Deprem Kader, Tedbirsizlik Felâket…Gazeteci Yazar MÜJGÂN SUVER ile Felâketimizi Konuştuk

135

Oğuz Çetinoğlu: Allah tekrarından
saklasın. Yaşadığımız felâketle alâkalı ilk intibânız nedir?

Müjgân Suver: Cehenneme uyandık…

Her depremde yeniden cehenneme
uyanan Türkiye’de gördüğümüz hep aynı manzaralar, aynı çığlıklar ve hep aynı
açıklamalar. Aldığımız bunca derse, çektiğimiz bunca acıya, binlerce ölümlere
rağmen, değişmeyen hep aynı kapkaççı zihniyet, benden sonrası tufan siyaseti…

Felâket gelince de derin
sessizlik…

Çetinoğlu: Yardım vaatleri –
teklifleri var…

Suver: Ankara’dan önce BM’den, AB’den, komşu ülkelerden, dünyânın
dört bir yanından duyulan yardım teklifleri… Hepsi bizim ‘Ey!’ diye meydan okuduğumuz ülkeler…

Onların insanlığını takdir
ederken, ülkemizin tedbir eksikliğinin mahcubiyetini yaşıyorum.

Çetinoğlu: Mahcûbiyetin ötesinde
ıstırap verici uygulamalarımız var: 1997 yılında imzalanan EMASYA (Emniyet Asayiş
Yardımlaşma) Protokolü iptal edildi. 1999 yılında İzmir İstihkâm Okulu
Bünyesinde oluşturulan eğitimli kurtarma birliği de lağvedildi.

Kahramanmaraş,
Hatay depremi hakkında görüşüyorduk. Devam buyurur musunuz efendim…  

Suver: Fay dönemlerinin uzun olması ne yazık ki rehâvete
kapılmamıza sebep oluyor. Acılar küllenince verilen sözler unutuluyor,
depremlerde can ve mal kaybını en aza indirgemek için hiçbir adım atılmıyor…
Anlıyoruz ki son depremden bu yana hiçbir şey yapılmamış. Var olan bin yıllık
kamu kurumları yıkılmış, Akut ve 2010 yılında iptal edilen gibi birçok gönüllü
özel girişimlerin alt yapısı tasfiye edilmiş. Böyle günlerin acil kurtarıcı
teşkilatı ordumuz devreden çıkartılmış.

Çetinoğlu: İlim insanlarımızın
uyarıları da dikkate alınmadı…

Suver: Evet! Tehlikeyi hatırlatan ilim insanlarına, ilmî raporlara
kulak tıkanıyor, felaket tellallığı yapmakla suçlanıyor. Yeni bir deprem
gelince de krizi yönetmesi gerekenler ışığa tutulmuş tavşan gibi hareketsiz
donup kalıyor. Hayat kurtaracak ilk 72 saatte halkın çığlığını duyan yok!
Yardıma koşan yok, enkaz kaldıran yok, enkaz altından gelen imdat çığlıklarına
minarelerden gelen Sela sesleri, çâre üretmesi gerekenlerin takdiri ilâhî,
kader, sabır sesleri cevap veriyor.

Çetinoğlu: Dayanışma uygulamamızı
da değerlendirmeye tâbi tutmak gerekiyor…

Suver: Türkiye gibi deprem ülkesi bir yerde, siyâsî görüşü ne
olursa olsun, bütün hükümetlerin, siyâsî partilerin, mahallî yöneticilerin
programında öncelik tehlike altındaki şehirlerin depreme karşı hazırlıklı olması
gerekmiyor muydu?

Türkiye’nin Güney’i ve
Güneydoğu’su, Suriye’nin Kuzeybatısı’nda meydana gelen depremlerin ardından,
hayatını kaybedenlerin sayısı giderek artıyor. Sorularınızı cevaplandırdığım saatlerde
sadece Türkiye’deki ölü sayısı 16.500’ü aşmış durumda. Binlerce insan hâlâ
canlı veya cansız enkaz altında. Binlerce insan dondurucu soğuğa karşı
korunmasız bir halde hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Çetinoğlu: Takdire tedbir fayda etmez’ sözünün ardına sığınılıyor…

Suver: Bu söz sorumlulara tedbirsiz olma suçunu işleme serbestiyeti
sağlamaz. Günümüzde gerçekçi olmayı öğütlerken ‘ayakları sağlam yere basmak’ terimini kullanırız. Yaşadığımız bu
coğrafyada ayaklarımızı bastığımız toprağın da sağlam olmadığını, deprem
bölgesinde yaşadığımızı unuturuz.

Anadolu’nun zemin yapısı
sebebiyle Türkiye’nin yüzde 96’sının deprem tehlikesi altında olduğunu
biliyoruz. Nüfusun yüzde 98’i ve barajların yüzde 95’i deprem bölgelerinde
bulunuyor. Dünyânın ikinci büyük deprem kuşağında bulunan ülkemizin – târihî
sürecine bakarsak- çok kötü bir deprem geçmişi olduğunu da görürüz.

Çetinoğlu: Türkiye’nin deprem
târihi hakkında yeterli bilgiye sâhip miyiz?

Suver: Türkiye’nin deprem târihi hakkında ne yazık ki elimizde
fazla detaylı bir bilgi de yok. Depremlerin mekanik olarak kaydedilmesine 19.
yüzyılın sonlarında başlandığını biliyoruz. Ondan önceki bilgileri ancak o
yıllarda yaşayanların gözlemlerini yazdıkları çeşitli târihî kayıtlardan
alıyoruz.

Çetinoğlu: Yayın organlarının
felâketler karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suver: Baskı altına alınmış bizim basılı ve görüntülü basın,
gördüklerini değil, görülmek istenilenleri gösterir ve anlatırken Avrupa basını,
insanlık adına yapılan milletlerarası yardımlarla ve daha âcil bir şekilde
insanların bir an önce kurtarılabilmesi için ne yapmak gerektiği sorusuna cevap
arıyor.

İtalya’nın Torino kentinde
yayınlanan günlük gazete La Stampa, yardım malzemelerine eşitsiz erişime dâir
çarpıcı bir tablo çiziyor.

Çetinoğlu: Suriye’deki durum
hakkında bilgi lütfedebilir misiniz?

Suver: “Türkiye’nin Güneydoğu’su uçuş haritalarında üzeri küçük
sarı uçaklarla dolu bir dikdörtgen. Onlar hayat demek. Dünyânın her yerinden
gelen yardım malzemeleri, ilaçlar, gıda maddeleri, taşıtlar ve yardım
hizmetleri burada buluşuyor. Hemen aşağısında ise büyük bir gri üçgen var:
Suriye. Hiçbir şeyin gelmediği yer. Ama depremin sebep olduğu tahribat, sınırın
o tarafını da bu tarafını da eşit vurdu. Ve her iki tarafta da aynı insanlar
yaşıyor.”

Çetinoğlu: Beşar Esad’ın tutumunu
nasıl yorumluyorsunuz?

Suver: Esad’ın tutumunu deprem bile yenemiyor.

Belçika’da yayınlanan liberal-
muhafazakâr De Standaard, Suriyeli yöneticilerin ülke sınırlarını milletlerarası
yardımlara tamamen açmamasını eleştiriyor.

“Suriye rejimi Pazartesi akşamı,
sırf yardım malzemesi nakliyeleri için sınırların açılmayacağını açıkça ifâde
etti. Böylece Şam rejimi, muhalefetin kontrolündeki bölgelere gidecek
yardımları da sinik siyâsetin konusu yapmaya devam edeceğini göstermiş oldu. Esad
rejimi yıllardır, bütün insânî yardımların Şam üzerinden gitmesini istiyor.
Çünkü böylece, yardımların bir kısmının ‘kaymağını
yiyebiliyor
’ ve yardım malzemelerinin nerelerde kullanılacağını kendisi
belirleyebiliyor.”

Benzer yönetimlerinin benzer
yönetim taktikleri…

Kendi felaketine ağlayan, kendine
derman olamayan Türkiye’de ise başımızı kaldırıp ne Suriye’deki depremden, ne
de Suriye’deki ölümlerden bahsedecek mecal kaldı.

 

MÜJGÂN SUVER: Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları
Platformu Başkanı

Münih Ludwid
Maximilien Üniversitesi’nde yüksek tahsilini tamamlayan pedagog Müjgân Suver,
Münih Devlet Pedagoji ve Âile Araştırmaları Enstitüsü’nde çalıştı. Bavyera’da
yabancı statüsünde çalışanların ve onların çocuklarının Alman toplumuna entegrasyonunu
sağlayacak eğitim modellerinin oluşturulmasında ve uygulanmasında faaliyetler
yürüttü. Münih Kent-Pedagoji Enstitüsü’nde, ‘iki dilde, iki kültürde eğitim
modelleri’ konusunda eğitimcilerin eğitilmesinde, uzman akademisyen olarak
görev aldı… Göç ve göçmenler, entegrasyon problemleri, yabancı hakları
konularında danışmanlıklar verdi. Münih’te çalışan yabancıların ‘güvenilir kişisi’ seçilerek şehir
meclisinde danışman üye olarak yer aldı.

2000 yılından beri
Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu başkanlığını yürütüyor.
Avrupa Birliği, demokrasi, sürdürülebilir kalkınma, teşkilâtlı sosyal
sorumluluk, kadın liderler, kadınların ekonomiye kazandırılması, sosyal
cinsiyet eşitsizliği, eşitlik ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi konularında
projeler yürüten Müjgân Suver, aynı konularda çalışan Sivil Toplum Kuruluşları,
platformlar ve çalışma gruplarıyla da ortak savunuculuk faaliyetleri
yürütmektedir. KAGİDER’in kurucu üyesi, TÜSİAD – Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Çalışma Grubu uzman üyesi, Eşitlik, Adalet ve Kadın Platformu Organizasyon
Komitesi üyesi, Yanındayız Derneği Danışma Kurulu Üyesi, Denge Denetleme Ağı
Koordinasyon Grubu Sözcüsü olan Müjgan Suver, İzmir GÖZLEM Gazetesi
yazarlarındandır.

Müjgan Suver’in;
Almanya’da ‘Okullarda İki Dilde İki
Kültürde Eğitim
’, ‘Alman Çocukları
İçin Almanca
’, ‘Trafik Ve Çocuk’,
Türkiye’de farklı yılları kapsayan ‘Ulusal
Kadın Politikaları – Eylem Planı
’ isimli iki kitabı, issiz kadınları
istihdama kazandırma hedefinde hazırlanmış ‘Arıcılık
ve Organik Bal Üretimi
’, ‘Temel
İşletme ve Pazarlama
’ konulu iki kitabi, dergi ve gazetelerde yayınlanmış
birçok makalesi bulunmaktadır.

Önceki İçerikDepremin Düşündürdükleri
Sonraki İçerikTürk Milleti Olabilmek…
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.