Değişmeli miyiz, Değiştirmeliyiz miyiz?

96

Değişmek, yaratılmış her varlığın yasası. Değiştirmek, varlık bilinci ve irade gücüne sahip her canlının görevi. Burada; neyi, niçin, ne kadar değiştireceğiz sorusu karşımıza çıkıyor.

Ne yapmak, nasıl yapmak, kiminle yapmak istiyorsun? Hayatımızın anlamı bu. Aynı pencereden bakan iki kişiden biri yerdeki çamuru, diğeri gökte gezinen ışıltılı bulutları görüyorsa bakanlar veya bakış sahipleri konuşulmalı.

Baktığımızı veya gördüğümüzü zorla değiştiremeyiz. O, vardır ve öyledir. Bizim dışımızdaki bir realitedir. Onları değiştirmeye kalkmak, çok kere bize zaman ve emek israfı olarak döner. Düştüğümüz biçare durum, bizde karamsarlık ve nefret oluşturabilir.

Değişme veya değiştirme işine, kendimizden başlamak gerektiğini düşünüyorum. Varlığından haberdar olmadığımız bakış bozukluğumuz veya şaşılığımız, bize her şeyi yanlış gösterebilir. Tıpta ekzantrik fiksasyon diye bir tedavi şekli var. Bu, Şaşılıkta ilk yapılacak tedavidir. Özel kapatmalar, bilgisayar egzersizleri, özel gözlükler, özel egzersiz aletleri ile yapılan bu tedavi, 2-3 ay kadar sürüyor. Şaşılık tedavisinin başarısı için çok önemli. Peki, olayları yorumlamada, gerçekleri kavramada, geleceği okuyabilmede biz ne kadar doğru bir görüşe, bakışa sahibiz? Yoksa şaşı mıyız? Bir tedaviye ihtiyacımız var mı?

Kimse üzerine alınmasın, önce ben, sonra toplum olarak hepimiz çok hızlı bir zihin devrimine muhtacız. Çin’in Guangzhou kentinde soygunculardan biri, direndiklerini görünce bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes bu uyarı üzerine sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme”dir. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…

Çevremde, bakışını değiştirmek yerine baktığını değiştiren pek çok yamuk bakışlıların, eline geçirdikleri, tasarrufunda bulundurdukları her şeyi dümdüz ettiklerine şahit oluyorum. Yunan mitolojisinde eşkıya Prokrustes’in, biri uzun biri kısa iki yatağı varmış. Yatağa sığsın diye yakaladıklarından kol ve bacakları uzun olanları keser, kısa olanları uzatırmış. Ancak Theseus adlı kahraman, bir gün aynı işkenceyi uygulayarak ona cezasını verir.

Sadece sosyal olaylarda değil, fizikte bile pek çok şey, gerçeğin dışında olabiliyor. Bir yerde “Güneş sarı, dünya yuvarlak, gece karanlık değil.” diye okumuştum. Farklılık, değişkenlik evrenin yasası olduğu halde, bu kadar kavga, bu kadar inat neyin nesi? Bugüne kadar uğrunda kavga verdiğimiz neyi değiştirebildik?

Kendimiz değişmeden hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Rol model olmak, en güzel değiştirme yöntemidir. Kırmayan, eğiteni yormayan, kalıcı olan bir yöntem. Mısırlıların övüncü Muhammet Ali Rişvan bir judocudur. 1984 Los Angeles Olimpiyatlarında altın madalya için maça çıkar. İlk dakikalarda Japon rakibinin sol ayağının tendonlarında yırtılma olur. Rakibin sol tarafı zayıflar. Müsabakada antrenörü ısrarla sol bacağına saldırmasını haykırdığı halde o bunu hiç dikkate almaz ve yenilir. İkinci olur, gümüş madalyayı alır. Bunu neden yaptığını soran gazeteciye: “Benim dinim yaralıya vurmayı yasaklıyor. O durumdayken sol bacağına vursaydım, rakibim sakat kalabilirdi. Madalya için bunu yapamazdım.” der. Rişvan, bu söz üzerine ayakta alkışlanır ve UNESCO tarafından dünyanın en ahlaklı sporcusu ödülüne layık görülür. Daha sonra Japonlar onu ülkelerine davet eder ve krallar gibi karşılar. Rivayet odur ki binlerce kişi bu davranıştan etkilendikleri için Müslüman olur.

Eğitimde, suyu akışına bırakmak gerekir. Zorlamaya gerek yok. Yağmurda ağlayanla gülen ayırt edilemez. Her insan, fıtratında temizdir, iyidir. Yapmamız gereken, kişilerin fıtratının bozulmasını önlemek ya da kirleri temizlemek. Fıtrat temizliği, eğitimdeki değişimin amacı olmalıdır.

Herkes kendi kapısının önünü süpürürse sokaklar tertemiz olur.  Özne de nesne de önce kendimiziz.