Darwin Yılı Tartışması

109

Geçtiğimiz haftalarda kaşıma ustaları neden Darwin yılı bizde kutlanmadı ve bu konuda gerektiği şekilde yazılar kaleme alınmadı diye bilhassa TÜBİTAK hedef alınarak tartışma başlatıldı. Acaba işin içinde dincilik falan mı var diye her zaman olduğu gibi birileri öküz altında buzağı aradı. Bende yazımı bu konuya ayırdım. Kimmiş bu Darwin önce özet olarak ta olsa biraz bilgilenelim.

Charles Darwin 1809 da Birminhan’da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası tarafından Cambridge Üniversitesine rahip olması için gönderildi. Fakat o doğa tarihi ile ilgilendi. Evrim üzerine teoriler geliştirdi. Büyük bir ihtimalle İnsanların maymundan geldiğini söylemedi. Evrimci materyalistler bu insanı kullandı. Bu safsatayı ona malettiler. Başka türlü olsa idi bu maymunu kullandılar demem lazımdı.

Evrimcilere göre ilk insan dört ayağının üzerinde yürüyen bir mahlukken zamanla iki ayağının üzerine kalkmış. Bu teoriyi destekleyecek bu güne kadar hiçbir bulgu yok.

1912 yılında C. Dawson bir fosil bulduğunu iddia etmişse de sahtekarlığı kısa zamanda ortaya çıkmıştır. Çünkü Dawson bir insan kafasına maymun çene kemiği yerleştirmiş ama yutturamamış.

Aslında Jawa adamı da bir maymundan ibaretmiş. Burada da bir maymun kafası bir insan organları ile birleştirilmiş.

Bir İtalyan profesörün de iddiası insanların Ayı’dan türediği yönünde. Çünkü Ayı davranışları İnsana Maymundan daha yakınmış.

Halbuki Yüce kitabımız KURAN-I KERİM de İnsanlığın atasının Hazret-i Adem olduğu, onun eğe kemiğinden de Hazret-i Havva’nın yaratıldığı ifade ediliyor. Her ikisinin de Cennette yaratıldığı, bilahare Dünya üzerine indirildiği belirtiliyor. Biz Müslümanlarda bu tebliğe bütün varlığımızla inanıyoruz.

Hiçbir yerde hiçbir kişi tarafından bu Maymun masalı belgelenememiştir. Fosil bulunamamıştır. Bir çok paleontolog bu teoriyi reddetmiştir.

Ülkemizdeki ortaya çıkan bu mesele birilerinin kaşıması ile inançları parçalamak, kafaları karıştırmak ve doğacak karmaşadan dejenerasyon adına bir şeyler devşirmek içindir.

Bu topraklarda yüzlerce yıl önceden bu güne kadar yaşamış, yaşadığı dönemde bir çok yararlı teoriler geliştirmiş ve keşiflerde bulunmuş, yüzlerce bilim adamının hiç birinin adı anılmazken Darwin yılı tartışması başlatmak hala bazı hesapların kapanmamış olduğunun  ispatıdır.

Ülkemiz giderek akıntıya kürek çeken değil, hedef belirleyen bir ülke haline gelmektedir.

Her ne kadar şartlar gereği bazı tavizlerin verildiği görülse de, bütüne bakıldığında bulunduğu coğrafya dışında da itibar gören ve önderliği arzu edilen bir ülke haline gelmeye başladığı görülmektedir.

Aziz Barnabas tarafından yazılıp dört nüsha olarak çoğaltılan İncil de, Kuran-ı Kerim’in geleceğine atıflar yapıldığından Hıristiyan dini otoriteleri de teyakkuz halindedir.

Yakında Tevrat tan nüshalar ortaya çıkarsa dinler tarihinin yeniden yazılması elzem olacaktır. O zaman bazı nehirler tersine akacaktır.telaşın sebebi budur.

Gizlenen gerçekler ortaya çıktıkça, köhnemiş müesseseler iflas ettikçe yeni  dünya düzeni de farklı bir şekilde filiz verecektir.

İşte bu noktada gerçek ve saf dini akideleri ile, şerefli bir imparatorluk geçmişi ile, yakın çevresine serpilmiş milli dostları ve kardeşleri ile, bir bütün teşkil edebilen Türkiye yeni dünya düzeninin vazgeçilmez bir ortağı veya lideri olabilecektir.

Bunu şimdiden gören düşmanlar zaman zaman dinlerin diyaloğundan, zaman zaman Darwinizm safsatasından, zaman zaman dinsizliğe vardırılan laisizmden bahsederek bu yaklaşımı baltalamaya uğraşmaktadırlar. Bu uğraşları daima sonuçsuz kalacaktır.

Yazımı bir alıntı ile sonuçlandırmak istiyorum.

“Sakın koyun olma, insanlar seni uysal diye sevmezler. İlk fırsatta kesip yerler. Sakın Kurt’ta olma, insanlar saldırgan diye sana saygı duymazlar. Sadece nefretle korkar ve kaçarlar.

Hele hele eşek hiç  olma. Çünkü asla acımazlar. Sana yüklerini taşıtırlar. Fırsat bulduklarında da sıra ile sırtına binerler. Eğer adam olursan bütün bunlardan kurtulursun. Sen sen ol hiçbir hayvana özenme”.

Kalın sağlıcakla.