Derin devletlerin çoğu komplo teorisi, fakat bir tane
gerçeği var, bunu anlatacağım demiştim. Sözümü tutayım.
“İdrakimize giydirilen deli gömlekleri”
İdeolojilerin insanda neredeyse tıbbî bir etkisi var.
Kuvvetli uyuşturucular, LSD gibi. İnsanlar gördüklerine değil, ideolojinin
kendilerine telkin ettiğine inanıyor. Normal insan çevresine baktığında,
eşyadan yansıyan ışık gözüne girer, oradan beynine geçer ve beyin gelen
görüntüye anlam verir. Ha, demek burası yol, şu bir ağaç, burada da bina var
der. Veya burası dünya, burada insanlar “millet devleti” veya “ulus-devlet”
veya “nation-state” denilen teşkilatlar içinde yaşıyorlar deriz. Bu dünyanın
zembereği asırlardır böyle işliyor deriz.
İdeolojinin kör ettikleri, dışardan, eşyadan yansıyıp
gözlerine, oradan da beyinlerine giden sinyalle amel etmez. Ne göreceklerini
ideolojileri peşinen söylemiştir. Onlar etrafı gözleyen fotoğraf veya video
makinesi gibi değil, projeksiyon makinesi gibi, sinemalarda perdeye filmi
yansıtan makineler gibi çalışır. Dünyayla aralarında bir perde vardır ve
beyinlerine önceden yüklenmiş senaryo gözlerinden bu perdeye yansır. Yüklenen
neyse onu görürler. Bir araya geldiklerinde de küçük yaştan beri kulaklarına
fısıldanan o ön yüklemeli manzarayı bir birlerinden teyid ederler ve demek ki
bu söylediklerimiz “maruf ve meşhur” imiş derler. Kendi özel maruf ve
meşhurlarıdır. Ve o marufu emrederler. Toplum biliminde bu grupça, birlikte
aldanmaya “yankı odası- echo chamber” deniyor.
Üç kozmoplitler
Bir zamanlar, “Ne milleti? Ne devleti? Burası dünya,
burada sınıflar var, en büyüğü proletarya sınıfı, gittikçe büyüyor, dünyanın
tamamında iktidara geliyor, bunun da zararı yok, çünkü yakında proletaryadan
başka bir sınıf kalmayacak!“, diyen projeksiyon makineleri revaçtaydı.
Sonra gerçek onların motorunu durdurdu, perde kalktı. Şimdi sol milliyetçidir.
Türkiye’de de bir süre, “Ne milleti! Dünya da, Türkiye’de
çok kültürlülüğe gidiyor, yakında hepimiz İngilizce konuşacağız, AB üyesi
olacağız, yaşasın multi-kulti”, diyorlardı. Sonra Almanya ve İngiltere
multi-kulti öldü dedi. Onlar öldü deyince öldü de.
Siyasî ümmetçilerin marufu başkaydı. Mesela Hürriyet
gazetesinin başlığındaki slogana, “Türkiye Türklerindir” sözüne kızıp,
şöyle derlerdi: “Ahlaksız bu şerefsiz. Türkiye Türklerindir diyor. Hâlbuki
burada şu var, bu var, öteki var… ” Millet sayımız ben saymayı
bıraktığımda 36’yı geçmişti. Türkiye’nin her yanına vatanın paylaşılması
gerektiğini, “ortak vatan“ı anlatıp halkı ikna edecek heyeti nasihalar
gönderiyorduk… Yok yok, o mütareke sırasındaydı, bu sefer akil adam heyetleri
gönderiyorduk. Millet filan hikâyeydi. Bizi birbirimize bağlayan asıl kuvvet
Müslümanlıktı.
Bahs itmez oldı kimse, kesildi lisanları
Sonra bu sesler sustu. Bir daha tekrarlanmaz oldu. Şöyle medya,
böyle medya, havuz falan deniyor denmesine de slogan hâlâ orada duruyor. Demek
ki “Türkiye Türklerindir” ahlaksız ve şerefsiz değilmiş. Kaldırmak da o
kadar kolay değilmiş. Son zamanlarda burada şu da var, bu da var, öteki de var
lafları duyuyor musunuz? Baki rahmet istedi, “Bahs itmez oldı kimse kesildi
lisânları”
Her devletin bir milleti vardır ve o milletin mensuplarının
aziz bildiği değerler vardır. Eğer halkı dinlerseniz, hislerine, tepkilerine
kulak verirseniz, sonunda derin devlet, yani millî iradeye ram olursunuz. Bugün
bütün siyasî partiler hemen her ay yaptırdıkları anketlerle halkı dinliyor.
36 milletli zamanlarda, Habur rezaletinden hemen sonra bir
anket yaptırıldı. Anket sonuçlarını sıcağı sıcağına alan Ak Partili bir
milletvekiliyleydim. O olup biteni tasvip etmeyenlerdendi. Telefonu kapattı,
bana döndü ve “Hadi bakalım buyurun“, dedi. “Trakya’da %10’un
altındayız.” İşte ben liberal kozmopolitim diyenlerin de, kozmopolit
İslamcıyım diyemeyenlerin de çarpıp, aman bu noktaya dokunmayalım dedikleri
derin devlet, daha doğrusu derin millet budur. O derin millet şimdi onları
yerli ve millî yapmıştır.
Üç bin yıldır egemendir kendileri. Biline. Öğrendiniz zaten. (Alıntı: Milli Düşünce Merkezi)