“Devalüasyon hacizdir”

186

Çok yıllar önce, bir mühendis arkadaşım, Prof. Dr. Murat
Çekirge, “Devalüasyon hacizdir!” demişti. Çarpıcı bir ifade, çarpıcı bir
hükümdü.

Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında hızlı bir asansör
gibi inmesi bana ta 1980’lerde işittiğim bu sözü hatırlattı. İnsanlar konuşur:
Dolar fırlamış. Veya daha romantik: Doların ateşi düşmüyor. Sonra sorarlar,
peki Avro da çıkmış mı? O da mı çıkmış. Aslında aziz dostlar ne dolar çıkıyor,
ne Avro. Biz iniyoruz. Hızla inen bir asansör gibi dedim ya. O asansördeki
herkes, bütün manzaranın yükseldiğini görür. Aslında manzara yerli yerinde
durur. Onlar yükselmiyor, biz iniyoruz.

Şu anda olup biten devalüasyon mudur? Evet devalüasyondur
veya hayır değildir dersem terimin anlamıyla ilgili gereksiz bir münakaşa olur.
Devalüasyon, yani değerinin düşürülmesi, tıpkı revalüasyon, yeniden değerlenme-
aslında değerinin yükseltilmesi-  gibi
genellikle paranın sahibinin kararıyla, egemen devletin iradesiyle olan bir
iştir. Biz TL’nin yabancı paralarla takas edilebilirliğine geçmeden önce
devalüasyon yapardık. Yani dolar şu kadardır diye verdiğimiz kararı, yine
kendimiz değiştirir ve hayır, o kadar değil şu kadardır diye ilan ederdik. Bu
ilan işi yapılana kadar da gizlilik korunurdu. Şimdi devalüasyonumuzu
milletlerarası piyasa yapıyor. Şahsım istemese de yapıyor. Arzu ederseniz adına
başka bir şey deyin; olup biten, paramızın değer kaybıdır sonuçta.

Parsel parsel Türkiye

Şimdi dönelim Murat Hoca’nın sözüne: Devalüasyon hacizdir!
Prof. Çekirge sözünün anlaşılma zahmetini de bana bırakmayıp açıklamıştı. Sizin
malınızı, tabiî kaynaklarınızı, emeğinizi yabancıların ucuz ucuz, yok bahasına
almaları demektir. El-hak öyledir!

Bir başka arkadaşım da geçen gün bir video kaydı göndermiş.
Bizim Türk malı sandığımız birçok markanın, yabancılar tarafından alınıp, artık
onların malı olduğunu anlatıyordu… Neler yoktu ki? En eskilerden Hacı Şakir,
daha yenilerden Beymen, Banvit, İçim (Süt, vs), Komili, Filli Boya, Yumoş ve
daha niceleri. Bunlar şirketler. Bunların dışında, gün geçmiyor ki yabancılar
arazi alıyor, yeni inşaatların çoğunu yabancılar alıyor haberleri gelmesin.

Ne var bunda diyeceğim. Alırlar, satarlar… Biz de alır satarız.
Bir haksızlık yok… mu? Mesela şu anda bizim bütün şirketlerimiz, bütün menkul
ve gayrı menkullerimiz, arazilerimiz, her şeyimiz, birkaç gün içinde yüzde şu
kadar ucuzladı. Bir haftada %7. Şu andaki dolar fiyatıyla hesapladım. Peki bir
yılda? 10 Ağustos 2019 günü 1 dolar 5,47 TL imiş. Şu anda 7,31. %30’un üstünde
bir… Bir ne? Devalüasyon mu diyeyim, değer kaybı mı? Ama ben dolar veya Euro
veya benzeri bir para birimi ile iş gören bir şirket veya şahıssam, başka bir
kelime kullanırım: Kelepir! İsterseniz haciz de diyebilirsiniz. Haciz malları
ucuza gider ya…

Çok ucuzladık

Başka bir ölçü alayım. İstanbul Borsasındaki en değerli 100
şirketin hisse senetlerinin toplam değerini gösteren BIST 100 indeksi. Bu
doğrudan doğruya sanayi ve ticaret varlıklarımızın en önemli kısmının fiyatının
ölçüsü demektir. Piyasanın onlara biçtiği değer budur. Çarpıcı gözlem şu, 2017
yılının bu günlerinde BIST 100 aşağı yukarı bugünkü değerindeymiş. Peki 2017
Ağustos’unda dolar neymiş? 3,54 TL. Bugün yüzde 106 artmış. Yani dışardan bakan
için bizim en büyük şirketler bugün yarı fiyatında!

 Kelepir! Haciz malları bunlar! Aktion. Sale. Kampanya.
Görülmemiş ucuzluk. Türkiye indirimde! Kapanın elinde kalıyor. Nitekim
Hindistan sitesi investment.com, BIST 100 için “Kuvvetli alım” tavsiyesinde
bulunuyor. Fakat görüyoruz ki bu tavsiye pek dinlenmiyor. Çünkü yıllardır
BIST’in bir yere gittiği yok. Ülkenin genel durumundan diyorlar. TL’nin
durumundandır diyorlar. Bunun yerine, cesareti olanlar gelip doğrudan doğruya
BIST 100’deki şirketleri alıyor.

Emeğiniz de ucuz

Son bir not: Yabancılar alıyor da, alırken paraları
yerlilere veriyor. Bu para yeni yatırımlar, yeni şirketler demek değil mi? Hem
alırken döviz bozduruyorlar. Nerde bu dövizler? Ne yeni şirketler görüyoruz, ne
döviz bolluğu. Galiba satan yerliler o dövizle başka bir iş yapıyor ve bu iş
Türkiye’de değil.

Biz sıçraya duralım, yabancılar bizi kıskana dursun… Bir
hesaplayın bakalım, bir telefon almak için sizin kaç gün çalışmanız gerekiyor.
Bir araba almak için. Bir kilo et almak için. Bir de bakın bakalım bir Alman
veya Amerikan’ın bunları almak için kaç gün çalışması lazım. Bir bakın bakalım
bir litre benzin, bir kilowat-saat elektrik onlarda kaç para bizde kaç para.
Yurt dışında lisansüstü, doktoraya gönderdiğimiz öğrenciler, Türkiye’ye
döndüklerinde ne görsünler… Dr. Öğretim Görevlisi, hatta Doçent olduklarında
alacakları ücret, öğrenci bursundan az. Ve kara kara düşünürler: Gitmek mi zor,
kalmak mı zor?

 Haciz bir tarafa, yukarıda saydığım ürünlerin çoğunda
dünyanın başka ülkelerinde görülmemiş vergiler vardır. Neden? Çünkü bizim
ödenecek borçlarımız var. Ödenecek hazine taahhütlerimiz var. Bir de taviz
veremeyeceğimiz itibarımız.

Çalışın. Emeğiniz ucuzladı ama çalışmaktan başka yapacak bir
şey yok. Çalışmanız yetmiyorsa anadan-babadan kalma araziyi, evi, dükkânı
satarsınız, eğer varsa. Yabancıya göre onlar da ucuzladı; size göre pahalılaşsa
da.

Buna haciz diyorlar veya kampanya. Bir Türk şirketi alana ikincisi
bedava. Hayırlı işler.(Alıntı: Milli Düşünce Merkezi

Önceki İçerikİngiltere’den Tespitler (37)
Sonraki İçerik‘Hindistan’ın en eski sâkinleri Türklerdir.’ Yazarlarımız OĞUZ ÇETİNOĞLU ve M. KEMAL SALLI Prof. Dr. MEHMET BAYRAKDAR ile ‘DRAVİDİ TÜRKLERİ’ni konuştu.
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)