Dede Korkut Kitabı, ‘Kitab-ı Dedem Korkud Alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzan / Oğuzların Yüce Dili ile Dede Korkud Kitabı’ olarak da anılır. Kitapta; Oğuz Boylarında, söylene söylene destanlaşmış 12 adet hikâye bulunmaktadır. Hangi yıl, kim tarafından yazılı hâle getirildiği bilinmemektedir. Çok temiz ve duru bir Türkçe ile yazılmıştır. Kitabın aslının; biri Almanya’nın Dresden şehrinde, diğeri Vatikan’da olmak üzere iki nüshası bulunmaktadır.
Esere adını veren Dede Korkut’un, Oğuz Türklerinden olduğu bilinmekle birlikte, yaşadığı döneme ait kesin bilgi yoktur. 100 veya 295 yıl yaşadığı söylenir. Dede Korkut, Oğuzların akıl hocasıdır ve bilge kişidir. Her hikâyenin sonunda, kopuzuyla Oğuz beylerine ve Boylarına dualar eder, şiirler okur.
Hikâyelerde Oğuz beylerinin mâcerâları ayrı ayrı anlatılıyorsa da her hikâye başlı başına bir bütündür. Hikâyelerin çoğunda aynı kişiler yer almakta ve hepsi Han’ın huzurunda anlatılmaktadır. Böylece kitap, hikâyeler demetinden çok, 12 bölümden meydana gelen roman gibidir. Kanturalı ve Selcen Hâtun, Karaçuk, Uşun Koca Oğlu Segrek, Dirse Han Oğlu Boğaç gibi bâzı kahramanlar olağanüstü güce sâhiptir. Hikâyelerin bir başka ortak tarafı; sayfalar boyunca, temelinde İslam bulunan Türk kültürünün örf ve âdetlerinin, kuyumcu titizliğiyle oya gibi işlenmesidir.
Ahıska’lı Türklerden ilim adamı Dr. Yunus Zeyrek, Dede Korkut Kitabı’nın Dresden’de bulunan asıl nüshasını tekrar okuyup, günümüz Türkçesine en yakın bir dille sadeleştirerek okuyucuya sunuyor.
Hazırladığı kitabı, ömrü boyunca Dede Korkut Kitabı ile meşgul olan ve ‘Dede Korkut Oğuznâmeleri‘ adlı çok değerli bir eser bırakan rahmetli hocası, 10 Şubat 2005 târihinde Rahmet-i Rahman’a yolcu ettiğimiz Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu’nun aziz hâtırasına armağan eden Dr. Zeyrek, esere; destan şâirimiz Rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun şiiri ile başlıyor:
BESMELE
Şol gökleri kaldıranın Donatarak dolduranın Ol deyince olduranın Doksan dokuz adı ile.
Dilek
Sana dayadım belimi Kudretinle tut elimi Yoğuram ana dilimi Anamın ak südü ile.
Ses vermez Oğuz illeri Niye susmuş bülbülleri Ko tutuşsun gönülleri Ergenekon odu ile.
Tanrım Türk gönlümü yastan Kılıcımı kirden pastan Kurtarırsan ben bir destan Derim ağız tadı ile.
Kış günleri yaza ersin Kırk ince belli kız kilim sersin Bayındır Han şölen versin Kırk devenin budu ile.
Hüküm
Dedem Korkut der ki, evet Vardır düğün dernek davet Fakat Oğuzlarda devlet Olmaz dedikodu ile.
Kuşa misal can dediğin Suya misal kan dediğin Bilenir iman dediğin Ataların yâdı ile.
Er odur ki ün salası Kına girmeye palası Oğul hey, bozkurt balası Büyütülmez dadı ile.
Pis sularda kir arınmaz Sisli günde yol görünmez Düşman üstüne yürünmez Casus ile cadı ile.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Yunus Zeyrek, kitabının ‘Birkaç Söz‘ başlıklı sunuş yazısında şu hakikatleri dile getiriyor:
*Bu kitap, önce dilden dile söylenegelmiş, sonra yazıya geçirilerek yüzyılların ötesinden çağları aşıp günümüze ulaşmış eşi ve benzeri olmayan bir eserdir.
* Millî ve şerefli bir hayatın devam etmesi için bu hayatı besleyen kaynaklara ihtiyaç vardır. İşte Dede Korkut Kitabı, bir insanı ve hattâ bir milleti; millî ve insanî değerlerle (ki bu ikisine, İslâmî değerlerimizi de eklemek gerekir O.Ç.) donatmaya kâfi nâdir eserlerden biridir. Bu sebepledir ki genç olsun, yetişkin olsun her Türk, bu eseri bir defa değil, ömür boyu tekrar tekrar okumalıdır. Böylece ruhunu engin bir kaynaktan besleyecek, yaşadığı müddetçe içinde yer alacağı hâdiseler karşısında nasıl bir tavır almak gerektiğini önceden öğrenmiş olacaktır.
*Prof. Dr. Muharrem Ergin, ‘1000 Temel Eser‘ serisinin bir numaralı kitabı olarak 1969 yılında basılan kitabına yazdığı ‘Ön Söz’e şu ifâdelerle başlamıştır: “Türk edebiyatı târihinin en büyük âlimi Ord. Prof. Fuat Köprülü’nün, derslerinde söylediği bir söz vardır: Bütün Türk edebiyatını terâzinin bir gözüne, Dede Korkut’u da öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut Ağır basar.’ / ‘Dede Korkut Kitabı, Türk çocuklarının ruh ve kafa yapısını tek başına sağlam tutacak kudrette ve karakterde bir eserdir. Bu kitabı okuyan ve hazmeden bir Türk’ün, kolay kolay yolunu şaşırmayacağı emniyetle söylenebilir.’
*Kitabın ilk neşrini yapan Kilisli Muallim Rifat Bey, destanlarda işlenen konuların yiğitlik, ahlak, aile sevgisi ve Türkleri evlat yetiştirmeye teşvik etmek gibi genel özelliklerine dikkat çekmiştir. O’nun bu husustaki fikirleri fevkalade önemlidir. Bu sebeple buraya almakta fayda var: ‘Her Türk’ü kahraman yapmak için birçok kıymetli misaller getirilmiştir. Kitap bu noktada birçok hamâsetnâmelerin fevkindedir. Bundan dolayı kitaba ‘Kahramanlar Kitabı‘ yahut ‘Kahramanlık Kitabı‘ desek olabilir. Evet, her Türk için kahramanlığı gaye bilmek ve kahraman olmaya çalışmak bir vazifedir. Türk, öyle bir fikir beslemelidir ki, ‘kurda rast gelsem ağzını yırtarım‘, ‘karşıma arslan çıksa bir yumrukta kafasını ezerim‘ demelidir. Kitap, yiğitliği yalnız erlerde değil kızlarda da arıyor. Kahraman bir delikanlı kahraman bir kız arıyor; kahraman bir kız kendisine kahraman bir eş arıyor.
İkincisi, ahlâktır. Kitabın içinde ahlâka aykırı bir şey yoktur. Her muaşakayı (aşkı) kitap nikâhla neticelendiriyor.
Üçüncüsü, aile muhabbetidir. Kitap, bir ailenin efradını birbirine bağlıyor. Ve hepsini birbirine yardıma koşturuyor; kocasına bir felâket gelen kadın kılıç kuşanıyor, kocasına yardıma koşturuyor. Her kadın kocasını seviyor. Onun yoluna kendisini fedâ etmek istiyor.
Dördüncüsü, Türkleri evlât yetiştirmeye teşvik ediyor. Çocuğu olmayanlar çocuklu birisi kadar hürmet görmüyor. ‘
Günümüz bilginlerinden Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, ‘Hiç şüphesiz Dede Korkut mirası bütün Türk dünyasında yarınki nesilleri de beslemeye devam edecektir.’ derken Dede Korkut Kitabı’nın ebedîliğine işaret etmektedir.
*
Türk’ün edebî, ezelî ve ebedî kitabı Dede Korkut, yurdumuzda, ilki 1916 yılında olmak üzere, 20 defa günümüz Türkçesine çevrilmiş, ve yayınlanmış, nazım hâlinde yazılmış, tiyatro eseri olarak sahnelenmiş, Azerbaycan’da filme alınmıştır.
12 X 19,5 santim ölçülerinde 240 sayfalık kitabın, son baskısı Kasım 2015’te yapıldı.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:
İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: otuken@otuken.com.tr
Dr. YUNUS ZEYREK
1956 yılında Ardahan’ın Posof ilçesinde dünyaya geldi. 1979 yılında Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak mesleğe başladı. 1988-1994 yıllarında Almanya’nın Münih şehrinde Türk Kültürü dersleri öğretmenliği yaptı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halk Edebiyatı Dalı’nda Yüksek Lisans öğrenimini tamamladı. 1997 yılından beri Gazi Üniversitesi Türk Dili Bölümünde ders vermektedir. 2004 yılından beri Ankara’da ‘Bizim Ahıska‘ dergisini yayımlamaktadır. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı tarafından kendisine ‘Türk Dünyası Bilim Kültür ve Sanat Ödül’ verildi.
Dr. Zeyrek, halk edebiyatı, tarih, Ermeni meselesi, Kuzeydoğu Anadolu, Ahıska Bölgesi ve Acaristan gibi alanlarda araştırma ve incelemeler yapmaktadır. Basılmış kitapları şunlardır:
*Kafkas Yollarında – Hatıralar ve Tahassüsler: (Ahmed Refik’ten)/1981, 1984, 2001. *Posoflu Âşık Zülâlî/1986, 1988, 2004. *Bu Yolda (Şiir)/1998. *Sultan 4. Murad Han’ın Revan ve Tebriz Seferi Ruznâmesi/1999 (Farsça terc. Tahran, 2011). *Gürcistan Acaristan ve Türkiye/1999. *Yabancılar İçin Türkçe Dil Bilgisi-I, 2000. *Hanaklı Mazlumî/2001. *Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri/2001. *Acaristan ve Acarlar/2001. *Tarih-i Osman Paşa/2001 (Farsça tere. Tahran, 2009, 2012). *Ali Akış-Hayatı ve Faaliyeti/2003. *Posof’un Çizgileri/2004, 2013. *Ahıska Araştırmaları/2007. *Bu Dosyayı Kaldırıyorum (Ermeni Meselesi)/2007, 2011. *Amasya’nın Altın Tarihi/2009. *Posof-Kol Zaferi/2010. *Yunus’a Doğru/2013. *Erzurum’un Kara Günleri/2014. *Kitab-ı Dedem Korkut (Tıpkıbasım ve çeviri)/2014. *Ahıska Gül İdi Gitti/2015.
KUŞBAKIŞI
KUR’ÂN’IN SELEFİ YORUMU
Selefi düşünce; İslâmî hususları felsefi anlayışlardan tasfiye etmek, sufilik olarak klasikleşen anlayışta şahıs ve nesnelere kutsiyet atfetmekten sakındırmak ve dinî algıda hızla yaygınlaşan bidat ve hurafelerden uzaklaştırmak şeklinde tezahür ederek takipçileri tarafından sistemleştirilmiştir.
Özellikle yakın dönem âlimlerinden Şevkânî de, İbn Teymiyye anlayışında devam eden Kur an ve sünnetin selefi yorumu çizgisinde mihenk taşı konumunda olmuştur. Yakup Bıyıkoğlu bu eserinde, tefsir çeşitliliği bağlamında Selefi çizgide âyetlerin yorumunun görülmesini sağlayacak, böylece tefsir tarihi külliyatına farklı bir pencere sunmaktadır.
Ekim 2015’te okuyucuya sunulan kitap 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 416 sayfadır.
İZ YAYINCILIK:
Çatalçeşme Sokağı Nu: 27/2 Cağaloğlu 34110 Eminönü, İstanbul. Telefon: 0.212-520 72 10
Belgegeçer: 0.212-511 57 91 e-posta: bilgi@iz.com.tr // www.iz.com.tr
DEĞMEZ:
Kitabın yazarı İsmail Güzelsoy; ‘Ölüm ile kesilen bir hayatın hiçbir anlamı yoktur. Değmez… Bütün bu çabalara, sağalmaya, hasta olmaya, iyileşmeye, çalışmaya, mülk edinmeye, çocuk yapmaya, âşık olmaya değmez. Lisan öğrenmeye, şiir okumaya, saz dinlemeye, mutlu olmaya değmez.’ Diyor.
Devam ediyor: ‘Ancak ölümsüzlük varsa bu dünya hayatının bir anlamı olabilir. Kendimi yeniden, sıfırdan üretmeyi istiyorum. Bunu yapacağım. Hakkım! Kadere teslim olacaksak mağaralara dönelim, haydi!..’
İnsan yalnızca bir kez “Değmez” diyebilir, ikinci kez bunu tekrarlıyorsa sahtekârdır. İlk söylediği anda kalemini kırmıştır zaten.
376 sayfalık, 12,5 X 19,5 ölçülerindeki kitap, 2015 yılında yayınlandı.
DOĞAN KİTAP:
19 Mayıs Caddesi, Golden Plaza Nu:1 Kat:10 Şişli 34360 İstanbul. Telefon: 0.212-373 77 00
Belgegeçer: 0.212-246 66 66 www.dogankitap.com.tr e-posta: satis@dogankitap.com.tr
DOKUZ IŞIK:
Alparslan Türkeş – Dokuz Işık ve Ülkücü Hareketin Tarihi’nden kesitlerin sunulduğu bu kitapta; tek hedefinin Türk Milliyetçiliğini yüceltmek olan bir liderin yaşadıklarıyla, suçları sadece Türk Vatanını sevmek ve korumak olan binlerce genç fidanın gördüğü insanlık dışı işkenceleri ve Türk Milliyetçiliği uğruna ölümle kucaklaşması anlatılıyor. Yine bu kitapta yıllardır saklanan bazı sırlar açıklanıyor.
Siyasî lider, kolay yetişmiyor. Yetiştiği zaman da, aslı yok edilemiyor. Kendisini destekleyenler için bir ‘efsâne’ olan Rahmetli Türkeş, mânen yaşamaya devam ediyor.
Ali Kuzu’nun yazdığı, 14 X 20 santim ölçülerinde, 636 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı.
KARİYER YAYINCILIK:
Klodfarer Caddesi Nu: 16 Fırat Apartmanı Daire: 4 Sultanahmet, Eminönü İstanbul. Telefon: 0.212-516 99 84 Belgegeçer: 0.2312-616 99 80 e-posta: kariyer@kariyeryayinleri.com http://www.kariyeryayinleri.com
KISA KISA… KISA KISA…
1-AZATLIĞIN KÖŞE TAŞLARI: Hüseyin Adıgüzel. Orkun Yayınları.
2-KIZIL ELMA: Mâhir Ünlü. Bilgeoğuz Yayınları.
3-SURİYE İÇİN SAVAŞ 1918-1920: John D. Grainger. Tercüme: Özer Bostanoğlu. Tarih ve Kuram Yayınları 4-YENİLEME BİLİNCİ: Ebubekir Eroğlu. Timaş Yayınları.
5-ŞEHİR, HAYAT VE DERVİŞ: Bilal Kemikli. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.
DERKENAR:
Duyuru ve Mesaj
OĞUZ ÇETİNOĞLU
1-Devrik cümle kullanmadan da edebiyat yapılabileceğini; roman, hikâye, deneme ve diğer kalem ürünlerinin yazılabileceğini ispat edenler,
2-Hikâye ile öykü arasındaki farkın ve ikincisinin neden tercih edilmemesi gerektiğini açıklayanlar,
3-‘Hatıra’ kelimesini sevip tercih edenler, ‘anı’ kelimesini çöp kutusuna atanlar,
4-‘Yaşam’ kelimesinde ‘hayat’ın zenginliğini, renkliliğini ve zevkini bulamayanlar,
5-Doğru yazılış şeklini bilmediği deyimleri kullanmayanlar. (Mesela: Lafıgüzaf / Laf-ı güzaf)
6-‘Umud’unu kaybedip ‘ümit’le bekleyenler
Mükâfatlandırılacaktır.
* * *
1-Özenti, cahillere yakışan bir harekettir. İyi bir eğitim-öğretim görmüş ve/veya kendini yetiştirebilmiş eli kalem tutanlar, entel-dantel takımına özenerek onların kullandığı uydurma kelimelerden medet ummadan, kendilerine has bir üslup oluşturabilirler.
Kitap adının veya hikâye / roman kahramanının adını batıdan almak veya kulağa hoş geliyor diyerek ne idüğü belirsiz isim koymak, özentinin dik alasıdır. Bu kabil özenti özürlülerine bâzı cahiller özenerek çocuklarına o isimleri koyuyorlar. Annelerin babaların çocuklarına bir ömür boyu gururla, şerefle, utanma duygusuna, aşağılandığı hissine kapılmadan taşıyacakları, manası sorulduğunda cevap verebilecekleri isimler koyma mecburiyeti vardır. Bu mecburiyeti, yazarlar; kitapları için de göz önünde bulundururlarsa kültürümüze ihanet etmemiş, insanlarımıza örnek olacak davranış sergilemiş olurlar.
2-‘Yoğun’ kelimesi, dilimizi fakirleştiren bir maymuncuktur.
-‘Yoğun alkışlar’ denildiğinde; sürekli, devamlı, coşkun, bol…
-‘Yoğun gündem’ denildiğinde; yüklü, ağır…
-‘Yoğun yağmur’ denildiğinde; şiddetli, bol, sağanak…
-‘Yoğun duygular’ denildiğinde; derin, içli, kuvvetli…
-‘İnsan yoğunluğu’ denildiğinde; kalabalık…
-‘Derslerin – işlerin yoğunluğu’ denildiğinde: çokluğu…
-‘Yoğun aşklar’ denildiğinde; büyük, kuvvetli, derin, sarsılmaz…
-‘Yoğun sorunlar’ denildiğinde; büyük, devâsa, çok problemler, dertler, meseleler…
-‘Yoğun trafik’ denildiğinde: sıkışık…
-‘Yoğun sis’ denildiğinde; kesif, kalın sis tabakası…
-‘Yoğun hıçkırıklar’ veya ‘yoğun kahkahalar’ denildiğinde; biteviye, devamlı…
-‘Çalışmalarını Kurtuluş Savaşı üzerine yoğunlaştırdı’ denildiğinde; teksif etti…
-‘Demirin hacmine göre yoğunluğu fazladır’ denildiğinde kesâfet…
-‘Yoğun baskı denildiğinde ağır…
-‘Yoğun bakım’ denildiğinde özel, hususî…
Kelimeleri dilimizden atılıyor.
Yoğun kelimesi ayrıca; kalın, kaba, şişman, nezâketsiz, incelikten mahrum ve daha birçok kelimenin yerine kullanılıyor.
‘Yoğun’ kelimesi çok farklı mânâlar için, her yerde ve her durumda kullanılıyor. Tıpkı iskambil kâğıtlarındaki joker gibi… Bu uydurma kelimeyi kullananlar, tehlikeli bir dil kumarı oynuyorlar.
Türkçemizde 254.000 kelime olduğu söyleniyor. Bu sayıyı 254’e indirmeyelim. Tarih öncesi devirlerde yaşayan ilkel insanlar bile daha çok sayıda kelime biliyorlar ve kullanıyorlardı.