Süleyman Demirel benim gençlik
yıllarımda en güçlü siyasetçi idi. Fakat gençlerin değil, orta ve ileri
yaş grubunda olanların desteklediği bir parti lideriydi.
Demirel Kasım 1964’te
Adalet Partisi’ne genel başkan seçildi. Adalet Partisi’nin tek başına
iktidar olduğu 1965’ten 1971’e kadar yetkili Başbakan olarak önemli
hizmetler yaptı.
AP içinden Demokratik
Parti kurucularının kopması bir dönüm noktası oldu. 1970 yılında
Ferruh Bozbeyli başkanlığındaki 41 kişi AP’den ayrılarak Demokratik Parti’yi
kurdular. (Canlı şahidinden dinledim: Demirel “en büyük siyasi hatam,
Demokratik Parti’yi kuranların ayrılmasına engel olmayışımdır. Haklıydım ama
kopmaya mâni olmalıydım” dermiş.)
1972’de Necmettin
Erbakan da, AP’den koptu, Milli Selamet Partisi’ni kurarak sağ
oylara ortak olmaya başladı.
Sağ kanatta Alparslan
Türkeş’in önderliğindeki “Ülkücüler” ile Necmettin Erbakan’ın
liderliğindeki “Millî Görüşçüler” zamanla sosyolojik birer taban
oluşturdular.
Bu sebeplerle, AP
artık tek başına iktidar olamadı, Demirel 1971’den 1980’e kadar olan
dönemin büyük kısmında koalisyon hükümetlerinin Başbakanı olarak ülkeyi
yönetti.
Süleyman Demirel ve O’nun
liderliğinde Merkez sağda AP/DYP çatısı altında buluşan kitle, milli ve
manevi değerlere saygılı, milliyetçi/ Atatürkçü bir çizgide idi. (Vikipedi’de
AP için “liberal muhafazakâr” nitelemesi yapılmış.)
1980 darbesiyle mevcut
partiler kapatıldı. Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP)
dört eğilimi topladı, merkez sağın yeni patronu oldu.
AP yerine 1983
yılında Doğru Yol Partisi (DYP) kuruldu. Demirel 1987- 1993 yılları
arasında DYP Genel Başkanlığı görevini yürüttü.
Demirel, 1965-1993
arasında yedi farklı hükümette, 10 yıl 5 ay süreyle Başbakanlık yaptı.
1993- 2000 arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak
görev yaptı.
**************************
Demirel’in Yarattığı
Boşluk
Süleyman Demirel “Cumhurbaşkanı”
olunca partisinden ayrıldı ve günlük siyasetten uzaklaştı. Çünkü o zaman parlamenter
sistem vardı. Bu hadise o zaman şiddetini anlayamadığımız sosyal ve siyasal
bir depremin başlangıcı oldu.
Yılmaz Özdil’in muhteşem
tespiti ile “kenara çekildiğinde yarattığı boşluk, kara delik gibi,
Türkiye’yi yuttu.”
Merkez Sağ’ın
tabanını içine çeken AKP, Özal’ı ve Menderes’i sahiplendi ama, asla
Demirel’i muris olarak görmedi.
AKP, iktidar olmaya
alışık olan, Merkez Sağ’ın tabanını büyük ölçüde dönüştürdü. Bu kitleyi (dini,
manevi değerlerini istismar ederek ve iktidar nimetlerini kullanarak) asimile
etti.
Rahmetli Demirel, kendi
tabanını kapan ANAP’ı kastederek, “tapulu arazime gecekondu kondurtmam”
demişti.
Fakat
Cumhurbaşkanı olduktan sonra yapılan bir röportajda “O araziyi soruyorsun;
benim araziye bina yapılmıştır. Artık tapu söz konusu değil, çünkü o arazi
işgal edilmiş. Ve işgal edeni de oradan çıkarmanın imkânı yok!” demişti.
2001 yılında
kurulan Ak Parti 2002 yılından itibaren tek başına iktidar. Demirel’in
arazisini TOKİ konutları ve gökdelenler ile doldurdu. Üstelik tapuyu da sahiplendi.
TOKİ konutlarından birer mütevazı daire verilen eski Demirelcilerin sesi soluğu
da çıkmıyor.
**************************
Boşluk Merkez Sağda
Değil Merkezde
2007’den beri CHP
Milletvekili olan, fakat kendisini “Milliyetçi Atatürkçü Merkez Sağ
çizgisinde” diye tarif eden İlhan Kesici’ye göre “merkez sağda
halen boşluk var.”
Kesici’ye göre, “Ak
Parti, merkez sağ oylarını almasına rağmen, karar verici üst yönetiminde
merkez sağ profilinde kimse yok. MHP ve İYİ Parti’nin de yönetim
kademelerinde ideolojik damar ağır basıyor.”
Partiler, normal
olarak, geçmişten aldıkları mirasa sahip çıkarlar.
CHP İsmet İnönü ve
Ecevit’in mirasçısı olduğunu savunuyor. Saadet Partisi Erbakan’ın
mirasına sahip çıkıyor. MHP ve İYİ Parti Alparslan Türkeş’in
mirasçıları.
Fakat Süleyman
Demirel’in siyasi mirasçısı olduğunu savunan Demokrat Parti (DP)
haricinde kimse yok. O’nun da merkez sağı toplayacak siyasi bir ağırlığı
bulunmuyor.
Çünkü Türkiye’nin
yarısı 32 yaşın altında. Bu yaş grubu Demirel’i ve rakiplerini bilmiyor. Orta
yaş ve üstü Demirelcilerin çoğu 18 yıl içinde AKP’lileşti. Sosyolojik olarak eski merkez sağ kalmadı
gibi.
Çünkü AKP sadece
yasama, yürütmeyi değil, yargıyı, basını, STK’ları, üniversiteleri,
sendikaları, oda ve birlikleri de arka bahçesi haline getirdi.
Ancak Türkiye’de
ideolojik partilerin iktidar olma şansı yok. Sadece Türk toplumunun
geneline hitap eden, ekonomi ve özgürlükler konusunda liberal, milli/manevi
değerler alanında muhafazakâr, milliyetçi/ Atatürkçü çizgide bir
merkez parti iktidar olabilir.
Bu vasıftaki
partiye “merkez sağ” değil, “merkez parti” demek daha doğru olur.
Ak Parti tek
adam otoritesine tabi olan yapısıyla “merkez partisi” özelliğini kaybetti.
Alparslan Türkeş
ve Süleyman Demirel’in ortak özellikleri milli ve manevi değerlere saygılı
milliyetçi ve Atatürkçü politikalar izlemeleriydi. Tam da bu çizgiyi
benimseyen İYİ Parti henüz tek başına iktidar olabilecek güçlü bir merkez
partisi haline gelemedi.
Merkezdeki boşluğu
ya İYİ Parti dolduracak veya yeni arayışlar devam edecek.