir hale gelmiş görünüyor.
TÜİK yeni dönemde yılların yanlış verilerini düzeltme gayreti içinde gibi. Ama aylık enflasyonu yüzde 10’un üstünde, yıllık enflasyonu yüzde 60’ın üstünde göstermemek için biraz oynama yapıldığı izlenimi veriyor.
****
Bundan sonra daha gerçekçi rakamlar verilmesi ücretlilerin gelirlerindeki kaybı geri getirmez. Ama bundan sonra yeni kayıplara uğramasının önüne geçebilir.
Bağımsız ekonomistler doğru rakamların açıklanmasının sağlayacağı güven ortamı ve faydanın, yaratacağı sakıncalardan fazla olacağını söylüyorlar.
TÜİK Eski Başkanı Birol Aydemir’in teklifini tekrar hatırlatmak istiyorum:
“İktidarın yapması gereken ilk iş TÜİK’e bağımsızlığını geri vermesidir. Hesaplamalarda yaptıkları yanlışları, manipülasyonları düzeltmektir. Ve gerçek enflasyonu (özellikle son iki yılı) yeniden hesaplattırmaktır.”
Son iki yılın yeniden hesaplattırıldığını fakat bunun açıklanmayacağını düşünüyorum. Bir süre çift (biri resmi biri kendisine özel) muhasebe defteri tutan tüccarlar gibi devam edileceğini sanıyorum.
Böyle bir durum köklü bir devlete yakışmaz. Şeffaf ve güvenilir TÜİK verilerine ne kadar erken kavuşursak o kadar iyi olacak.
**************************
Kılıçdaroğlu Da Güven Kaybetti
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun en büyük kozu kendisinin toplumda dürüst, yalan söylemeyen, sözüne sadık, devlet tecrübesi olan, ahlaklı bir kişilik olarak tanınmış olmasıydı.
Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Turu öncesinde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile (ortaklarından habersiz yani 6’lı masada onaylanmamış) gizli bir anlaşma yaptığı ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu CB seçildiği taktirde Zafer Partisi’ne İçişleri dahil üç bakanlık ve MİT Başkanlığını vermeyi taahhüt etmiş. Böyle bir protokol yapılabilir ama ortakların haberi olmadan yapılması kendisine güveni sarsmış, gelecekte muhtemel işbirliklerini zora sokmuştur.
Kılıçdaroğlu bu iddiayı yalanlayamadı, sadece “ikimizin namusuna emanet edilmiş bir belge idi” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun Hasan Cengiz isimli Erdoğan’a yakın, ilginç siyasi ilişkileri olan ve Perinaz Mahpeyker Yaman isimli AKP’li olduğu, Atatürk’ten nefret ettiği, sosyal medya hesabındaki profil ve paylaşımlarından hemen anlaşılabilen kişileri danışman tayin ettiği ortaya çıktı.
Önce bu kişilerin danışman atandığı reddedildi. Sonra “paylaşımlarını bilseydim atamazdım” türü açıklamalarla itiraf edildi.
Bu olay da Kılıçdaroğlu’nun “dürüst ve güvenilir” sıfatının üzerini kalın siyah bir kalemle çizdi.