AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu bu makamlara anayasal kurallara uygun olarak veya parti içinde yarışarak gelmedi.
Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği günden itibaren anayasal kuralları bazen hiçe sayarak, bazen zorlayarak Cumhurbaşkanlığı yanında Başbakanlık ve Parti Genel Başkanlığı görev ve yetkilerini devam ettirdi. Göstermelik olarak bir Başbakan ve Parti Genel Başkanına ihtiyacı vardı. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu bu makamlara Erdoğan atadı.
Hatta parti içi temayülde, Abdullah Gül’e yüzde 76 destek varken, Davutoğlu’na yüzde 1 destek çıkmasına rağmen Erdoğan’ın tercihi ile atama gerçekleşti.
Bu defa atayan makam “gördüğü lüzum üzerine” Davutoğlu’nu görevden aldı. Üstelik “kendi tercihidir” diyerek insanların zekâlarını hafife alabileceği şartları oluşturarak.
Davutoğlu kendi yapmak istediği bütün olumlu yasal değişikliklerden ve uygulamalardan Saray’ın tepkisi üzerine vazgeçti. Saray çevresinden yapılan bütün istiskallere karşı dik durmayı, kişilikli, dirayetli bir tavır geliştirmeyi beceremedi.
Saray’dan gelen talimat ve telkinleri, Türkiye’ye ağır maliyetler ödeteceğini bile bile, harfiyen uygulamaya çalıştı.
Terörün palazlanmasına sebep olan, dış politikada yalnızlaştıran, yolsuzluk ve hırsızlık soruşturmalarını engelleyen, Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkaran bütün hata ve günahlara ortak oldu.
Buna rağmen yaranamadı.
Davutoğlu bilgi ve birikimine yakışmayan bir iz bırakarak siyasi hayatını sona erdirdi.
Bu yüzden “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasal bir suç işleyerek” bir “saray darbesi” yaptığına dair yazılanlar kamuoyunda pek yankı bulmadı.
AKP içindekilerin “bütün iradelerini, bir kişinin iradesine gönüllü olarak teslim ettiğini” ve AKP kitlesinin “bundan zerre kadar rahatsızlık duymadığını” gösteren bir rahatlık var.
Alıştıra alıştıra yapılan hukuksuzlukların kitlelerde bir umursamazlık veya tepkisizlikle karşılandığı bir süreç yaşanıyor.
“Anayasaya uymuyorum” dediğinde bir tepki almaması, fiili uymama hallerine adeta bir meşruiyet kazandırmış gibi.
Bütün bunlar demokrasimizin sağlığı bakımından bir darbeden daha endişe verici belirtiler.
Daha da kötüsü bu hastalığın tedavisi araçlarını etkisizleştiren bir mekanizma var. Muktedirin güçlü propaganda makinesinin parçası olan sözde yazar ve uzmanlar görev başındalar. Yapılan hukuksuzlukları dile getirmek yerine “fiili duruma anayasayı uydurmak gerektiğine” dair yorumlarla toplumun bağışıklık sistemini çökertiyorlar.
**********************************************
Ahmet Hoca Lütufla, Meral Abla Söke Söke
Ahmet Davutoğlu sadece kendisine lütfedilen makamı korumaya gayret ettiği için lider olamadı. Hatta partisine genel başkan bile olamadı.
Buna karşılık Milliyetçi Hareket Partisi’nde bambaşka bir gelişme oluyor. Medyanın MHP’deki bu gelişmeye yakın ilgi duymasını birileri “komplo teorileriyle” izah etmeye çalışsa da gerçek öyle değil. Türkiye son zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş bir demokratik mücadeleye şahit oluyor.
Olağanüstü kurultay talebinde bulunan parti içi muhaliflerin demokratik taleplerine sert tepki gösteren Devlet Bahçeli, genel başkan adaylarını hain ve paralelci olmakla suçladı.
Devlet Bahçeli’nin bu antidemokratik ve tuhaf tavrı MHP için bir fırsat yaratmakta.
Diğer adaylar Ümit Özdağ, Sinan Ogan ve Koray Aydın da değerli ve sevilen ülkücüler.
Ancak Meral Akşener üzerinde MHP genel merkezi ve AKP yandaşlarının birlikte ürettikleri iftira ve mantıksız ithamlar O’nun en ciddi genel başkan adayı olduğunu gösterdi.
Meral Akşener kurultayda oy kullanacak olan üst kurul delegeleriyle birebir görüşmeler yaptı. Bahçeli olağanüstü kurultay talebini bildiren teşkilatları kapatırken Akşener ve diğer adaylar il il, ilçe ilçe gezerek Devlet Bahçeli’yi seçen üst kurul delegelerinin çoğunluğunun desteğini almayı başardı.
Genel Merkezin hukuk hileleri ile kurultay yaptırmama gayretleri “Meral Abla‘nın” liderlik vasıflarının sınandığı bir ortam yarattı.
Diğer adaylardan birkaç adım önde gözüken Meral Akşener her yerde artık “Başbakan Meral” sloganlarıyla karşılanıyor.
MHP kitlesi asık suratlı, Balgat’a kapanmış genel merkez ekibi yerine halkın içinde, gülümseyen, halka dokunan “Meral Abla” ile iktidar olabileceğini gördü.
Meral Akşener Devlet Bahçeli ve ekibinin despot ve antidemokratik tavırlarına; AKP ve yandaş medyanın iftiralarına rağmen kendi inancıyla ve çabasıyla söke söke, tırmalaya tırmalaya yol alıyor.
Görünen o ki, seçildiğinde sadece genel başkan olmayacak, lider olacak.
***********************************************
İzmir Gündoğdu Mitingi
Sadece genel başkan değil, yakın geleceğin Başbakanını seçeceğini hisseden MHP kitlesinin heyecanı miting meydanlarına yansıdı.
En son İzmir’de dev mitinglerin yapıldığı Gündoğdu Meydanı’nda Akşener’in yaptığı miting müthişti.
Daha bir parti genel başkanı bile olmayan bir şahsın gerçekleştirdiği mitingin yapıldığı alan, birçok partinin hayal edemediği bir kalabalığa sahne oldu.
İzmit Perşembe Pazarı alanından daha büyük bir alan tıklım tıklım doluydu. (İzmit’teki alanı bugüne kadar sadece AKP’nin -müthiş para ve devlet gücü ile- tam olarak doldurabildiğini hatırlatalım.)
Bu heyecana bigâne kalamayan ve “Meral Abla” ile yola devam kararı alan MHP üst kurul delegelerinin sayısı Balgat’ın uykusunu kaçıracak bir orana ulaştı.
Akşener sadece MHP kitlesinde değil, AKP iktidarlarından kurtulmayı isteyen ancak “öğrenilmiş çaresizlik” içinde, ümidini kesmiş diğer parti seçmenlerinde de bir ümit yarattı.
Farklı partilere oy vermiş çok kişiden “Meral seçilirse oyum O’na” ifadesini işitiyorum.
************************************************
Tayyip’in Hesabını Meral Bozacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Davutoğlu operasyonunun arkasından planının bir baskın seçim olduğu yaygın bir kanaat.
Hesap açık. Yapılan anketlere göre, en geç Kasım ayında yapılacak bir erken genel seçimde, MHP’de bir yönetim değişikliği olmaz ve HDP seçime parti olarak girerse, bu iki parti baraj altında kalacak.
Sadece AKP ve CHP’den oluşacak bir Mecliste AKP’nin 400 civarında bir milletvekili kazanma ihtimali var. Bu da tek başına anayasayı ve rejimi değiştirme gücü demek.
Bu hesap tutarsa Türkiye (Türk tipi) Başkanlık sistemi denilen ve Erdoğan’ın yönettiği tek adam yönetimine resmen geçmiş olacak.
Bu hesabı bozabilecek tek faktör, MHP’de yönetim değişimi olması.
MHP’nin, özellikle Meral Akşener liderliğinde seçime girerse ilk adımda yüzde 25 civarında oy alabileceği görülüyor.
Bu durumda bırakın Başkanlık sistemine geçmeyi, AKP iktidardan düşebilir.
MHP’ye genel başkan seçimi Davutoğlu’nun başbakanlıktan uzaklaşmasından da, diğer bütün iç siyasi gelişmelerden de önemlidir.
Yargıtay’ın vereceği kararın demokrasi tarihimizde çok müstesna bir yerinin olacağını seziyorum.
Yargıtay’dan olumsuz bir karar beklemiyorum. (Kurultay yapılacaktır.) Fakat ben bu hareketin önünü kesmek için daha çok kumpasların kurulacağını tahmin ediyorum.
Buna rağmen bu rüzgârın durdurulabileceği kanaatinde değilim.
Etraftaki parazit sesler aklınızı karıştırmasın. “Bu kervan yürüyecektir.”