”Geldi, geliyor, acaba ne olacak ?” Derken 31 Mart 2019 mahalli idareler seçimleri kapıya dayandı. 28 Mart 2019 İtibariyle seçmenlerin büyük bölümü kafasında seçimi bitirdi. Artık kafalarda bitmiş seçimin sandığa aktarımını bekleyeceğiz. Lakin uzun süredir ısrarla üzerinde duruyorum öyle bir seçime gidiyoruz ki 20 oyla, 10 oyla hatta ve hatta 3-5 oyla el değiştiren belediyeler göreceğiz. Tespitlerine itimat ettiğim araştırma şirketlerinin çoğunluğu kritik seçim çevrelerinde böyle tabloların ortaya çıkacağını öngörüyor. O yüzden adaylar son ana kadar durmadan çalışmalılar, didinmeliler. Seçim kaybetmek kötüdür ama seçimi kıl payı verip ”Keşke imkân varken şunu da yapsaymışım, şurayı da ziyaret etseymişim!” demek çok daha kötüdür. Umut ediyorum adaylar bunu hatırlarında tutuyorlardır.
Bugün AKP’nin gırla hatasına rağmen sağ seçmeni başarılı şekilde konsolide ettiğini görüyoruz. Ben ve tecrübesine güvendiğim, yıllarını politikaya vermiş büyüklerim aynı noktada buluşuyoruz. ”Gerçekçi, köklü bir değişim ancak ve ancak sağ alternatiflerin güçlenmesiyle oluşacak.” Ne yazık ki tek parti dönemindeki kırgınlıklarla başlayan ve Kemal beyin liderliğiyle devam etmekte olan süreçte CHP’nin ”yeni CHP” olmasıyla milliyetçi – muhafazakâr seçmenin eli CHP’ye gitmiyor.
İYİ Parti’nin kuruluş çalışmalarına katılmamın, bünyesinde bulunmamın sebebi de tam olarak buydu. Merkez sağa konumlanacak yeni harekete aldırdığımız her nefes doğrudan doğruya hedef kitleye nüfuz ediyordu. Bugün seçime giderken AKP için %35-40 bandını konuşuyorsak sebebi İYİ Parti’nin merkez sağdan peşine takıp getirdiği %10’luk seçmendir. %10 Yeterli mi? Asla. Ülkenin Atatürk’le, bilimle, çağdaşlıkla, güzel ahlakla aynı zamanda milli – manevi değerlerle barışık yeni, güçlü alternatiflere ihtiyacı var.
Bu tarifi yaptığımda herkesin aklına 1946’dan başlayıp 2007’ye kadar sağ cenahta etkin aktörlerden biri olma görevini üstlenmiş Demokrat Parti geleneği geliyor. Demokrat Parti 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde 180 bin oyla %0,41 oy oranı yakalayarak 9 ilçe belediyesi ve 15 belde belediyesi kazanmıştı. 24 Haziran genel seçimlerine İYİ Parti’nin listelerinden katılıp TBMM’ye 1 vekil sokmuştu. Tek başına girdiği son seçim olan 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde ise ülke genelinde 70 bin oy elde ederek ancak %0,16 oy oranı yakalayabilmişti. Bu seçime birçok bölgede tek başına katılan Demokrat Parti, 4 sene sonra ilk defa seçmenin karşısına çıkacak. Partililer umutlular, çalışıyorlar, belediye kazanacaklarını iddia ediyorlar.
Demokratların kentimizdeki özverili çalışmalarına tanık olduktan sonra vaziyeti daha yakından görmek, sizlere detaylı bilgi sunabilmek için Demokrat Parti’nin Kocaeli büyükşehir belediye başkan adayı Nail Baki beyle Kocaeli il başkanlığında keyifli bir sohbet gerçekleştirdim, içtenlikle yanıtladı.
Böyle ziyaretler gerçekleştireceğim zaman buluşma noktasına 15 dakika kadar önceden varmaya özen gösteriyorum, gösteriyorum ki mutfağı da çözümleyebileyim. Randevum 11.30’daydı ama ben 11 gibi partideydim. Beni partinin emektarı, babacan Ramazan amca karşıladı. Ramazan amca 66 yaşında ve senelerini partisine vermiş. Nail beyi beklerken kendisiyle partinin dününü, bugününü hatta yarınını konuştuk. Ramazan amcayı çok umutlu, umutlu olduğu kadar gerçekçi gördüm. Malumunuz umutlu olmakla riyakâr olmak yer yer karışabiliyor, sonra hüsran yaşanabiliyor.
Ramazan amca ”Belki seçimin galibi olmayacağız ama konuşulan partisi olacağız. ” diyor. Demokrat Parti’nin 4 sene önce elde ettiği oy oranının çok üstüne çıkacağını 500 bin oyu dahi aşabileceğini düşünüyor. Ben de oyunun artıracağını düşünüyorum. Ama bu artışın ne kadar olacağı konusunda tahmin yapamıyorum.
Ramazan amcayla Çiller’i konuşurken, partililerin Çiller’e ne kadar kırgın olduğunu dinlerken kapı çaldı, Nail Baki içeri girdi. Nail bey oldukça zarif ve meydandaki çoğu adaydan daha dinç görünüyor. Saatlerce koşturduğunu bildiğim için hayret ettim doğrusu. Seçim yoğunluğunda başını kaşımaya vakit bulamayan adayın aksine, dinamik, enerjik ve neşeliydi. Kendisinden bünyenize pozitif elektrik transfer edebilirdiniz.
Selamlaştıktan sonra hemen başladık sohbete. ”Böyle bir iklimde aranan liman olmasına karşın Demokrat Parti neden ciddi bir sıçrayış gösteremiyor ?’‘ diyerek ilk sorumu sordum.
”Dediğin gibi Demokrat Parti aranan liman. Ama belli başlı sorunlar var, partinin görünürlüğü oldukça düşük. Bugün ittifaklar kuruldu. Seçmenlerin gözünde sadece iki seçenek varmış gibi bir algı yaratılıyor. AKP ve CHP 17 senedir yarışıyor. Sonuç ne? Sonuç hiç. Ülkenin geldiği nokta meydanda. Seçimler körler sağırlar birbirini ağırlar mantığıyla sürüyor. Hâlbuki bu ülkenin 73 senelik damarı, siyasetinin baba ocağı Demokrat Parti var. Bu ülkeye 129 fabrika, sayısız baraj, sayısız köprü, binlerce kilometrelik yol vermiş Demokrat Parti var. Ve ben bu seçimden galip çıkacak parti olacağımızı düşünüyorum.” dedi.
Hemen ekledim, ”Yüzde kaç oy bekliyorsunuz efendim ?”
”Öyle rakam vermem çok mümkün değil ama meseleye şuradan bakalım, girdiğimiz son seçimde %0 almıştık. Diğer partiler yarışlara belli başlı kemik oy oranıyla başlıyorlar. Biz %0’dan yarışa girdik. Bugün pek çok yerde kuvvetli adaylarımız var, kazanacağımız beldeler hatta belediyeler var. Bu yüzden yok sayılmaya kalkılan Demokrat Parti sandıklar açıldığında çok net bir mesaj verecek. Biz halen buradayız, yarışın içindeyiz diyecek.” dedi.
Uzunca süre çevremdekilerle tartıştığım konuyu kendisine açmadan geçemezdim, ”Demokrat Parti’nin bugün oy oranı noktasında bu kadar zayıflamasının sebebi nedir peki ?” diye açıkça yönelttim soruyu.
”Canboray bizim parti siyasetin okulu gibi. Bizim partide tecrübe kazanan siyasiler daha sonra başka yerlere yetişmiş olarak gidiyorlar. Bakınız şu andaki İçişleri Bakanı bizim kadrolarımızın yetiştirdiği biri. Aynı şekilde bugün İYİ Parti’nin genel başkanlığını yapan sayın Meral Akşener’de bizim partinin içinde yetişti. Belediye başkan adayı oldu, milletvekili oldu, bakan oldu. Şimdi başka partinin lideri. Bu gelenek birilerini yetiştirip birilerini mezun etti. Ne zamanki yeni talebeler çıkaramadı o zaman geriledi. Demokrat Parti gençlere uzak kaldığı için bu denli geriledi. Ama ben 31 Mart’tan sonra bunun değişeceğine inanıyorum. Zaten bu konuda husui planlarım da var. ”şeklinde yanıtladı.
”Seçim sürecinde her türlü imkansızlığa rağmen, gücünüzü sonuna kadar kullandığınızı biliyorum çünkü kampanyanızı takip ediyorum. Sürekli ziyaretlerdesiniz, programlardasınız. Size en çok hangi konuda talep, şikayet geliyor ?” dedim.
”Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü var ki, üzerine araştırmalar yapıp makaleler dahi yazılsa bir konuyu bu kadar güzel açıklayamaz. Tencere her iktidarı sallar diyordu rahmetli. Tabii ki kimle konuşsak ekonomiden dert yanıyor, ekonomiye çözüm bulmamız konusunda bizlerden yardım bekliyorlar. Sokakta cepler avuçları yakarken diğer adayların sanki her şey güllük gülistanlıkmış da tek sorunumuz sosyal hayatmış gibi davranması da beni şaşırtıyor. Ekonomi konusunda, istihdam konusunda, yoksulluk konusunda konuşmamız gerekirken bu gerçekleri masaya yatırmamız gerekirken tek sorun sosyal hayatmış, tek sorun kent futboluymuş gibi lanse ediliyor. Bugün 560 milyar dolar dış borcumuz varken, merkez bankamızda 16 milyar dolar para kalmış durumda. Bunları konuşmamız lazım. Bu borçlar nasıl ödenecek ? Mecbur yine varlıklar satılacak, hoş bizim bıraktıklarımızı sata sata bitiremediler.”
Konu ekonomiye gelmişken hemen soruverdim ”Biliyorsunuz yerel seçimlere gidiyor olmamıza rağmen hayati bir beka sorunu olduğu cumhur ittifakının liderleri tarafından dillendiriliyor, buna katılıyor musunuz ?”
Nail bey biraz güldü ve lafa girdi, ”Bu milleti 17 senedir yönetiyorlar ve çıkıp beka sorunu olduğunu söylüyorlar. Beka sorunu var ama bu memleketin sorunu değil. Beka sorunu, 17 senedir kesintisiz biçimde koltuğa oturup memleketi bu hale getirenlerin beka sorunu. Sayın genel başkanımız Gültekin Uysal’ın harika tespiti var bu konuda. Ülkede kravatlıların soygunu var. İktidar kadrolarına yerleşenler kravatlı soygunlar gerçekleştiriyor. İşte beka sorunu o kravatlıların sorunu. Biz kravatlı soygunculardan değiliz. Hak yemeyeceğiz, haram yemeyeceğiz, adam kayırmayacağız. Dolayısıyla bizim beka sorunumuz yok.”
Nail bey sorularıma hiç takılmadan akıcı şekilde ve oldukça doyurucu cevaplar veriyordu. Bu konuda kendisini çok beğendiğimi, kendisi gibi olanların sayısının fazla olmadığını söylediğimde epey memnun oldu. ”Eyvallah kardeşim.” diye sözün başını tuttu, peşini getirdi.
”Ben her zaman böyleydim, mayamda varmış diyebiliriz. Herkesin kabiliyeti farklı alanlardadır. Siyasette bazı özellikleri doğuştan getirmeniz gerekir. Lisede başkandım, Üniversitede kulüp başkanıydım. Daha sonra dernek başkanlıklarım oldu. Kocaeli büyükşehir belediyesinde birim liderliklerim oldu. Şimdi de bildiğin gibi büyükşehir adayı oldum. Seçmenlerimizin tercih yaparken geçmişe dönüp bakması gerekiyor. Bu kente emeğim geçti, pek çok yerinde çalıştım, ihtiyaçlarını iyi biliyorum. Diğer adayların geçmişleri ortada. Serdar bey çok kıymetlidir, hekimdir. Ama bu kentin hekime değil belediye başkanına ihtiyacı var. Tahir Büyükakın zaten tasarlanmıştır. CVsi Üst ellerde yazılmıştır. Kendisiyle üniversitede beraber çalışırken bir anda doçent yapıldı, sonra bir baktık büyükşehir belediyesine geçmiş sonra vali olmuş şimdi de büyükşehir belediyesin başına getirilmeye çalışılıyor. Kocaeli’nin mevcut bir valisi zaten var. İkinci bir valiye hiç ihtiyacımız yok.”
”Muhalefet bloğu seçimin eşit şartlarda geçmediğinden son derece haklı olarak şikayetçi. Demokrat Parti bu durumdan en çok etkilenen partilerden biri. Yok sayılıyorsunuz. Ne düşünüyorsunuz ?” diye devam ettim.
”Sandıkta şaibe dönüyor deniyor ama şaibe en başından beri dönüyor. Demokrat Parti’ye yer veren tek bir gazete var. Televizyonlar zaten vermiyor. Büyük televizyonlar FOX TV dahil üzerine para ödememize rağmen genel başkanımızı kanallara çıkarmıyorlar. Bazı partilerin yarışta olduğunu seçim günü pusuladan öğrenen vatandaşlarımız var. Eşit şarttan söz etmek mümkün mü ? Ceplerinden bir kuruş çıkarmadan devletin parasıyla yürüttükleri ışıklı reklamlarla sandığa kadar işi zaten bitiriyorlar.” Nail bey serzenişte bulunurken ekledim.
”İşte bu yüzden özellikle sizi ziyaret etmek istedim. Demokrat Parti’nin siyasetimiz için önemli olduğuna inanıyorum. Her görüşün kendisini ifade edebilme imkânını elde etmesi gerektiğine inanıyorum. ” Nail bey teşekkür edince”Kabul ettiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.” dedim.
”Projeleriniz hakkında konuşalım başkanım, Nail Baki’nin Kocaeli’si nasıl olacak ?”
Bana projelerinin yer aldığı kitapçığı verdikten sonra derin nefes alıp başladı anlatmaya,
”Öncelikle meslek icabı matematiksel bir adamım. Projelerimin geliri gideri belediyede de görev yapmış olduğum için gayet ayakları yere basar biçimde hesaplanarak belirtildi. Beyannamemizde gerçekleştiremeyeceğimiz hiçbir vaadimiz yok, gerçekleştiremeyeceğimiz hiçbir vaat de yok. Öncelikle Kocaeli’nin çehresini değiştireceğiz. Sanayi kenti olması hasebiyle griye gömülmüş güzel kentimizi renklendireceğiz. Sona ermiş tarımı, hayvancılığı yeniden hayata dahil edeceğiz. Bu konuda çiftçimize destek olacağız. Turizmi güçlendireceğiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla, enerjisini üreten bir Kocaeli’nin öncüsü olacağız. Geri dönüşüm tesisleri kuracağız, atıklarımızı değerlendireceğiz. Hepimizin gönlünde ukde kalan Seka Kağıt Fabrikamızı yeniden hayata geçireceğiz. Şeffaf olacağız, her türlü kararı meclisimizde alacağız. Her detayı kamuoyuna bildireceğiz. Hiçbir vatandaşımızın aklında şüphe kalmayacak. Meleklerimiz Otistik kardeşlerimiz için ve tüm engellilerimiz için ücretsiz özel hobi alanlarını hizmete koyacağız. Yeni anıtlarımızla, parklarımızla cumhuriyetimizin değerlerini yaşatacağız. Fuar içine inşa edeceğimiz Miniaosmanlı’da Osmanlı Kültürü’nün ögelerini ayrıntılarıyla tanıtacağız, çocuklarımıza öğreteceğiz. Bakkal amca projemizle süpermarketleri belli oranda kısıtlayarak bakkal esnafımıza iyileştirmeler sağlayacağız. Böylece ekonominin direği olan küçük işletmelerde verimi artıracağız. Bilim merkezini büyüteceğiz ve büyük bir uzay kampı kuracağız. Böylece gençlerimizin bilimle münasebetini artıracağız. Bunlarla birlikte belediyeciliğin temel görevlerini iyileştirerek sürdüreceğiz.”
Son olarak ‘‘Gençler sizi aradığında ulaşabilecek mi? Gençlere tam destek sözü veriyor musunuz ? Gençlerin siyasetteki geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu da son sorum olsun. ‘‘ dedim.
”Üniversitede çalışırken 30-40 kişilik öğrenci gruplarıyla büyük projelere imza attık. Tabii her genç bize dilediğinde ulaşabilecek, büyükşehir belediyemiz onları mümkün olduğunca destekleyecek. Gençler bizim her şeyimiz. Desteklemek tüm siyasetçilerin görevi. Maalesef siyasetimiz kanser hastası. Bu kanserin sebebi de koltuğu bırakamamak. Koltuğa gelenler bırakmayı bilmiyor. Nice genç kardeşimiz hakkı olan yerlere bu hastalık yüzünden gelemiyor. Elimdeki koltuk gider korkusuyla memlekete faydası olacak nice genç kardeşimiz teşkilatlarda boğuluyor, eleniyor. En yakın zamanda üyelik sistemine geçmeliyiz. Önseçim geleneğini yerleştirmeliyiz. Üyeler liderlerini, adaylarını gidip önseçimde oy kullanarak tercih edebilmeli. Genel merkez sultasından kurtulmak zorundayız.” diye yanıtladı. Önseçim konusunda kendisine sonuna kadar katıldığımı söyledim. Ve bunu dillendirme olgunluğuna erişmiş bir aday olduğu için kendisini tebrik ettim.
Defterimi kapatırken Nail Bey müsaade istedi. ”Kandıra programıma geç kalmamam lazım, geldiğin için tekrar teşekkür ediyorum. Çok memnun oldum.” dedi. Ben de kendisine altın değerindeki vaktini ayırdığı için teşekkür ettim. Nail beyi uğurladıktan sonra yeniden Ramazan amcayla baş başa kaldık.
Akşener, Çiller, CHP, Fatma Kaplan Hürriyet ve Ersin Soykan konuşup yarım kalmış muhabbetimizi tamamladık. Demokrat Parti’nin elde edeceği sonuçla alakalı iddiaya girdikten sonra Ramazan amcayla vedalaşırken çay içmek için kendisini ziyaret edeceğime söz verip evime doğru yola koyuldum.
31 Mart akşamı kırat kaç oy alıp kaç belediye kazanır inanın bilemiyorum. Ama bugün anladığım bir hakikat var. Demokrat Parti’de Ramazan amcalar, Nail Baki’ler olduğu sürece kırat meydandan çekilmez. Kırat bir yerlerde şahlanma umuduyla hep koşturur gider.
Yolları açık olsun, siyasetimizin onlara ihtiyacı var…