Önceki köşe
yazımın başlığı “Akıl ve Bilimle Yönetmek” idi. Bu yazıyı Prof. Dr.
İskender Öksüz’ün “Devleti şirket gibi yönetmek” başlıklı makalesinden
alıntılarla ve bunlara yaptığım yorumlamalarımla yazdım.
Bu yazdıklarıma,
uluslararası bir şirkette yöneticilik yapmış ve halen de yine uluslararası bir
şirketin bayiliğini yapmakta olan, değerli dostumuz Nazmi Ertuğral Facebook’ta
bir yorum yaptı. Böylece konunun daha iyi anlaşılmasına hem katkı sunmuş, bana
da ikinci bir yazıda düşüncelerimi daha da açma imkânı vermiş oldu. Yorum
şöyle:
“Devleti şirket gibi yönetmek cümlesi bir taraftan çok doğru, ama hayatında hiçbir şirket yönetmemiş
siyasetçinin elinde de çok tehlikeli bir enstrümana dönüşebiliyor.
Devletler tıpkı şirketlerin yönetim aklı gibi ama sadece kâr eksenli
olmayan, tek hedefin kâr olmadığı sosyal devlet, strateji vb birden fazla
karma dengeyi de gerektirmekte, sadece materyalist ve pragmatik prensiplerle
sosyal devletten uzaklaşıp ya vahşi kapitalizme ya da kontrolsüzlüğün
yoğunlaştığı ve çıkar ilişkilerinin hâkim olduğu suiistimallere yol açabilmektedir.
Mühendislikte
2×2=4 eder doğrudur, matematik esastır. Hukukta ve Devlet yönetiminde ise
işin içine sosyal değerler, etik ve stratejik değerler, yorumlar da girer
ve bazen 3 de eder, 5 de edebilir. Bu yüzden kamu yönetimini sadece mühendislik
penceresinden değerlendirmenin eksik olduğu genel kabul görmüş yaklaşımdır. Bilim
evet, şirket gibi devlet yönetmeye hayır.”
Bu
yorumda yer alan kavramları açtığımız zaman aslında farklı bir görüşü
savunmadığımız anlaşılacaktır.
Şirketi
kalite belgeleri aldığı halde, sadece patronun kârını maksimize etmeye
odaklanmış yöneticiler kaliteli yönetici değildir.
Devleti
yönetme yetkisine kavuşmuş fakat “hayatında kaliteli bir şirket yönetmemiş”
kişilerin, “devleti şirket gibi yönetiyorum” iddiası da kötü yönetime
bir kılıf uydurmadan ibarettir.
Bir mühendis ve hukukçu olarak görüşüm şudur: Hukukta ve devlet yönetiminde de bir mühendis
gibi analitik düşünmeye ve kalite sistemlerini uygulamaya ihtiyaç
vardır. Tabii ki mühendis yöneticilerin de “Anayasa bir kere delinse ne
olur?” anlayışında değil, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı olması
gerekir.
Netice
olarak, bu yazılar “devleti şirket gibi yönetecekseniz, akıl ve bilimle
yönetilen kaliteli şirketler gibi yönetin” demek için
yazılmıştır.
**************************
KALİTELİ ŞİRKET NASIL OLUR?
Aldığım
eğitimlerde bize kaliteli şirketin sadece maksimum kâr eksenli
olmadığı, kaliteli şirket olmak için sadece hissedarları (patronları) mutlu
etmenin yeterli olmadığı anlatıldı.
Kaliteli bir şirket BÜTÜN PAYDAŞLARINI yani çalışanlarını, tedarikçilerini,
müşterilerini ve hatta çevredeki diğer insanları da mutlu eden şirkettir.
Kaliteli
şirketin çalışanı bu şirkette çalışmaktan gurur duyar ve işe gelirken
mutlu olur.
Tedarikçisi bu şirkete
hammadde, yardımcı madde veya hizmet tedarik etmekten gurur duyar, mutlu olur.
Müşterileri bu firmanın
ürünlerini kullanmaktan gurur duyar, markalarını amblemlerini taşımaktan mutlu
olur.
Bu
şirket çevresinde yaptığı sosyal sorumluluk projeleriyle birçok insanın
hayatına iyilikler, güzellikler katar, çevredeki insanlar böyle bir
şirketle komşu olmak veya bir şekilde ilişkide olmaktan mutlu olur.
Hatta rakip
firmalar bile, tamamen ticari kurallar kapsamında, dürüstçe rekabet
ettikleri böyle kaliteli bir şirketin var olmasının kendilerini geliştirici
etkisini görür ve saygı duyarlar.
Bütün PAYDAŞLARINI
mutlu edemeyen şirketler ne kadar kârlı olursa olsun kaliteli sayılmazlar. Çünkü
gelecekte de aynı kârlılığı sürdüreceğine dair güven telkin etmezler.
**************************
DENGE VE DENETİM İHTİYACI
Prof.
Dr. Emin Akçaoğlu’nun “İyi Yönetim- Kötü Yönetim” başlıklı makalesinde dediği
gibi, ‘Yönetim becerisi’ bir firmanın veya kurumun içindeki en önemli
kaynaktır.”
Bu
hüküm kamu yönetimi için de aynen geçerlidir.
“Daha iyi, daha tecrübeli, daha yetenekli, daha becerikli olan yönetici
aynı malzemeyle ve hatta daha azıyla daha iyi iş çıkarır.”
Yöneticinin
kurum/firma içindeki en önemli işlevi karar vermedir. Yönetici karar
veren kişidir.
O halde
“iyi yönetici doğru karar veren yönetici” iken “kötü
yönetici yanlış karar veren yöneticidir.”
Bu
yüzden yöneticilerin stratejik karar verme yetkileri, bir takım zorunlu müzakere
süreçleri ve onay mercileri ile kısıtlanmaktadır. Modern şirket ve
devletlerde denge ve denetim mekanizmaları kurulmuştur. Çünkü bu tür
kararların geri döndürülemez etkileri olabilecektir.
Elbette
her şirket veya kurumda iyi bir yöneticinin bireysel katkısı inkâr
edilemez.
Ancak şirketler
de devletler de kişilerle kaim değildir. Kaliteli şirketlerde ve gelişmiş
devletlerde yöneticiler değişse de iyi yönetimin devam etmesi için
gerekli tedbirler alınmıştır.
Yazılı
ve teamül olarak gelen kurallar yerleşmiştir. Birimlerin ve kurumların
görevlerini kurallara uygun olarak yapması sağlanmaktadır.
**************************
DEVLETİ KALİTELİ BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETMEK
Paydaşların mutluluğu ölçütünü
düşünerek değerlendirirsek iyi bir devlet yönetimi ile iyi bir şirket yönetiminin
benzeştiğini görürüz.
Devleti yönetenler de
öncelikle vatandaşlarının mutluluğunu, refahını, güvenliğini ve bu ülkenin
vatandaşı olmakla gurur duymalarını sağlamakla yükümlüdür.
Vatandaşları en mutsuz, en öfkeli olan, yetişmiş insan gücünün başka devletlere göçünün önlenemediği ülkelerin
yöneticileri kaliteli yönetici değildir.
Ekonomisi
istikrarsız, mali gücü bozuk, kredibilitesi düşük bir ülke olarak tedarikçi
ve müşteriniz olan ülkelere güven veremiyorsanız kaliteli bir yönetiminiz
yoktur.
Dış politikada günlük
savrulmalar yaşıyorsanız, müttefik ve düşmanlarınız sık sık değişiyorsa,
çevrenizdeki ülkeler ve dünya düzenini etkileyenler yarın nasıl davranacağınızı
bilemiyorlarsa kaliteli bir yönetiminiz yok demektir.
Bütün stratejik kararları bir kişinin yetkisine vermiş, denge ve
denetleme mekanizmalarını yok etmişseniz kaliteli bir yönetiminiz yoktur.
Akıl ve bilimle yönetilmeyen bir devletin bırakın güçlenmesi, mevcut gücünü koruma
ihtimali dahi yoktur.